mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
atatürk'ün yüzüncü doğum yılında ankaragücü birinci lig'e alınıyor
futbol, ankara'ya aslında pek çok şey gibi cumhuriyet döneminde gelmişti. ankara, cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren osmanlının eski başkenti istanbul ile rekabet içinde olmuş, cumhuriyet'in kurucu eliti tarafından da öyle kurgulanmıştı. mimariden sanata değin her alanda başlayan inşa seferberliği ve modern çehresiyle istanbul'u aşma çabası elbette spora da yansımıştı. ancak ankara, başka bazı alanlarda istanbul'a üstünlük sağlayabilmiş olsa da, sporda, hele futbolda onu geçebilecek bir güce ve ortama hiçbir zaman sahip olamamıştı. ankara'da cumhuriyet'in ilk yıllarında, hatta öncesinde futbol kulüpleri kurulmuş olsa da, bunlar her zaman istanbulluların gölgesinde kalmıştı. ankara takımları arasındaki lig mücadelesi, istanbul ligi'yle rekabet edebilecek bir ilgi odağı olamamıştı. gerçi ankara takımları, 1950'lere değin üç büyük kent takımlarının katılımıyla düzenlenen turnuvalarda türkiye şampiyonu olmayı başarmışlardı. ancak bu basanlar bile, istanbul takımları gibi ülke genelinde popülerlik kazanamadıkları için fazla yankı uyandırmamıştı. ankara futbolu popülerlikte sadece istanbul değil izmir'e göre de geri idi.
ellili ve altmışlı yıllarda ankara kulüplerinin bir kısmı şekerspor, mke ankaragücü, ptt veya toprakspor gibi kamu kurumlarının takımı idi ya da hacettepe, güneşspor veya gençlerbirliği gibi belirli bir semtin veya camianın mütevazı desteği ile ayakta durmaya çalışıyorlardı.
profesyonelliğin zorlu koşulları yavaş yavaş futbol dünyasına hakim olmaya başladıkça, ankara'nın amatör bir ruhla ayakta durmaya çalışan kulüpleri önce gerilemeye sonrasında da birer ikişer alt kümelere düşmeye başlayacaklardı. seksenli yılların başına gelindiğinde, birinci lig'de artık herhangi bir ankara takımı yoktu. 12 eylül sonrasında bu durum ankara'nın önemli bir eksiği olarak görülmüş ve kent futbolunun en güçlü camiası olan ankaragücü'nün birinci lig'e dönmesi için çaba sarf etmeye girişilmişti. şöhretsiz ama yetenekli genç futbolcularla takım güçlendirilmiş ve ankaragücü 1980-81 sezonuna şampiyonluk parolası ile başlamıştı. iki grup halinde sürdürülen yükselme mücadelesinde ankaragücü, bütün çabasına rağmen o sezon ilk kez birinci lig'e adım atan sakaryaspor'un gerisinde kalmışa. diğer grupta ise izmir'in iki takımı göztepe ile karşıyaka, bugün bile unutulmayan kıyasıya bir mücadeleye girmişlerdi. öyle ki, iki takımın son haftalara doğru oynadıkları maç yaklaşık yetmiş bin biletli seyirciyle türk futbol tarihine geçmişti. seyirci rekoru kırılan bu maç berabere sonuçlandıktan sonra, sezon sonunda bu mücadeleden averajla da olsa göztepe galip çıkarak birinci lig'e yükselmişti.
yükselme şansını haftalar öncesinden kaybeden ankaragücüne ise hiç beklemediği bir gelişme birinci lig yolunu açmıştı. bu yol türkiye kupası'ydı. yolu açansa darbe lideri kenan evrenden başkası değildi. kupa mücadelesi başladığında, ankaragûçlüler dahil, kimse bu yolculuğun nereye varacağım bilemezdi. ankaragücü çeyrek finale değin düzcespor'u 2-0, muhafızgücü'nü 1-0, konyaspor'u 5-2 ve orduspor'u 0-0 ve 2-1 geçerek gelmişti. çeyrek finalde beşiktaş ile eşleşmiş ve istanbul'daki ilk maçı 2-0 kaybetmişti. hemen herkesin beklentisi kupa macerasının ankaragücü için bu noktada biteceği yönünde idi. ancak ankara'daki rövanş maçında sahaya bambaşka bir ankaragücü çıkmış ve normal süresi 2-0 biten maçı uzatmada 3-0 alarak yarı finale çıkan taraf olmuştu. beşiktaş'ın geride kalan yıllarda kupa'da küçük addedilen takımlar karşısında pek çok sabıkası olsa bile, ankaragücü'ne hem de ilk maçı iki farklı kazandıktan sonra elenmesi şaşkınlıkla karşılanmıştı. bu sonuç, o güne değin neredeyse ankaragücü diye bir takımın varlığından habersiz görünen büyük medyanın, da ilgisini çekmişti. ancak esas renk getirecek katacak açıklama 3-0'lık beşiktaş maçı sonrası ankaragücü başkanı sabri nermutlu'dan gelmişti: "atatürk'ün yüzüncü doğum yılında ankaragücü birinci lige alınmalı."
o güne değin akıllardan geçmemiş olan bu öneri veya talep, ankaragücü'nün kupayı kazanma ihtimalinin ortaya çıkması üzerine bir anda gündeme oturuverecekti. ankaragüçlülerin aklına normal lig mücadelesi ile ulaşamayacakları birinci lig'e farklı bir yoldan çıkma fikri ilk kez böyle düşmüştü.
gerçi bunun için mevcut prosedürün zorlanması gerekiyordu ama bunun da kolayı vardı. her şeyin iki dudakları arasında olduğu generaller iktidardaydı. o yıl, askerî yönetim tarafından yürütülen endoktrinasyon kampanyasına da vesile edildiği üzere, atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılıydı. ve onun başkent yaptığı ankara'nın birinci ligde takımı yokta. ankaragücü'nün birinci lig'e "alınması" talebi böyle bir bağlantı üzerinden gündeme getirilmiş ve o günlerin olağanüstü koşullarında kabul görmüştü.
ankaragücü kaybettiğini sandığı birinci lig'e çıkma umudunun bambaşka bir yoldan tekrar doğması üzerine kupa mücadelesine çok farklı bir motivasyonla devam etmişti. ancak hiç şüphe yok ki, ankaragücü'nün ilerleyişinde bu mücadelesi ve üst düzey motivasyonu kadar dönemin olağanüstü koşullan da etkili olmuştu. yan finalde fenerbahçe ile karşılaşan ankaragücü, istanbul'daki ilk maçı o günkü gazetelere bakılırsa ofsayttan atılan bir golle 1-0 kazanmıştı. bu maçta fenerbahçe'nin bariz bir penaltısının da verilmediği kaydediliyordu. ancak gazeteler ve spor yazarları, bu konuyu fazla kurcalamamayı tercih etmişlerdi. ankaragücü'nün kupa mücadelesinin kazandığı "hassasiyet," hemen herkes gibi hakemleri de etkisi altına almış görünüyordu. ankara'daki maç da 1-1 berabere bitince ankaragücü kupa tarihine, finale yükselen ilk ikinci lig takımı olarak geçmişti.
kupa finalinde boluspor ile karşılaşan ankaragücü, ilk maçı 2-1 kazanmıştı. binlerce ankaralı'nın akın ettiği bolu'daki rövanş maçı ise 0-0 bitmiş ve ankaragücü adını tarihlere bu kez türkiye kupası'nı kazanan ilk ikinci lig takımı olarak yazdırmıştı. maçın hemen sonrasında ankaragücü başkam sabri nermutlu talebini daha güçlü bir şekilde dillendirerek, atatürk'ün yüzüncü doğum yılında ankaragücü'nün bu başarısıyla birinci lig'e alınmayı hak ettiğini söylemişti. "konuyla" ilgili devlet katında arayışlar sürüyordu. daha yan final maçlarının öncesinde bir ikinci lig takımının kupayı kazanması halinde birinci lig'e alınmasını öngören düzenleme yapma önerisi gündeme getirilmiş, devlet planlama teşkilatı yetkilileri karşı görüş bildirmişlerdi. bazı devlet yetkilileri "finali bekleyelim," diyerek zaman kazanma yolunu seçmişlerdi.
devlet kurumları böyle bir özel uygulamaya sıcak bakmasa da, devir normal koşulların geçerli olduğu bir devir değildi. nitekim ankaragücü'nün kupayı kazanması sonrasında 19 mayıs törenleri esnasında devlet başkanı kenan evren, "ankaragücü'nün yerinin birinci lig olduğunu" söylemişti. emirin demiri kestiği günlerde, bu temenni yetkililerce yerine getirilmesi zorunlu bir görev olarak algılanmış ve çözüm bulmak için harekete geçilmişti. hele ankaragücü'nün lig şampiyonu trabzonspor'u yenip o seneki adıyla devlet başkanlığı kupası'nı da alması üzerine kenan evren'in kupa töreninde "ankaragücü'nün gerçek yerinin birinci lig olduğunu" tekrarlamasıyla aslında son söz söylenmiş oluyordu.
evren'in bu açıklaması sonrasında, futbol federasyonu başkam emekli general yılmaz tokatlı durumdan vazife çıkartarak derhal ankaragücü'nün birinci lig'e alındığını açıklamıştı, ankaragücü'nün ilgi üçüncü bitirmesine karşın kupayı aldığı için küme yükselmesi, başka bazı ikinci lig takımlarını da şanslarını denemeye sevk etmişti. örneğin diğer grupta göztepe'nin ardından averajla ikinci olup şampiyonluğu kıl payı kaçıran karşıyaka da birinci lig'e alınmak için federasyona müracaat etmişti. hatta karşıyaka kulübü başkanı, "bilsek biz de kupaya asılırdıkı geçen sezon fenerbahçe ve beşiktaş'ı kupadan eleyen lüleburgazspor, eğer kupayı kazansaydı üçüncü lig'den birinci lig'e ml alınacaktı?" diye soracak ama bu sorusuna bir cevap alamayacaktı. ankaragücü'nün grubunda ikinci sırayı alan sam-sunspor da "atatürk'ün kurtuluş savaşı'nı samsun'da başlattığı" gerekçesiyle girişimde bulunsa da eli boş kalacaktı.
gençlik ve spor bakanı vecdi özgül ile futbol federasyonu başkanı yılmaz tokadı, o sene on altı takım olan birinci lig'in en fazla on yedi, belki on sekiz takım olabileceğim ama daha fazlasının mümkün olamayacağını dile getirmişlerdi. bunun anlamı prosedürün sadece ankaragücü için zorlanacağıydı. işin içine diğer takımları da katmak önü alınamayacak karışıklıklara yol açabilirdi. bu yüzden de ankaragücü'nün birinci lig'e alınabilmesi için mevcut yönetmeliklere "kupayı kazanan ikinci lig takımları doğrudan birinci lig'e çıkmaya hak kazanır," diye bir hüküm eklenecekti. bu değişiklik yapılırken prosedürün bir takım ve özel bir durum için değiştirildiği izlenimi vermemek amacıyla, buna "bir takım kupayı kazandığı takdirde küme düşmüş olsa bile o sezon kümede kalır" hükmü de eklenecekti. bu hüküm, 1985-86 sezonunda bursaspor'un kupayı kazanırken küme düşmesiyle ligin bir kez daha altüst olmasına sebep olacaka. bu tuhaf yönetmelik yüzünden 1986-87 sezonunda lig, on yedi takımla oynanacaktı. bu karmaşa ve diğer sakıncalar göz önüne alınarak darbe döneminde düzenlenmiş olan yönetmelik değiştirilecek ve kupa ile lig arasında kurulan bu terfi bağlantısı kesilecekti.
12 eylül rejiminde yaşanan bu olay, siyasetin futbola en açık ve doğrudan müdahalelerinden biri olarak tarihe geçecekti. sonraki yıllarda bu konu ile ilgili çeşitli eleştiriler dile getirilecek, kimileri ankaragücü'nün evren tarafından birinci lig'e alındığını ve bunun açıkça haksız rekabet niteliği taşıdığını söylerken, kimileri de başkent takımının bunu hakkettiğini söyleyecekti. yıllar sonra, tbmm'de futboldaki şike, şiddet ve teşvik iddialarını araştırmak için kurulan araştırma komisyonunun başkan yardımcılığını yürüten izmir milletvekili ahmet ersin "devlet şike yapıyor, kulüpler şike yapıyor. federasyon şikenin içinde. nasıl kurtarılacak bu işler? kenan evren de şike yapmadı mı, ankaragücü'nü lige çıkarmadı mı?" diyecekti. bu arada evren'in açık desteğinin ankaragücü'nün oynadığı kupa maçlarında da "önünü açtığıyla" ilgili iddialar dillendirilecekti. örneğin, bolu'da oynanan final maçının son dakikalarına doğru boluspor'un uzak mesafeden attığı golünhakem sadık deda tarafından sayılmaması saha dışı müdahalelerin etkisi olarak yorumlanıyordu. o günkü boluspor başkanı yener bandakçıoğlu şunlan söyleyecekti: "zamanın futbol federasyonu ve zamanın meşhur hakemi sadık deda, zamanın güçlü ve kudretli ihtilal lideri kenan evren'in buyruğunu tam itaatkârlıkla yerine getirmişlerdir... bu dünyada değil ama yarın ruz-ı mahşerde sayın kenan evren'den alacaklıyım dediğimde doğru düşünüyorum."
benzer bir müdahale, 1962'de henüz askerî darbe ortamının etkilerini sürdürdüğü günlerde, başbakan ismet inönü'nün talimatıyla vefa ve altınordu'nun (henüz ikinci lig uygulaması başlamamışken) birinci lig'e alınmaları ve o sezon ligin on sekiz takımla oynanması ile yaşanmıştı. 12 eylül sonrasındaki bu uygulama, 1962'dekinden farklı olarak hem mevcut düzeni altüst etmiş hem de haksız rekabet oluşturmuştu. ancak ankaragücü'nün hiç şüphesiz büyük emek vererek ulaştığı kupanın üzerine darbecilerin gölgesi ister istemez düşmüştü.
siyasetin futbola böylesine doğrudan ve "bodoslama" müdahalelerinin sonuncusu ise 1987-1988 sezonunun ilk günlerinde yaşanacaktı. ancak bu kez siyasetin müdahalesine giden yol hukuki bir sürecin sonunda açılacaktı. 1986-1987 sezonu kümede kalma mücadelesi veren takımlar açısından şike tartışmalarının ayyuka çıkağı bir sezon olmuştu. bir önceki sezonda bursaspor'un küme düşmesine rağmen türkiye kupası'nı kazandığı için ligde kalması nedeniyle o sezon lig on dokuz takımla oynanmışa. ligin mevcudunu tekrar çift sayılı hale getirmek amacıyla o sezon 4 takımın küme düşmesi kararlaşunlmışu. kocaelispor, bursaspor, antalyaspor ile diyarbakırspor küme düşen takımlar olmuşlardı. küme düşecek takım sayısının çokluğu şike iddialarını artırıyordu. ancak federasyon bu konuda herhangi bir girişimde bulunmamış ve ligleri tescil etmişti. bu arada kocaelispor, 31 mayıs 1987 günü oynanan zonguldakspor-boluspor maçında şike yapıldığı ve federasyonun da gerekli incelemeyi yapmadığı gerekçesiyle idari mahkemeye başvurmuştu.
1987-1988 sezonu başladıktan bir hafta sonra idari mahkeme yönetmeliğin uygulanmadığı ve bu yüzden de ileride telafisi mümkün olmayan zararların doğacağı gerekçesiyle lig maçlarının durdurulması kararını verecekti. futbola hukuk yoluyla yapılan bu müdahalenin ardından herkes bu kaostan nasıl çıkılacağını tartışırken, hükümet devreye girecek ve başbakan turgut özal kendisine özgü yöntemlerle meseleyi çözecekti. o dönemde siyasi yasakların kaldırılıp kaldırılmaması için yapılacak referandumun propaganda çalışmaları yürütülmekteydi. eski siyasetçiler 12 eylül anayasasıyla getirilen yasakların kaldırılması için muhalefetin yürüttüğü propagandaya karşılık özal açıktan olmasa da siyasal yasakların devamı yönünde çalışmalar yapıyordu.
ortaya çıkan bu fırsatı kaçırmak istemeyen turgut özal, mahkemenin gerekçeli kararını bile beklemeden, kaosun daha da büyümesinin önüne geçmek maksadıyla liglerin ertelendiğini açıklamıştı. bu arada bursaspor da aynı gerekçeyle mahkemeye başvurmuştu. liglerin iki hafta süreyle ertelenmesinin şoku atlatılmadan, bu kez de hükümetin tam anlamıyla "karakuşî" olarak nitelenecek kararıyla kocaelispor ve bursaspor'un mağdur oldukları gerekçesiyle birinci lig'e geri alındıkları açıklanacaktı. bu karar büyük bir şaşkınlıkla karşılanırken, futbol federasyonu başkanı ali uras: "artık türkiye'de spor yapılamaz," diyerek istifa edecekti.
böylece erken davranıp mahkemede dava açan iki takım önce ligleri durdurmuş, ardından hükümetin tasarrufuyla birinci lig'e alınmışlardı. bu karar uefa nezdinde de tepki görecekti. uefa genel sekreteri hans bangerter: "spora politik» kanştıgını saptarsak, türkiye'nin dış maçlarını iptal ederiz," diyecekti. ne var ki, atı alan üsküdar'a geçer misali kocaelispor ile bursaspor birinci lig'e dönecek, diğer takımların biraz gecikerek bu yolda yaptıkları girişimlerdense bir sonuç çıkmayacaktı. konu kısa zamanda sonuca bağlanmış olmasından ötürü uefa nezdiride de herhangi bir yaptırıma yol açmaksızın kapanacaktı. o sezon lig 20 takımla oynanacak ve ilginçtir, mahkeme kararıyla birinci lig'e dönen kocaelispor düşmekten yine kurtulamayacaktı.
mahkemelerin liglerin kaderine etki eden bir başka karan, 1984-1985 sezonunun sonunda küme düşen denizlispor'un şike nedeniyle mağduriyete uğradığı gerekçesiyle danıştay karanyla geri alınması idi. liglerin mahkeme kararlarıyla altüst olmasının önüne geçmek amacıyla 1992 yılında yürürlüğe giren türkiye futbol federasyonu kuruluş ve görevleri hakkındaki 3813 sayılı yasa ile bu konularda tek yetkili merci futbol federasyonu ilan edilecek ve bu gibi "sürprizlere" nokta konulacaktı. ancak '80'li yıllar futbola siyasetin müdahalesi kadar hukukun müdahalesinin tartışıldığı yıllar olarak hatırlanacaktı. söz konusu kararlar hukuksal açıdan tartışılmaz olsa da, akıllarda soru işaretlerinin kalmasının önüne ise geçilemeyecekti.