türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
tribünlerde milliyetçiliği teşvik ve manipüle eden bir başka aktör, ülkücü gruplardır. 1970'lere dek futbolu -solun "halkın afyonu" damgalamasına benzer bir tutumla- horlayan ülkücü-milliyetçiler, 90'ların ilk yarısında tribünlere çıkartma yaptılar. bu hamle, aynı dönemdeki kitleselleşme ve popülerleşme ataklarının bir parçasıydı. ülkücüler bu dönemde, sıkı örgüt bağları yerine daha esnek ilişkiler içinde, simgelerini, sloganlarını görece anonim bir görünüm içinde dolaşıma sokarak, milliyetçiliğin yaygınlaşmasından faydalanmaya ve kimliklerini meşrulaştırmaya, popüler gençlik kültürünün bir parçası olarak 'normalleştirmeye' yöneldiler. futbol seyircileri, ki düzenli maça giden ülkücü gençlerin sayısı zaten az değildi, bu yönelimin hedef kitleleri arasındaydı. bozkurtlu, üç hilâlli simgelerini tribünlerde kulüp flamaları gibi sergilemeye başladılar. (bu teşhircilik ilkin 1993 kasım'ındaki san marino milli maçında zuhur etti.) "ya allah bismillah allahüekber" gibi öfkeli sloganlarını, taraftarların tezahürat repertuvarına dahil etmeyi -maçla ya da rakip taraftarlarla ilgili öfkelerini belirtmek üzere!- başardılar. 1993 mayıs'ında, geleneksel bir mhp'li aile olan sazak ailesinden güven sazak'ın başkanlığa seçilmesiyle, fenerbahçe gibi büyük bir kulübün yönetiminde etkinlik kurdular. (sazak'ın ekibinde mçp'nin.kadıköy belediye başkan adayı cemil turan da vardı.) bu yönetim, eylül 1993'te taraftar kitlesinin iki çok sevilen futbolcunun kadro dışı bırakılmasını protesto etmesini önlemek için beş bine yakın ülkü ocaklının tribünlere yerleştirilmesi gibi, tribüne ve taraftar camiasına müdahale girişimlerinde de bulunmadı değil. 1993'te de bursaspor'da "gâvur değil milliyetçi hoca istiyoruz" diyen milliyetçi futbolcular teknik direktör piontek'e kazan kaldırdılar.10 ancak takımları ve tribünleri açıktan mhp sultasına ya da ülkücü kimliğine sokmaya dönük girişimler uzun ömürlü olmadı. hele fenerbahçe gibi popüler kulübün mhp'li kimliğiyle özdeşleştirilmesi, toplumsal ve politik olarak heterojen taraftar tabanında huzursuzluk yarattı. bu huzursuzluk, -millî konuların istisna edildiği!- "spora politika karıştırmama" tabusuyla da birleşince, bu yönetim siyasi kimliğini arka plana itmeye yöneldi, sonra da zaten tasfiye edildi. genel olarak da, üç hilâl, bozkurt işareti gibi ülkücü alâmetlerinin tribünlerde enflasyonist bir şekilde boy göstermesi, 1990'ların ikinci yarısında yine "spora politika karıştırma" tabusu nedeniyle kamuoyuna yadırganmaya başladı ve mhp yönetiminin de telkiniyle ortadan kalktı -ya da marjinalleşti-.