kocaman kanunları fenerbahçe kupaya olan 30 yıllık hasretinin itici gücüyle de yorumlamaktaydı sahadaki karabük yarışmasının 90 dakikasını... evet.. yedek sayılabilecek bir kadro yapısıyla yarışmaktaydı sarı-lacivertli ekip... karabükspor’un tek maçlık eleme faktörünün verdiği cesaretle de ortaya koyduğu direniş, oyunu renklendirmekle beraber fenerbahçe’nin oyundaki üstünlüğü kolayca hissediliyordu. aslında iki ekibin de “ya kazanırız eleriz-ya da uzatmayı yakalar penaltılara taşırız şansımızı” gibi şuuraltı düşüncelerine fenerbahçe’nin özlenen golcüsü semih 36. dakikada noktayı koyuyordu. mehmet yıldız’ın kaçırdığı pozisyon karabükspor’u anlık ümitlere taşısa da fenerbahçe’nin yedek kulübesi takviyeli on biri oldukça güçlü ve yaratıcı bir yarışma temposu yaratıyordu ankara’da... özellikle stoch ve semih’in ardından caner ve cristian’ın yarattığı ustalıklı hücum figürleri maçı ve turu fenerbahçe’nin koparması ihtimaline devamlı artılar yüklemekteydi yarışmanın hızla tükenen zaman diliminde... maçın ikinci perdesinde fenerbahçe’nin oyuna daha da ağırlık koyarak yarışmayı sahiplenmesi bu önemli müsabakada süratle netleşiyor, sarı-lacivertli ekip gerek defansif kavramlarda gerekse sahanın her bölgesindeki hücum düşüncelerinde çarpıcı bir üstünlüğü sergiliyordu... hele dia’nın golüylü sarı-lacivertli takım garanti sayıya da kavuşunca artık tribünlere kadar uzanan bir “keyifli dakikalar” akımı yaşanmaya başlıyordu başkent’te... aykut kocaman’ın finale kadar uzandığı dünkü karabükspor galibiyeti sonrası kabul etmek gerekir ki, gerek ziraat türkiye kupası gerekse süper lig’in finaline kadar giden fikstür yolculuğunda “kocaman kanunları geçerlidir ve tartışılamaz”... öyle ya on yıllar sonrası fenerbahçe kupada ve ligde hayat dolu galibiyetlerle donanımlı zamanları yaşıyorsa ve içindeki hüzün dolu duygu birikimlerini insanlara ve kanunlara anlatamıyorsa eğer dönüp hırsını futboldan alması doğal değil midir?