mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
kürt sorunu ve futbol: diyarbakırspor örneği
1980 sonrasında ülkenin gündeminde yer edinmiş her türlü sorunun çözümü ya da en azından etkisizleştirilmesinde futbol hep devrede olmuştu. futbol, kitlelerin dikkatinin herhangi bir "sorun"dan başka yerlere çekilmesi için uygun araçtı. 1980lerin ikinci yarısından itibaren gitgide ağırlaşan kürt sorununun "etkisizleştirilmesi" bağlamında da futbol devreye sokulmakta gecikmeyecekti.
1967 yılında ikinci ve üçüncü ligler kurulurken hem futbolu ülke geneline yaymak hem de futbol sayesinde "ulusal bütünleşmeyi" sağlamak amaçlanmıştı. ülkenin batısındaki kentler ve takımlar bu sürece süratle adapte olmuşlardı. sonraki yıllarda onları karadeniz bölgesi ile akdeniz ve iç anadolu bölgelerinin takımları izlemişti. ancak doğu ve güney-doğu'nun takımları bu içinde bulundukları maddi imkânsızlıklar kadar, deneyimsizliğin de sebep olduğu yetersizlikten dolayı geride kalmışlardı.
ülkenin sosyal ve ekonomik anlamdaki bu en geri bölgesinden birinci lig'e yükselen ilk takım diyarbakırspor olclu. 1967 yılında kurulan diyarbakırspor, 1976 yılında önce üçüncü lig'den ikinci lig'e, ertesi yıl da birinci lig'e hiç ara vermeksizin çıkmıştı. bu örneği az bulunur bir başarıydı. yetmişli yılların politize ortamına rağmen, kürt sorunu henüz seksenler sonrasındaki kadar berraklaşmadığmdan, diyarbakırspor'un birinci lig'e gelmesi, daha çok anadolu'nun o güne değin kenarda kalmış bir köşesinin sisteme eklemlenmesinde bir adım olarak görülmüştü.
1980 yılında lige veda etmek zorunda kalan diyarbakırspor, iki sezon sonra yeniden gelmişse de, hemen tekrar düşmüştü. 1985-86 sezonunda yine bir yıllığına birinci lig'e konuk olduktan sonra, 1987-93 yıllan arasında diyarbakırspor kelimenin tam anlamıyla kaderine terk edilmişti. diyarbakırspor, bu yıllarda üçüncü lig'e düşmeme mücadelesi yapmak durumunda kaldı. kürt sorunu'nun artık herkesçe telaffuz edildiği doksanlı yıllardaysa diyarbakırspor'un kaderi değişecekti. 1991 yılında meclis kürsüsünden kürtçe yemin edilmesi, kürt sorununun birbiri ardına açılan özel televizyon ve radyolarda dile getirilmeye başlaması, bu mevzu ile ilgili bariyerlerin belirli oranda kalkmasını beraberinde getirmişti. tırmanan silahlı çatışmalarla dökülen kanın artması, bu bölgeyle ülkenin gerikalanının bağını her şeyden önce zihinlerde gevşetmekteydi. devlet aygıtı tarafından bu bağı kuvvetlendirmek için alınacak "tedbirler" arasında, sembol değeri taşıyan diyarbakır'ın futbol takımına el atmak da akıllara geliverdi.
gerçi diyarbakırspor üzerinden "birlik ve bütünlük manzarası" oluşturma işini daha önce, bir kerelik de olsa galatasaray üstlenmişti. galatasaray, doksanlı yılların başında sezon açılışında diyarbakır'a gelmiş ve diyarbakırspor ile bir hazırlık maçı yapmıştı. bu maç kentlerinde uzun zamandır büyük bir takım görmemiş diyarbakırlılar tarafından büyük coşkuyla izlenmişti. ancak bu coşkunun altında yatan bir neden de, pkk lideri abdullah öcalan'ın galatasaray'ı tutuyor olmasıydı. 5 ağustos 1993 günü diyarbakır atatürk stadı'nda oynanan ve galatasaray'ın 5-1 kazandığı maç esnasında açık tribüne "seni seviyoruz, seni seveni de seviyoruz" yazılı bir pankart asılacaktı. maçı izlemeye gelen ali sirmen, milliyet'teki köşesinde şunları yazacaktı: "sahi kimdi o galatasaraylı olduğunu ve bütün maçlarını uzaktan da olsa izlediğini söyleyen ünlü kişi?"
devlet yetkililerinin bakış açısına göre, diyarbakır'ın ve dolayısıyla güneydoğu'nun türkiye'nin ayrılmaz bir parçası olduğu fikrini kuvvetlendirmenin en kestirme yolu, ilin futbol takımının bir an önce birinci lig'e alınması, yani ülkenin vitrinine çıkarılmasıydı. bu aynı zamanda diyarbakır halkım futbolla "eğlenmeyi" de sağlayacaktı.
26 mayıs 1996 günü ankara'da oynanan ve diyarbakırspor'un zeytinburnu'na 1-0 yenildiği maçtan sonra, resmi ideolojiye angajmanı bilinen emin çölaşan "böyle lig olmaz" başlığıyla şunları yazmıştı:
"...ankara 19 mayıs stadı dolu. binlerce diyarbakırlı taraftar gelmiş. ankara'dakiler de diyarbakır'ı tutuyor. 500 kadar zey-tinburnu taraftan da var. bütün spor yazarları arkadaşlar da diyarbakır kazansın istiyorlarmış. tribünde iki ucunda ay-yıldız olan diyarbakır bayrağı da var. zeytinburnu uzatmada attığı golle maçı kazanıyor. maçta buraya kadar her şey normal ve kuralına göre işliyor. ancak madalyonun bir de öbür yüzü var. ligde 6 istanbul takımı var. bunların arkasında para babalan var. vanspor gibi takımlar bu para babalarıyla boğuşmak zorunda kalıyor... evet, spor müsabakalarının sonucu sahada belirlenir. çok doğrudur. ancak unutmayalım ki, türkiye'nin çok özel koşullan var. bu koşullar doğu ve güneydoğu'nun en az iki takımla birinci ligde oynamasını zorunlu kılmaktadır. büyük yaran olacaktır... bölgeye hareket gelecektir. binlerce insan futbol sayesinde para kazanacakır. heyecan gelecektir. ama en önemlisi bölgenin türkiye ile kaynaşması sağlanacaktır. spor bu açıdan bir adım olacaktır..."
maçın hemen sonrasında olağanüstü hal bölge valisi necati bilican bakanlar kurulu'nda bir brifing verecek ve diyarbakırspor'un bir formül bulunarak birinci lig'e çıkarılmasını isteyecekti. başbakan mesut yılmaz da futbol federas-yonu'na karışmak gibi bir yetkilerinin olmadığını ama federasyon bu yönde bir karar alırsa bundan memnun olacaklarını söylemişti. bu talep ve baskılar, diyarbakır'ın ülkenin bütününe en azından psikolojik anlamda entegrasyonunda futbola yüklenen misyonu açıkça göstermekteydi. ancak futbol federasyonu'nun özerk bir yapıya kavuşturulmuş olmasının yanı sıra uefa'nın böylesi bir oldubittiye sıcak bakmayacağının anlaşılması diyarbakır'ın siyasal bir kararla birinci lig'e alınmasının önünde engeldi.
2001 yılına değin hemen her sezon play-off mücadelesi yapan diyarbakırspor, 1996'da olduğu gibi hedefe birkaç kez çok yaklaşmışsa da, son adımı bir türlü atamamış ve birinci lig in kapısından geri dönmüştü. 2000 yılındaysa "hava"da önemli bir değişiklik vardı. siyasal ortama bakıldığında, 2000lere gelindiğinde pkk askerî açıdan önemli ölçüde etkisizleştirilmiş, örgütün lideri abdullah öcalan yakalanmıştı. bu fırsattan istifade ederek bölgede her anlamda bir kalkınmanın ve yenilenmenin hayata geçirilmesi vakti geldiğini söyleyenler vardı. her ne kadar bölgenin kronikleşmiş sorunlarına, her şeyden önce kimlik sorununa kalıcı çözümlerin getirilmesine hiçbir şekilde yanaşılmamışsa da sağlanan nispi güvenlik ve istikrar sonucunda yatırımlar yapılmaya başlamış, turizm gelişme yoluna girmişti. diyarbakırspor'un birinci lig'e bir türlü çıkamaması, bu konjonktürde göze batıyordu. 2000 sezonundaki türkiye kupası finalinin diyarbakır'a alınması, bir tür "göz kırpma" anlamı taşıyordu. gece maçı oynanma imkânı olmaması ve stadın pek çok altyapı eksiği olmasına rağmen galatasaray ile antalyaspor arasındaki finalin diyarbakır'da oynatılması, bir "jest"ti. galatasaray'ın uefa kupası şampiyonluğu'na uzanarak "milli" bir başanya imza atmak üzere olduğu o günlerde, "terörün bittiği" ve "normalleşildiği" mesajı verilmek isteniyordu.
o sezon, diyarbakır emniyet müdürü gaffar okkan, diyarbakırspor'a her türlü desteği veriyor, kolordu komutanı korgeneral yaşar büyükanıt (2006'da genelkurmay başkanı olacaktı) diyarbakırspor'un hiçbir maçını kaçırmıyordu.
bu arada diyarbakırspor ile karşılaşacak kimi takımların yöneticileri basına, tehditler aldıklarını söylüyorlardı. 1 mayıs 2000 günü oynanan diyarbakırspor-konya endüstrispor maçı öncesinde konya kulübü'nün başkanı m. sırrı demirel aldıkları tehditler üzerine sahaya çıkmamayı düşündüklerini ancak diyarbakır emniyet müdürü gaffar okkanın kendilerine: "bu maçı oynayın, yoksa benim meslek hayatım tehlikeye girer. eğer maça çıkmazsanız o zaman işler daha çok tehlikeye girer," dediğini söyleyecekti.
diyarbakırspor, o seneki play-off'ta çaykur rizespor ile oynanan final maçım 1-0 kaybedince arkasındaki çok güçlü desteğe rağmen birinci lig'e çıkmayı yine başaramamıştı. 2001 yılının ocak ayında yaşanan bir olay, artık bütün engellerin ortadan kalkmasına yol açacaktı diyarbakır emniyet müdürü gaffar okkan ve korumaları kent merkezinde silahlı bir grubun saldırısına uğrayarak hayatlarını kaybetmişlerdi. diyarbakırspor'un birinci lig'e çıkması artık okkan'ın vasiyeti olarak kabul edilecekti. nitekim sonraki haftalarda çok daha hırslı ve istekli bir diyarbakırspor görülecekti. tabii, diyarbakırspor'un arkasındaki desteğin çok daha güçlendiği de.
diyarbakırspor'un 25 mart 2001 günü oynadığı kombassan konyaspor maçı "ilginç" olaylarıyla kamuoyunun dikkatini çekecekti. diyarbakırspor'un 5-1 kazandığı maçta konya talanımdan tam dört oyuncu kırmızı kart görmüştü. konyalıların beşinci kırmızıyı görerek maçı tatil ettirme çabalan ise hakemin ağır tahrikleri bile görmezden gelmesiyle sonuçsuz kalmıştı. konyalı yöneticiler maçtan sonra diyarbakırspor'un birinci lig'e çıkarılması için özel bir çaba harcandığını iddia edecekler ve maçm hakemi mutlu çelik'i taraflı yönetimi nedeniyle eleştireceklerdi.
altay, göztepe, kombassan konyaspor ve diyarbakırspor arasındaki şampiyonluk mücadelesi alabildiğine kızışmıştı. sıralamanın kimi haftalarda averajla belirlendiği bu zorlu mücadelede, diyarbakırspor-altay maçında yaşananlar, üzeri örtülmeye çalışılan bir skandaldı. 13 mayıs 2001 günü diyarbakır'da oynanan maç öncesinde bazı gazeteciler tartaklanacak, sonra da bir odaya kilitlenerek fotoğraf çekmelerine izin verilmeyecekti. statta çekim yapan kameranın üstü bayrakla örtülerek görüntü alınmasının önüne geçilecekti. altaylı oyuncular stada girişte çeşitli tacizlere uğramışlar ve soyunma odalarına tarım ilacı sıkılmıştı. ancak bütün bunlar gözlemci ve temsilcinin raporlarına yansımayacaktı. bu durum milliyet gazetesinin spor sayfasında üstelik milliyet imzalı bir yazıda şöyle yorumlanacaktı: "...tüm bu kıvılcımlann güneydoğu halkına ve rahmetli gaffar okkan'a bir vefadan kaynaklandığını söylesek de, iş artık çığırından çıktı. şimdi dizginlere asılma zamanı..."
son haftada istanbul'da büyükşehir belediyespor ile karşılaşan diyarbakırspor, bu maçı da kazanarak nihayet göztepe ile beraber birinci lig'e yükselecekti. maç öncesinde stada gelen gaffar okkan'ın eşi zerrin okkan "bu maçı onun anısı için alın," demişti. diyarbakırspor'un birinci lig'e çıkması skandal niteliğindeki olaylara rağmen kamuoyunda da olumlu karşılanmıştı. bir anlamda herkesin üzerinden bir yük kalkmış, siyasal beklentiler karşılanırken, gaffar okkan'ın vasiyeti de yerine getirilmişti. nitekim, diyarbakır'da altay maçında yapılanları kınayan milliyet gazetesi spor sayfasında "bu zafer okkan'ın" manşetini atacaktı.
diyarbakırspor, büyük beklentiler ile çıktığı birinci lig'de beş sezon mücadele etti. bu beş sezonda diyarbakırspor kayda değer başarı elde edemedi, çoğunlukla kümede kalma mücadelesi verdi. son haftalardaki kimi maçlarda ortaya çıkan manzaralar, kamuoyunda diyarbakırspor'un bu kez de kümede kalması için korunduğu izleniminin doğmasına neden olmuştu. diyarbakırspor'un devlet himayesinde olduğu düşüncesi ve takımın ikinci lig'deki gibi taraftarda heyecan uyandıramaması kent ve halk tabanı ile arasındaki bağın bir ölçünitekim birinci lig'deki son sezonunda artık diyarbakır takımının arkasında "resmi" destek görünmüyordu. ancak bazı siyasetçiler eski anlayışı sürdürmekteydi. örneğin chp genel başkanı deniz baykal 2006 yılının mayıs ayında diyarbakırspor küme düştüğü vakit şu ilginç açıklamayı yapıyordu:
"...hiç kimse kuraldı, ilkeydi, federasyondu demesin. önemli olan türkiye'nin kardeşliğidir. bizi barışa, kardeşliğe götürecek böylesine etkin bir imkânın ortadan kaldırılması çok büyük yanlıştır... bu iki takımı (samsunspor'u da kastediyor) sahiplenip lige taşıyacak bir düzenlemeye chp olarak katkı vermeye hazır olduğumuzu ilan ediyorum. federasyon üzerine düşeni yapmalıdır..."
doksanlı ve 2000'li yıllarda güneydoğu ve doğu anadolu'dan başka takımlar da birinci lig'e çıktılar. ancak hiçbiri kürt kimliğiyle ilgili sembolik bir değer taşımadıkları için diyarbakırspor kadar ilgi çekmediler, tartışmaya konu olmadılar. doksanlı yıllarda vali mahmut yılbaş'ın kişisel gayretleriyle birinci lig'e yükselen vanspor belirli bir sempati topladıysa da, ne gelişinde ne de gidişinde diyarbakırspor kadar dikkat çekti. aynı şekilde siirt jetpa da, kulübün patronu konumundaki fadıl akgündüz'ün iş ilişkileri ve islâmi çevrelere yakın siyasal duruşu nedeniyle sempatiyle karşılanmadı. doğuda milliyetçi muhafazakâr çevrelerin kalesi konumundaki erzurumspor'un birinci ligdeki macerası da kalıcı bir iz bırakamadı. bu takımların hepsi şimdilerde alt kümelerde büyük maddi zorluklar içinde var olma mücadelesi veriyorlar. hatta vanspor arkasından devlet desteği çekilince amatör küme'ye kadar geriledi.
kısacası, devlet desteğiyle doğu ve güneydoğu takımlarını birinci lig'e taşıyarak futbol üzerinden toplumsal ve siyasal sorunları çözme girişimlerinin beklenen sonuçlan vermediği görülüyor.