türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
1970'lerin politizasyon koşullarında da futbolda millî müsabakalar medya ve genel kamuoyu tarafından olağanüstü bir ilgiyle izlenmeye devam edilmiştir. millî bütünleşme ve "tek ses-tek nefes olma" arzularının yatırımıyla yüklü bu maçlarda, 'eskilerden' kalma sportmenlik anlayışının ve "ülkenin başarıyla temsili" özleminin naif bir öğe olarak varlığını koruduğu gözlenir.
ancak 80'lerle ve özellikle 90'larla birlikte, millî/uluslararası müsabakalar etrafında üretilen milliyetçi patetizmin, bunlara yüklenen duygusal enerjinin, daha üst boyuta çıktığını, sertleştiğini, düşmanca/düşmanlaştırıcı motivasyonun çoğaldığını görüyoruz. bunda, makro ölçekte, resmî milliyetçi kampanyaların güdümü etkin olmuştur. 12 eylül askerî darbesi sonrasında uluslararası spor ve futbol karşılaşmalarına, millî bütünleşme hedefi peşinde alışılagelenden daha büyük bir ilgiyle eğilindi. 1980'ler/90'lar dönümünde türk milliyetçiliğinin özellikle kürt ulusal hareketine karşı bir "refleks" olarak sunulan kabarması, tribünlerdeki milliyetçi ajitasyonu o zamana kadar görülmedik ölçülere taşıdı.
millî maçlar ya da kulüp takımlarının uluslararası karşılaşmaları, bu süreçte, "millî günlere" benzer bir kurumsal önem kazandılar. uluslararası futbol müsakabalarında alınacak galibiyetlere, artık ezberlenmiş formülasyonlarla, birincisi "zor günler yaşayan milletimizin acısını hafifletme, teselli olma", ikincisi "hainlere darbe vurma, intikam alma" misyonu yükleniyor; bu beklentiler etrafında bu maçlara ilgi pompalanıyor. çok güçlü bir rakip karşısında oynanacak millî maç öncesinde bir gazetenin attığı "dur tarih, vur türkiye" manşeti, bu ikinci misyona yüklenen telâfi veya ikame işlevinin karikatürüdür: 'normal' olarak yenilmesi zor bir rakip karşısında niyaz edilen galibiyet, aynı zamanda, hallolacak gibi görünmeyen sosyal ve ekonomik problemlerimizin çözümünün başka bir düzlemde, başka bir 'sahada' telâfisini/ikamesini sağlayacaktır - futbol, olmayacağın olabileceği, mucizelerin yaşanabileceği bir boyuttur, orada tarih durabilir ve türkiye vurabilir.
her millî maç, gündemdeki konuyla mütenasip anlamlarla ve metaforlarla kuşatılır. pkk lideri abdullah öcalan'ın mahkemesinin başladığı sırada oynanan finlandiya-türkiye millî maçı, bunun en bariz örneğidir. bu maçta alınan galibiyet, şiddetli bir revanşizmle hâlelendi. gazete spotlarından iki anlatım aktaralım: "elebaşları [apo] pişman olup mahkemede özür üstüne özür dilerken, birkaç çapulcu son çırpınışlarını yaptı. millilerimiz de 4 golle onları yerin dibine soktu" (fotomaç, 6.6.1999) "finlandiya'da, pkk'lıların sahaya girmesiyle maçın durduğu sırada zafer yemini eden millilerimiz, finlileri silindir gibi ezdi" (hürriyet, 6.6.1999). burada rakip finlandiya, maç sırasında sahaya girip oyunun kesintiye uğramasına yol açan pkk'lı propagandacılardan alınacak intikamın da nesnesi kılınmıştır! star televizyonu, ertesi gün (6.6.1999) başka programları sırasında ekranın altından sürekli geçirttiği şu bantla bu bağlantıyı daha açık kurar: "hem fin'i hem hain'i... şehit analarına en anlamlı hediye, haine en sert tokat". finlandiya, "bölücülerin" sahaya girmesini engelleyecek önlemleri almamakla, ama esas olarak öcalan'ın yargılandığı konjonktürde türkiye'nin rakibi olmakla, bu 'cezayı' haketmiştir!
popüler yıldız futbolcu hakan şükür, sözkonusu millî maçtan sonra "bu goleri her zamanki gibi şehit analarına ve mehmetçik'e armağan ediyoruz" demecini verdi, milli takım kafilesi istanbul havaalanında sabaha karşı bir grup şehit annesi tarafından "şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganlarıyla karşılandılar. golleri atan hakan ve tayfur ("türkler yenilmez... şehitler ölmez" manşeti atan) star gazetesi için edirnekapı mezarlığında şehitler için dua ederken poz verdi(rildi)ler. maçtan iki gün sonraki pazartesinin gazetelerinin spor sayfalarında 29 kere "şehit", 23 kere "mehmetçik" kelimesi geçmiştir! maçın büründürüldüğü savaş atmosferi, bu galibiyetin müdahil oldukları öcalan mahkemesinin bir intikam ve kan davası olayı olarak sahnelenmesinde başrolü üstlenen şehit yakınlarına 'adanmasıyla', pekiştirilmiştir.
finlandiya millî maçında, hem heryerde hazır ve nâzır (omnipresent) görülen aktüel düşmandan (pkk), hem de potansiyel olarak bütün dünyayı kapsayacak şekilde tasavvur edilen soyut düşmandan intikam ve onu 'cezalandırma' motifini açığa çıkartır.