mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
31 mayıs kupa sen nelere kadirsin
seul - japon prensi takamado ve prenses hishako, dûn japonya ile güney kore'nin ortak düzenlediği dünya kupası'nın açılışı için tribündeki yerlerini almışlardı. bu yüzyıl içinde kore topraklarına ayak basan ilk japon hanedanı üyeleri onlar... japon büyüklerinin bugüne kadar seul'e hiç gelmemesinin sebebi var kuşkusuz... yerkürenin görüp göreceği en yoğun ulusal nefretlerden biri var bu iki komşu ülke arasında. kore'de 1910'da başlayıp 36 yıl sûren bir japon işgalinin körüklediği bir nefret bu. tabii futbola da yansımış...
hani 1954'te güney kore'nin bize rakip oluşu var ya... hani gidişimiz büyük macera olan kupa... inanın, onlarınki daha büyük... kore elemelerde japonya ile eşleşir ama o günkü başbakan lee sung man "bu ülkeye japon ayak basamaz" der. düşünür taşınırlar, iki maçın da japonya'da oynanmasına karar verirler.
ilk maçta japonya 1-0 öne geçer. kadere bakın ki, o golü atan futbolcu, 2002'deki organizasyonun iki ülke tarafından alınmasını sağlayan, bugünün japon futbol federasyonu onursal başkanı naganuma'dır...
nasıl değiştiler?
peki sonra ne olmuş, nasıl değişmiş her şey? cevabını dün indiğim seul havalimanında gördüm: dünyanın her köşesinden, her ırktan binlerce insan... o havalimanına dün inenler arasında dünyanın en büyük 40 şirketinin yönetim kurulu başkanları da var. kore televizyonu, aynı birleşmiş milletler güvenlik konseyinde olduğu gibi, yuvarlak bir masanın etrafında toplanan bu 40 adamın yaptığı konuşmaları aktarıyor. yani, kupa aynı zamanda bir büyük ekonomik zirvenin de sahnesi... işte bu "yeni dünya", hollanda-almanya, arjantin-ingiltere, almanya-fransa ve ingiltere-iskoçya'dan belki daha büyük bir husumeti bulunan iki ülkeyi bir araya getiriyor. biliyorum, son zamanlarda çok yazılıp çiziliyor belki de sıkıntı veriyor ama gereçkten "futbol, asla sadece futbol değil."
dünkü japon times, son dönemde japon ve koreli gençlerin tatil için birinci tercihlerinin komşu ülke olduğunu bildiriyordu. daha çarpıcı olanı, naganuma'nın hiç unutamadığı anısı: '98 elemelerinde japonya'nın finale gidişi zora girmiş ve iki ülkenin takımları seul'de karşı karşıya gelmişti. az sayıda japon seyirci stada girdiğinde bir pankartta "haydi, fransa'ya birlikle gidelim" yazışım gördü. bütün o sakıntı ve nefret tarihini yaşamış olan naganuma, "hayatım boyunca yaşadığını en güzel andı" diyor.
bugün sokaklarda fazla bir şey yaşamış değilim... çünkü günü daha çok havaalanlarında geçirdim. ama buraya geleceklere bir küçük önerim olabilir... gidecekleri yerin adresini, ulaşmaları gereken insanların adlarını bir kenara kore alfabesiyle not etsinler mutlaka... burada bizim alfabeye devşirilmiş insanları bulabilmek çok zor. hele taksi şoförü...
imkansız! bunu biliyorum çünkü incheon havalimanına indiğimde saat akşamın siydi. biliyorum ki havaalanı şehre uzak. bilmediğim, uzaklığın neredeyse kocaeli-lstanbul mesafesi olduğu. istanbul'dan 30 haziran'da yola çıktım ama şimdi saat 5, 311inin akşamüstü. böyle olunca fransa-senegal maçının başlamasına 3 saat kalmış oluyor. kötü bir seyahat planlaması bu farkındayım, ama elden bir şey gelmiyor. bildiğim bir başka gerçek ise kore'de taksiye pek binmemek gerektiği zira biraz hızlı dönüyor taksimetre. ama o kalabalık içinde otobüse binemeyeceğim. heyyula bir bavul, içinde bilgisayarımın da bulunduğu ağır mı ağır bir sırt çantası uzantılarım. taksiye otelimin adresim veriyorum: "coatel, gangnam." iki saat sürüyor yol ve yaklaşık 70 dolar. şoförü resepsiyonla konuşturmama rağmen yeri bulması çok zaman alıyor. garip otellerde duruyoruz ve sürekli burası diyor. acılı bir yol, aklımda maç. stadın yakınından geçemiyoruz bile acayip bir trafik var. havai fişekler atılıyor. dünya kupası'na gelmişim bunca yıl sonra, açılış maçı birkaç km. uzağımda ve ben oraya gidemiyorum. oteli buluyoruz nihayet. 19.30 stat artık en fazla 1 saat ve anlarda dizilmiş binlerce araba uzağımda; bavulumu odama bırakıp televizyonu açtığımda maçın başlamasına 15 dakika var. henüz akreditasyon işlemlerini yapmamış olmam ayrıca maçtan en 2 saat önce gidip biletimi alma zorunluluğum göz önüne alındığında "hayır olanaksız."
sonuç olarak durum şu: tokyo aktarmalı olarak yaklaşık 16 saatte istanbul'dan seul'e gelmişim. geldiğim şehirde dünya kupası açılış maçı oynanıyor ve ben açılışı otel odamdan yapıyorum. harikulade!..
günün maçı: fransa 0-1 senegal ('19 papa diop), seul, a grubu.
alışıldık sürpriz! (fransa-senegal)
* pires ve zidanesızlığın fransa'yı etkilediği açık. istediklerini, hep yaptıklarını dünkü maçta pek gerçekleştiremediler. bunda, karşılarında onları çok iyi tanıyan, fransız futbolunu yaşayan bir ekip olmasının rolü büyüktü. 23 kişilik kadrosunun 21'inin fransa'da futbol oynadığı, teknik direktör metsu'nun bir fransız olduğu gözönüne alındığında belki fransa milli takımı oyuncularından daha fazla 'oralı' senegalliler. ama ne kadar iyi oynarsanız oynayın, onları engelemek için ne yaparsanız yapın, fransa'yı durdurmak çok kolay değildir.
henry, trezeguet, wiltord ve cisse'nin yetenekleri çok şeyi, çok kolay değiştirebilir. dün bu değişikliği yapabilecek birçok fırsatı da buldular zaten, senegal'in iyi ve sert bir orta saha direncine rağmen... işte bence sorun da burada... zidane'nın verdiği güveni sahadakilere verecek kimse yoktu dünkü maçta. trezeguet'nin direkten dönen şutu dışında bildik öldürücü şutları atamamaları bu güvensizliktendir. kaleci tony sylva'yı kahraman ilan edecekler olacaktır ama kanımca yaptıkları mucizevi kurtarışlar değildi. arsenal, juventus ve auxerre'de sezon boyunca izlediğimiz şutlardan bir tanesini genç ama sağlam forvetler çıkarabilseydi, durum çok ama çok farklı olabilirdi. fransa, bundan iki hafta kadar önce belçika karşısında da bu sıkıntıyı yaşamış ve paris'te, girilen onca pozisyona rağmen 2-1 mağlup olmuşlardı, zidane dönünce bu sıkıntı bitecektir. ve eğer erken dönene de gruptan çıkmak kolay olacaktır. ama aksi durumda daha iyi bir defansa sahip uruguay'a karşı çok daha zor bir 90 dakika onları bekliyor.
30'da bouba-diouf ikilisi ile senegal'in bulduğu gol ise fransa'nın bir yıldan bu yana sûren sıkıntısını ortaya koyuyor. bire birlerde çok başardı iki isim desailly ve lebo-eufün alan paylaşımını hiç yapamamalan ve blanc'lı savunmayı çok aratmaları bir sebep. bir diğeri ise barthez'in dünkü golde de izlediğimiz inanılmaz hataları. ben, futbol hafızamda bu golü barthez'e yazıyorum.
senegal'in orta saha baskısı övgüyü hakediyor. fransa gibi bir şampiyonun karşısında bu kadar pozisyona girmeleri de... ve tabu ki alman galibiyete söylenecek hiçbir şey yok. ama bundan sonraki maçlar için, özellikle de danimarka karşılaşmasında kanatlardan başlan ağnyabilir. daf ve coly'nin alanlarından dün çok açıklar verdiler ve fransa'nın a taklan da hep buralardan oluştu. danimarka, rommedahl ve jorgensen gibi oyunculanyla buralan çok zorlar. sonuç olarak, çok güzel bir maç olmasa da, bir açılış karşılaşması için yüksek mücadele vardı. ve bir kez daha bir dünya kupası müthiş bir sürprizle açıldı.