türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
uluslararası politik kriz dönemlerinde -son onyılda bu ilke olarak "kürt sorunu" demektir-, avrupa takımlarını ve avrupa futbol mercilerini türkiye'ye yapılan baskıların ajanları olarak görmek, bu komplocu bakışın ürünüdür - aynı zamanda, bu kriz dönemlerinde türkiye'de başlatılan milliyetçi seferberliğin hiçbir alanı, hiçbir konuyu dışta bırakmayan ajitasyon gücünü gösterir. son yıllarda türkiye'de bir uluslararası krizle bağlantılı yürütülen en kapsamlı milliyetçi seferberliklerden biri, 1998'in aralık ayında pkk lideri öcalan'ın gözaltında tutulduğu italya'dan türkiye'ye iade edilmemesi üzerine devletin teşvikiyle yürütülen, ürkütücü faşizan bir karakter kazanan ve linç girişimlerinin olduğu protesto kampanyasıydı.18 kör bir italyan düşmanlığının körüklendiği, italyan malı kravatların yakıldığı, italya'dan ithal edilen portakalların üzerinde tepinildiği, italyan temsilciliklerine fiilî tecavüzlerde bulunulduğu bu ortamda italyan takımı juventus'un türkiye'ye gelmekten çekinmesi ve uefa'nın da bu maçı bir hafta ertelemesi, doğrudan doğruya "pkk ve apo'yu türkiye'ye karşı koruyan avrupa"nın yeni bir oyunu olarak yorumlandı. (juventus'un tam 22 bin polisin oluşturduğu bir kordondan geçerek havaalanından maça gidip geldiği ve taça çıkan her topun polis duvarından döndüğü terörize edici atmosfer, türkiye'nin misafirperverliğinin ve konuklarının güvenliğine verdiği önemin işareti olarak yorumlandı ve futbol kamuoyunda hiç sorgulanmadı.) paranoya o dereceye vardı ki, bu juventus krizi sırasında maçın ertelenmesi üzerine ali sami yen stadı'ndaki şampiyonlar ligi amblemli malzemeleri toplayıp -istanbul/yenibosna'daki depoya!- götüren uefa görevlilerinin bu rutin işi, "yeni bir tezgâh mı?" (galatasaray'ın şampiyonlar ligi'nden çıkartılması... gibi!) başlıklarıyla sunuldu. benzeri bir şekilde, fenerbahçe'yle oynamayı taahhüt ettiği özel maça "terör bahanesiyle" gelmeyen paris st. germain'i "türkiye'de birtakım hadiseler olduğu imajı yaratma gayretlerine" girmekle itham eden fenerbahçeli yöneticiler, "bu türkiye'nin meselesidir" diyerek olayın peşini bırakmayacaklarını açıkladılar (milliyet, hürriyet, 18.7.1999).