sahaya nasıl rahatça ve bedavadan girmeli? bu sual bilhassa bugünkü gibi mühim maçlar arifesinde herkesin aklından geçiyor, fakat kimse de buna uygun bir cevap bulamıyor.
gene böyle bir galatasaray - fenerbahçe maçıydı. saha tıklım tıklım dolu... karaborsaya intikal etmiş numaralı biletlerden başka ne bir bilet var ne de boş yer...
dışarda kalan binlerce maç meraklısı melûl melûl düşünürken senelerce evvel ayağını tramvay kazasında kaybetmiş 30 yaşlarında genç bir adam koltuk değneklerine dayana dayana mithatpaşa stadının polis merkezine gitti ve komisere baldırından kesik ayağını göstererek:
— kore gazisiyim... bu maça bilet bulmama imkân yok mu? dedi.
fazla gürültücü bir adamdı. kimbilir daha neler söyledikten sonra karaborsadan zaptolunmuş biletlerden birisini onun eline tutuşturdular.
suat: galatasaray forvetinin yine bir numaralı elemanı olacaktır. klâs oyunu, kendine has stili ve spektaküler oyun tarzı ile taraftarları yine onu alkışlıyacaklardır.
k. fikret: bugün yine oynıyamıyacak... ilk devrede idarecilerin hatası, şimdi cezalı bulunması sebebiyle takımındaki yerini alamıyacaktır.
muhitimiz, babamın arkadaşları fenerbahçe stadının hemen yanında bulunan taşmekteplerde okumam beni de o civar çocukları gibi fenerbahçe kulübüne çekti.
babam kuşdilindeki yanan fener kulübünde merhum galip beye beni emanet ettikten biraz sonra üçüncü takımın bir tanesinde oynamaya başladım. seneler geçtikçe serpiliyordum. yalnız futbolla değil, mevsimine göre atletizm, kürek, yelken, boks sporlariyle meşgul oluyor, zevk için her hafta bir müsabakaya giriyordum.
o zamanlar fenerbahçe kulübünde çok iyi kalitede kaleciler vardı. hele birinci takımda oynamak büyük bir şanstı. günün birinde bu şansa ben de nail oldum.
o zamanlar nisan ayı bizim için denize başlama zamanı idi. bir gün meşhur sestanın oynadığı bir avusturya takımı maç yapmaya gelmişti. fener takımının kaptanı büyük fikret: «futbol federasyonu âzası fikret arıcan). ben de maça çıkacakları görmek için soyunma odasına gitmiştim kaptan bana dedi ki: «haydi bakalım göster kendini bugün sen oynıyacaksın sakın tuttuğun topları elinden kaçırma, heyecana kapılma» yüzüne dikkatle baktım. ciddî konuşuyordu. halbuki ben biraz evvel deniz banyomu almış, yeni kurumuştum. kim düşünür ne olacağını. insan o yaşta nasıl olur da oynamam diyebilir. ben de hemen soyundum, maça çıkmak için hazırlandım.
birinci devrede şöhretli takıma bir gol atarak bire karşı sıfırla galip sahadan ayrılıyorduk. o aralık yanıma fenerli bir idareci geldi. fahreddin paşanın (fahreddin altay) beni tebrik edeceğini söyledi. beraberce gittik. fahreddin paşa elimi sıktı ve bu arada bir şeyler söyledi. sözlerinden hiç birini duymadım ye anlıyamadım. fener taraftarları muazzam tezahürat yapıyorlardı. tüylerim diken diken olmuştu. kulaklarım zonkluyordu. bir aralık başım döndü. düşeceğim sandım. soyunma odsına girince kendimi buldum. hiç unutamam o sahneyi. yaşım 17 vardı veya yoktu...
aradan uzun yıllar geçti. 1939 senesinde gene aynı fenerbahçenin stadında milli küme şampiyonluk maçında galatasaraya karşı ankara demirspor takımında kaleci oynuyordum. o maçta hakemle çıkan bir hâdiseden dolayı umum müdür bana müebbet boykot cezası verdi. çok haksızlığa uğradım. nefret ettim futboldan, nefret ettim insanlardan. üç seneye yakın bir zaman içinde maça gitmek değil, futbol kelimesini ağzıma almadım. fakat yedeksubaylık görevim bitip de hukuk fakültesine girdikten sonra tekrar spor yapmak hevesim kabardı. voleybol takımımız çok kuvvetli idi. arkadaşların çoğu galatasaray kulübü voleybol takımında oynuyorlardı.
arkadaşlarım bir gün beni zorladılar. galatasaraya gir, beraber orada da oynıyalım dediler. bu suretle galatasaraya girdim. muhtelif defalar şampiyon da olduk. fakat futbol cezam devam ediyordu. günün birinde cezamın affı için müracaat ettim, kabul ederek affettiler. aradan 7 sene geçmişti. artık oynıyamazsın dediler. oynarsın, oynıyamazsm nihayet oynamaya karar verdim. ve galatasarayda antrenmanlara başladım. o sene gene milli küme maçları yapılıyordu. ilk maçımı galatasaray takımımla ankara demirspor takımına karşı oynadım. bir tesadüf eseri galatasaraylı gündüz de yedi sene evvel benim oynadığım demirspor takımında santrfor oynuyordu.
yedi sene evvel demirspor takımında galatasaraya karşı oynadığım zaman cezalandırılmıştım. yedi sene sonra cezam affolup galatasaraya girdiğim zaman ilk maçımı demirspora karşı oynadım. tesadüfler bazan insanları hayret edilecek derecede kalıptan kalıba sokuyor.
uzun geçen spor bayatımda bu hâdiselerin derin izlerini hâlâ taşımaktayım...
bir gün röportaj için beşiktaş antrenörü cihat arman'ın dükkânına gitmiştim. cihatla epeyce konuştuk. gazeteci olarak sualler sordum, futbolcu olarak nasihatler dinledim.
bir ara cihat:
— acaba sporcu olarak, gazeteci olarak benden çok millî takım seyahatlerine iştirak eden var mı? dedi.
bir an sustuk. adeta isim aradık. sonra da ikimiz birden aynı ismi heceledik:
— ömer besim...
sporcu, gazeteci ve idareci ömer besim sadece sportif seyahatlerin değil istanbul şehri içinde de en çek gezen, dolaşan adamdır. buna bir gün ben de şahit oldum. sabahın erken saatinde boğazdan sirkeciye gelen bir otobüse binmiştim. baktım bir kenarda ömer besim uyukluyor. o sırada otobüs son durağa gelmişti. otobüsten inerken uyuyan ömer besimi göstererek biletçi:
— bir basın kartı almış, paso diyor ve bu ikinci seferimiz , uyuyarak gidip geliyor. bir kere uyandırdım, kartı gösterdi sonra gene uyudu, dedi.
hakikaten dışta ve içte sporcu olarak en çok gezen muhakkak ki ömer besimdir.
eski federasyon ve galatasaray kulübü reisi ulvi yenal, bu maç hakkındaki fikirlerini ve kendisine en çok tesir etmiş olan bir fener - galatasaray karşılaşmasını şöyle nakletmiştir:
„— ben bu maçta galatasarayın kazanmasını istiyorum ve bunu söylerken de sadece bir galatasaraylı olarak düşünüyorum. bu fikrimde, galatasarayın 50 nci yıldönümünde şampiyon olması lâzım geldiği kadar, bugüne kadar oynadığı iyi futbolun de büyük tesiri vardır.
en heyecanlı fener - galatasaray hâtırası o kadar çok ki!... şu an hemen aklıma gelen: gazi büstünü kazanmış olduğumuz maçtaki haleti ruhiyemdir. o maçı yaşamışlar için hâtırası bile heyecan kaynağı olan bu büstün ben, ali sami yen stadına dikilmesine taraftarım.»
bugün yapılacak olan galatasaray - fener maçının hususiyeti
yazan: adil giray
normal olarak her galatasaray - fener karşılaşması daima büyük bir heyecan ve alâka kaynağıdır.
1955 senesinin ilk karşılaşmasını yapan takımlardan galatasaray bu sene hiç mağlûp olmamasına rağmen fener takımı en zayıf takımlar karşısında bocalamış ve büyük bir ruhî sarsıntısı geçirmektedir.
kâğıt üstünde galatasarayın kazanması mantıki bir tahmin sayılabilir. fakat galatasaray - fener maçlarında mantık ve tahminlerin hiçbir yeri yoktur. hattâ fenerin kazanması bir sürpriz sayılmamalıdır.
galatasaray - fener karşılaşmalarında kazanmak ve kaybetmek daima çeşitli tenkid ve geniş ölçüde neşriyata sebep olur. fakat bu defaki müsabaka çok enteresan bir hususiyet taşımaktadır. galatasaray kazanırsa, feneri mağlûp etmek sevincini tatacak, hem de istanbul profesyonel lig şampiyonluğuna bir adım daha yaklaşacaktır.
fenerbahçe kazanırsa, çok talihsiz ve verimsiz geçen bir sezondan sonra galatasaray galibiyeti ile geniş bir nefes alacaktır.
ruhî ve mânevi sarsıntı geçiren fenerbahçe, galatasarayı kazanırsa âdeta yeniden canlanacaktır. buna mukabil galatasaray, mağlûbiyet halinde şampiyonluk ümidini kaybedebilir bu hal galatasaray için çok acı olur. bugünkü maçın en bariz hususiyeti budur
kadri dağın ilk galatasaray - fenerbahçe maçı hâtırası
fener - galatasaray gene karşılaşıyor. mukadder netice ne olursa olsun sarı - lacivertliler bugün, içine düştükleri buhranı hafifletebilecekler mi? hiç zannetmem... çünkü bu maçlar, seyir itibariyle diğerlerinden çok farklı, oyun ve zaman bakımından da uzun ve tükenmez dakikalar geçirtir insana da ondan.
her iki kulüp renklerinin sarılarında birlik olmasına rağmen, kırmızı ve lâcivert çeşidin aykırılığı, senelerdir süren heyecanlı ve takipli bir rekabet kaynağıdır.
bu rekabet taraf yaratır; bu rekabet, sevgi karışık bir nevi kıskançlıktır. bu rekabet, türk sporunda önderlik arzusudur. onun için hiç kimse, galatasaray - fener maçlarının peşîn bir bilançosunu yapamaz. yapmağa yeltenenler de çok defa tezatlar içinde bocalar gider...
ben, sarı - kırmızı kulübün mektep yetiştirmesi, sınıf maçlarında sağiç, mektek takımında da sağbek oynatılırdım.
galatasaray 1 inci atkımında ilk yer alışım solhaf mevkiinde ve fenere karşı olmuştur.
bu âni ve belki de tesadüfi seçimden ötürü, arkadaşlarım bende bir değişme, çevrem işin ehemmiyet ve zorluğundan da o zaman, yüzümde bir heyecan aramıştı. hakikatte, bir garipseme sezmedim dersem bugün yalan söylerim. evet bu garipseme, o tarihte, üç gün sonra fenere karşı bir maç yapacağımdan değil; daha fazla sarı - kırmızı kulübün maruf ve malûm lokalindeki kara tahtaya beyazla yazılan 21 tane milli ve tarihi şöhrete rağmen kadri isminin de ilâvesiyle o sıradaki benim mütevazı oyunuma neden lüzum hissedildiği düşüncesinden ileri gelmekte idi.
daha on beş gün evvel ankarada sakatlandığım biliniyordu. galatasaray mektebi ile ankara mektepleri karması maçında, sağ kalçamdan rahatsızlanmış ve hattâ sedyelik edilmiştim. henüz geçmeyen bu rahatsızlığımdan dolayıdır ki, fenere karşı solhaf oynatılacaktım.
gün geldi ve çattı eski taksim kışlasının harabeleri ortasındaki sahada, kulaklarımızın içine kadar sokulan uğultular arasında oyuna başladık...
zamanının ve hattâ bugünün oyuncularıyla kıyaslanamayacağına inandığım futbolcu zeki rıza,usta oyunlarını göstererek yeni yeni denemelere geçiyor, arşları nihat bu savlete karşı koyuyordu.
dillere destan büyük fikret, gençliğin ve üstün futbolculuğun bütün hünerlerini şiir kafiyeleri gibi muttarit ve muntazam tekrarlarken mithat ve avni seyrine doyulmaz nazireler gösteriyorlardı.
terbiyesiyle futboldaki efendiliğine hâlâ hayranlık duyduğum niyazi sel ve karşısında ben, daha iki defa topa ayak sürmeden, ortada bir karişma oldu! dağıldılar, konuştular; karıştılar, nihayet anlaşamadılar. beceriksiz hakem, sahayı daha evvel terketmişti.
ilk fener maçım, galatasarayın ilk defa yer aldığım birinci takımında, topa daha vurmadan, hattâ oyunun zevkine varıp doymadan böyle yarım seyretmiş ve yarım oynamıştım.
eıtesi günü zamanın biricik mecmuasını satır satır iç gücüyle süzerek okuyorduk...
meğer galatasaray, millî bir istidadı daha harcamışmış…
bu yazıya rağmen birinci takımda senelerce oynadım. zamanın ingiliz antrenörünce 17.000 sterlin değeri ile kıymetlendirilen büyük fikreti bir gün olsan incittiğimi hatırlamam.
«biz top geçirir insan geçirmezdik» diye öğündüğümüz yolundaki vatan gazetesi neşriyatının, kıdemli bir futbolcu hürmet gören bir ağabey ve iyilik yaprmş bir umumî kaptan olarak, dost!!! sersenişi olarak karşılarız.
galatasaday - fener maçlarının neticelerini allah, benim karşılaştığım ilk maç akıbetinden korusun.
her iki tarafa sportmence bir muvaffakiyet dilemekten başka istemimiz yok. çalışan kazansın.
g. saray bugün galip geldiği takdirde her şeyden evvel şampiyonluğu garantiliyecek
yazan: necdet erdem
bugün yapılacak fenerbahçe - galatasaray maçının nasıl bir netice ile biteceğini söylemeden evvel her iki takımın bu sene geçirdiği safhaları takip ederek bir sonuca varmaya çalışalım.
galatasaray takımı mevsim başında heyeti umumiyesi itibariyle genç elemanları istinat edilerek hazırlandı. takımı teşkil eden çocukların futbol bilgileri arasında çok fark görülüyordu. bu itibarla böyle bir takımdan ahenkli ve teknik futbol beklemek biraz zordu. bunu peşinen gören mesul şahıslar bilhassa takımın antrenörü gündüz kılıç, takımda yapabileceği iki unsur üzerinde durarak çocukları yetiştirmeye çalıştı. gündüz kılıç ne yaptı? ilk düşüncesi şu oldu:
takımını moral bakımından yüksek tutabilmek için çocuklar arasında sıkı bir münasebet kurdu ve bu rabıtayı yakından kontrol etti. çocukları fizikman da iyi hazırladığı takdirde gireceği maçlarda rakibine yüzde 25 tefevvuk edecekti. programını bu esaslı noktaya istinad ettirerek hazırladı ve tatbik etti.
gündüzün bu faaliyetini idare heyeti olgunlukla karşıladı. bilhassa kulüp reisi kulüp işleriyle ve futbolcularla bir baba gibi alâkadar oldu. onları himaye ye teşvik etti. gündüzle tam bir anlayış içinde çalışarak bu faaliyete bir ahenk verdi. gündüz şahsî gayreti ve yardımcılarının da desteklemelerriyle ilk iş olarak takımın moralini yükseltti, ondan sonra çocukların fizik yapılarının sağlamlanmasına ve nefeslerinin çoğalmasına gayret sarfetti.
lig maçlarının başında şahsiyeti beliremiyen takım zamanla hüviyet kazanmaya başladı. gündüz’de ve çocuklarda beliren bu şahsiyet takımda yalnız moral ve fizik üstünlüğünün kâfi olmıyacağına, bunu biraz da teknikle süslemenin daha verimli olacağına inandılar. takımda tekniği kuvvetli elemanlar hocalarından aldıkları direktiflerle kendilerini göstermeye başladılar. bunun neticesi takımda sistem ve teknik vücut buldu.
bugün galatasaray timi yüksek moral, nefes, vasat bir sistem ve teknikle hatırı sayılır kuvvetli bir ekip halinde görülmektedir.
diğer taraftan fenerbahçe takımı ise, galatasarayuı tam aksi zihniyetle hareket edilerek hazırlandı. başlangıçta futbolu bilen çok elemanı olduğuna göre tekniğe dayanan futbol oynamaya çalışıldı. fener takımında yirmi küsur futbolcü ismi sayılabilir ki bunlar birinci sınıf elemanlardır. her biri diğer takımlarda tereddütsüz yer alabilirler. bu kadar kuvvetli bir kadroya malik olan fener takımı nasıl oldu da muvaffak olamadı? bunun sebebi basittir. fakat bu basiti bulup işi halletmek iktiza eder.
yapılacak ilk iş takımdan tam olarak randıman alabilmek için mevcut elemanlar arasında ruh birliği, arkadaşlık kurulması gerekirdi. bunu temin edecek dekor maalesef fenerbahçede yoktur. galatasarayın merkezi yerde lokali vardır. her zaman toplu halde bulunmak imkânı mevcuttur. fenerbahçenin buna müsait yeri yoktur. çocuklar ya birinin kahvesinde toplanırlar veya hiçbirini göremezler. ancak antrenmanda birleşirler.
bundan başka çocukların başında onları anlıyacak, himaye edecek, bilmukabele çocukların hürmet edeceği ve sayacağı bir ağabeyleri bulunmaması fenerbahçelilerin şanssızlığıdır. takımda moral birliği yoktur, dağınıktır.
fenerbahçe antrenmanlarının bu sene mevsim başında hemen, hemen bir çoğunu yakından takip ettik. galatasaray futbolcularına nazaran daha yaşlı oyunculardan mürekkep olan fener takımı elemanları nefes ve fizik yapıları itibariyle rakiplerinden eksik değildirler.
yalnız antrenmandan antrenmana temas eden kulüp idarecileriyle futbolcular, aralarında lüzumlu olan bağı kuramamışlardır.
her antrenmanda idarecilerin de hazır bulunmaları, çocuklar arasında lüzumlu olan samimiyeti temin edememiştir. bunun neticesi takım oyuncuları arasında istenen birlik mevcut olamamıştır.
bu birlik kurulamayınca bazı hâdiseler, kaprisli ve şöhretli futbolcular üzerinde derin tesirler bırakarak fakımın moralini sıfıra indirmiştir. bu zaıf gün geçtikçe fazlalaşarak takımın kuvvetini düşürmüştür.
bu haleti ruhiye içinde bocalıyan takımın bu şartlarla galatasaray karşısına çıkması belki korkunç mağlûbiyete sürükleyebilirdi. çünkü fener takımı ferd itibariyle kuvvetsiz değil, moral bakımından yıkılmak üzere idi.
kulübün reisi osman kavrakoğlu zamanında yetişti. enerjik bir hamle ile vaziyete hâkim olarak futbolcuların moralini takviye etti. bu tedbiri sayesinde kısmen de olsa aynı silâhları tedarik ederek rakibine karşı çıkmaya çalışmaktadır. fakat bu tedbir belki bugünkü maç için tesiri olabilecektir. fakat ilerisi için kâfi değildir. bu dâvayı bilâhare kökünden halletmek lâzımdır.
bugün maça çıkacak takımların kısaca bu seneki durumlarını anlattıktan sonra bugüne geldik.
maçı ingiliz hakemi idare edecektir. taraf güttü diye bir mevzu olmıyacaktır. maçın idaresine muhtelif faktörler tesir edecektir. bu faktörlerin tesirlerini bir tarafa bıakarak neticeye varmak istersek galatasarayın bu maçı kazanmak için şartları daha müsait olduğunu görürüz.
her ne kadar osman kavrakoğlu, fenerlilerin moralini yükseltecek tesirlerde bulunmuşsa da bu müdahale biraz gecikmiştir. köklü değildir. en ufak bir sallantı ile yıkılabilir.
fener - galatasaray maçlarının kendisine has havası vardır. bu hava ve diğer talih ve âmiller de maçın neticesine tesir edecektir.
fakat her iki takımın bugüne kadar geçirdiği safahatı gözönünde tutarak neticeye varmak istersek galatasaray'a daha çok şans vermek afakî bir görüşün isabetli bir mahsulü olacaktır.
bugünkü maçta her iki takıma da taraftarlarını memnun edecek maç yapmalarını temenni ederiz.
küçük fikret sizlere en güzel hâtırasını anlatıyor
«20 sene evvel galatasarayı yenmiştik»
fikret kırcan
«1935-36 sennelerinde olduğunu tahmin ettiğim ve hiçbir zaman unutmadığım bir futbol hâdisesi olmuştu.
o senelerde ben (b) takımında sağaçık oynuyor, niyazi de (a) takımında sağaçık oynuyordu. birinci takımın şampiyon olması için rakibi galatasarayı yenmesi icabediyordu. halbuki taksimde yapılan maçta galatasaray, feneri yenmişti. şampiyonun belli olması için tekrar karşılaşılacaktı. bu karşılaşmaların birinde maç yine berabere bitmişti. maçı uzattılar. temdit devresinin sonuna doğru niyazi uzaktan attığı bir şütle avni'yi mağlûp ederek birinci takımı şampiyon çıkarmıştı.
o sene biz de şampiyon olmak için galatasaray (b) takımını yenmemiz icabediyordu. maç taksim stadında yapıldı ve berabere bitti. oyunu temdit ettiler. sonunda ben de niyazi gibi bir gol atarak kaleci sacidi mağlûp ettim ve şampiyon olduk. aynı rakibi aynı yerin oyuncuları ve aynı zamanda birer gol atarak şampiyon yapması çok nadir tesadüflerdendir.
futbol hayatımda başımdan geçen bu vakayı her zaman hatırlar ve sevinç duyarım.»
bu sabah yakalanan boksör tayyar: "suçsuzum „ diyor
dünkü maçtan sonra galatasaray kulüübne yapılan tecavüz ve yaralamalar hakkındaki tahkikatın yeni safhaları
dünkü fenerbahçe - galatasaray maçını mütaakıp müessif bazı hâdiseler olmuş, bu arada galatasaray klübünün camları kırılmış, birkaç kişi de hıfif yaralanmıştır.
mithatpaşa stadında maç oynandığı sırada ibrahim kuzgun isminde biri, mehmet giralay adında bir gencin, savurduğu yumruk ve kasığına indirdiği tekme ile ölümüne sebebiyet vermiştir.
fenerbahçe, maçı kazandıktan sonra, müfrit taraftarları, bir tabutu sarı _ kırmızı kumaşlara sararak davul ve zurnalarla dolmabahçeden beyoğluna çıkmışlar ve parmakkapıdaki galatasaray klübü binasına gelmişler, taşlarla camlarını kırmışlardır. o esnada klübe girmek istiyen eski milletvekillerinden suphi batur da tecavüze uğramış ve güçlükle içeriye alınmıştır. bu sırada sivil polislerden ali müdahale ederek tanbacasını çekmiş ve mütecavizleri geriletmiştir.
o sırada mithatpaşa stadından klübe gelmekte olan futbolcuları, aslan zeki namında bir galatasaraylı, yolda bekliyerek geri çevirmiştir.
bu müessif hâdiselerden haberdar edilen polis ve jandarma kuvvetleriyle itfaiye ikipi yetişerek nümayişçileri dağıtabilmiş, klüp binasını ve civardaki sokakları gecenin geç saatlerine kadar sıkı bir muhafaza altına almıştır.
polisler, nümayişçileri dağıttığı esnada hüseyin alkanat ve izzet ağbeyoğlu namında iki kişiyi yakalamıştır.
galatasaray kulübü reisi bu müessif hâdiseler hakkında konuşmaktan imtina etmiştir.
galatasaraylılar hâdiseyi telgrafla devlet bakanına bildirmişlerdir. polis, takibat ve tahkikata devam etmektedir.
mithatpaşa stadındaki ölüm hâdisesine sebebiyet veren ibrahim kuzgun tevkif edilerek adalete teslim edilmiştir.
dünkü müessif hâdiselerde elebaşılık ettiği ileri sürülen boksör tayyar kalça dün gece yarısından sonra saat 2 de kadıköy vapurundan çıkarken yakalanmış ve taksim merkezine getirilmiştir.
tayyar kalça şöyle demektedir:
«— benim dünkü hâdiselerle hiçbir alâkam yoktur. ben dün 17,20 de maçtan çıktım. emniyet âmiri mustafa da yanımda idi. fenerli futbolcular mirgüne gidiyorlardı. beni de yanlarına aldılar. ben refik sadıkoğlunun kaptıkaçtısına bindim. arabada müzdat, küçük fikret, feridun ve hüsameddin de vardı. hep birlikte mirgüne geldik. çay içtik. 19.15 te oradan kalktık. tepebaşına gittik. gece 24 e kadar oradaydık. sonra 1.30 vapuruna binerek kadıköyüne geçtim. iskelede polis beni çevirdi.
bana iftira ediyorlar. müfterilerin hepsini mahkemeye vereceğim.»
rüştü dağlaroğlu ve hayreddin güvenir de karakolda
fenerbahçe umumî kâtibi rüştü dağlaroğlu ile umumi kaptan hayrullah güvenir de tayyarın yakalanması sebebiyle bu sabah taksim merkezine gelmişlerdir. idarecilerin her ikisi de tayyar'ın suçsuz olduğunu ve dün maçtan sonra saat 24 e kadar kendisiyle beraber olduklarını söylemektedirler.
f. bahçe yegâne arzusuna kavuştu ve g. sarayı 2 – 0 yendi
şampiyonluk beşiktaş – galatasaray mçının neticesine bağlı
dün mahşeri bir kalabalık önünde mithatpaşa stadında galatasaray ve fenerbahçe takımları bir tarftan 150'nci karşılaşmalarını yaparken diğer. taraftan da bu seneki lig maçlarının en önemli oyunlarından birini oynuyorlardı. hakem ingiliz mr. dellow’du. takımlar şu kadrolarla sahada yer aldılar.
fenerbahçe: salâhaddin - basri, müjdat - nedim, naci, m. ali – niyazi, lefter, feridun, burhan, hüsameddin.
oyuna galatasaraylılar gazhane tarafındaki kalede başladılar. hemen hücum inisyativini ellerine alan sarı-lâcivertliler rakip kaleye sık sık inmeye başladılar. bilhassa santrfor feridunun çektiği şütler bu oyuncunun, isabetli şüt çekememesi yüzünden heba oluyordu.
dakika 6: feridun sağa kaydı, ortaladı. kâmil güzel bir kafayla topu kesti.
bugün lefter bilhassa gerilerden çıkarttığı topları çok güzel sürerek forvetle geri hatlar arasındaki rabıtayı temin ediyor. buna mukabil sarı-kırmızılılardan da suat ve kadri gerilerden top çıkartmakla meşguller.
dakika 10: oyun süratli ve heyecanlı geçiyor. şimdiye kadar hücum inisyativi fenerbahçede. fakat bu hat müessir çalışamıyor. o sırada açılan bir sarı-kırmızı hücumunda top kadriye geldi, onun güzel ortasına kaleci salâhaddin ve naci koştular, fakat suat aralarından topu çok güzel bir şekilde necdete aktardı. kaleci bile, yerinde değil... bir kafa darbesi, top avut. .
dakika 13: fener hücumunda m. alinin şütünü coşkun çeldi. top lefterde... vole... direğin dibinden avut.
dakika 15: tekrarlanan bir fener hücumu. turgayın çeldiği top hüsameddinde, ortaladı. burhanın çok güzel bir volesi... gol... fakat ingiliz hakem gayet güzel bir görüşle ofsayt veriyor.
dakika 20: artık fenerin tesirsiz baskısı da yok oldu. oyun karşılıklı akınlarla devam ediyor. bu arada necdet de marke durumda aldığı topu kötü bir vuruşla kaleciye kaptırdı. hakemin şarjlı ve sert oyuna müsaade etmesi ve yer yer topun kontrol edilememesiyle epeyce karambol meydana geliyor.
dakika 24: bir galatasaray hücumunda müjdat topu kornere attı. kornerden gelen topa b. ali çok güzel bir kafa vurdu. topu salâhaddin çok iyi bloke etti. akabinde dakika 35 te gene bu sefer necdetin ortasına kadri yerinde bir vole attı, salâhaddin bunu da uçarak çıkarttı.
fenerliler bilhassa hüsameddin vasıtasiyle çok yerinde hücumlar yapıyorlar. her defasında ya kâmili geçiyor veya favulle durduruluyor. bu arada niyazi ve burhan mutlak iki fırsatı kaçırıyorlar ve ilk devre de bu şekilde karşılıklı kaçan fırsatlarla 0-0 berabere sona eriyor.
ikinci devreye takımlar aynı tertipleriyle çıktılar. oyunun başlamasiyle sarı-lâcivertliler akına geçti. bugün sağaçık oynıyan niyazi güzel bir orta yaptı. top burhana geldi. kâmil burhana hamle yaptı, o da topu hüsameddine geçirdi. demarke olmamasına rağmen hüsameddin topu on sekiz metre civarında duran leftere vermeyi tercih etti. lefterin önü bomboştu. topu iki adım sürdü ve yerden pis bir şüt attı. turgay sağ zaviyeye atladı, topu çeldi ve sonra tekrar elinden kaçırdı. tekrar hamle yaptığı zaman top ağları bulmuştu.
daha ikinci devrenin ikinci dakikasında yenilen bu gol galatasaraylıların çok âsaplarını bozdu. enerjik olan ve maç ilerledikçe nefes kabiliyetleri artan sarı-kırmızılılar âdeta duruldular. bu devre daha ziyade fenerbahçenin hakimiyetinde devam etti. galatasaraylılar şuursuzca ve asap bozukluğu içinde bir mücadele yaptılar. golle beraber ilk haftayımın sonuna doğru normalleşen oyunun seyri, tekrar fenerin hücum teşebbüsleriyle süratlendi. bu devre de sarı-lâcivertlilerin bariz baskısı altında geçti. bu arada yer yer münasebetsiz hareketler de oldu. bilhassa galatasaraylı kâmil sinirlerine hiç hâkim olamıyarak haklı olarak hakemden iki de ihtar aldı. aynı şekilde lefter de sert ve kasdi tekme atmada kâmilden aşağı kalmadı. hattâ bir ara bu işe suat, kadri. burhan da epeyce iştirak ettiler. bu devrede bilhassa b. alinin naci tarafından çok iyi marke edilmesi galatasaray hücum hattının akışını tamamiyle aksattı. oyunun en mühim fırsatını bugün pek beceriksiz bir gününde olan necdet kaçırdı. dakika 25 te soldan b. alinin görerek verdiği bir pas hemen kalenin önünde ayaklarının dibinde bitiverdi. çok kötü bir istopla topun kontrolünü kaybeden necdet muhakkak bir fırsatı şüt atamadan heba etti. buna mukabil başta müjdat ve lefter olmak üzere fenerliler topu sık sık taca attılar. oyunun son on dakikasına kadar sarı-kırmızılılarda hiçbir bir mağlûbiyet çırpınışı göremiyoruz. bu arada fenerliler bir iki fırsat daha elde ettiler. gününde olmayan burhan ve isabetsiz şütler atan feridun bunları heba ettiler. maçın bitmesine dört dakika kala aniden top leftere geldi; o da biraz sürdükten sonra ortaya deplâsman yapmış olan burhana yuvarladı. burhan önce ergundan sıyrıldı. tam o sırada yoluna çıkan kâmil ayaklarına kapanarak topu çelmek istedi. gayet güzel bir parodla burhan onu da tehlikesiz bir hale getirdikten sonra turgayın sağından ve yerden bir şütle fenerin ikinci golünü de attı.
bundan sonra her iki takım da artık maçın bir an evvel bitmesinl bekler gibi bir hal takındılar. devamlı fener taraftarlarının tezahüratı arasında hakem mr. dellow oyunu bitirdi.
fenerbahçe iki golünüde deniz tarafındaki kaleye atmıştır.
not--- o zamanlar gazhane tarafı diye tabir edilen tarafta (yeni açık tribünü) yoktu fnerbahçenin attıgı ilk golde arka bilanda gazhane gözükmektedir gazhaneyi merak edenler 14.03.1955 günü cıkan milliyet gazetesinde görebilirler.
maçta öldürülen çocuğun cenazesini galatasary kulübü kadıracak
galatasaray kulübü idare heyeti dün geç vakit bir toplantı yaparak son hâdieleri görüşmüştür.bu arada maç esnasında öldürülen mehmet girlay'ın cenazesinin kulüp tarafından kaldırılmasına karar altına almıştır.muzaffer bozok,alp kun ve nejat erimtan'dan müteşekkil bir heyet çocuğun evine giderek annesine galatasarayın tâziyelerini bildirmişler ve cenaze merasiminin yapılması için ailesinden müsaade istemişlerdir.
feci haberi öğrenen çocugun babası bu gün ankara'dan şehrimize gelecektir.
13.mart.1955 - 62 sene önce bugün fenerbahçe, istanbul profesyonel ligi 16.hafta maçında galatasaray'ı 2-0 mağlup etti. mithatpaşa (inönü) stadı'nda, ingiliz hakem e.w.dellow'un yönettiği ve 26.305 kişinin izlediği karşılaşmada fenerbahçe, selahattin ünlü - müzdat yetkiner, basri dirimlili - nedim günar, naci erdem, mehmet ali has - hüsamettin poyrazoğlu, burhan sargun, feridun bugeker, lefter küçükandonyadis, niyazi tamakan; galatasaray ise turgay şeren - kamil altan, tayyar cavcav - coşkun özarı, ergun ercins, rober eryol - necdet şentürk, suat mamat, b.ali beratlıgil, kadri aytaç, k.ali soydan onbirleriyle mücadele ettiler. sarı-lacivertlilerin gollerini 47.dakikada lefter küçükandonyadis, 86.dakikada da hüsamettin poyrazoğlu attı.
maçtan sonra büyük olaylar çıktı. hele bir fenerbahçe taraftarının öldürüldüğü haberi olayları iyice kontro edilemez hale getirdi. bir kısım fenerbahçe taraftarı galatasaray'ın istiklal caddesi, parmakkapı'daki kulübünü taşladılar ve binanın camlarını kırdılar. dolmabahçe'den galata'ya kadar, sarı kırmızı bayrak sarılmış bir tabut eller üzerinde dolaştırıldı.