halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
spikerlerin de, seyirciler gibi, haklı olarak maçlarda golleri golcü tanınan futbolculardan beklerler. en azından ileride oynayanların gol atma şansı geride savunma görevi üstlenenlere oranla daha fazladır...
1974-1975 mevsimi kapanırken ise, hiç öyle olmamıştı. türkiye kupası finalinin spikerliğini yapıyordum. beşiktaş-trabzonspor arasındaki ilk maçı trabzonspor, kendi evinde 1-0 kazanmıştı. şimdi, siyah-beyazlı takımın türkiye kupası'nı alabilmesi için sahadan iki farkla galip ayrılması gerekiyordu. ilk yarım saatin sonunda, daha sonra yunanistan'a giden milli futbolcu niko, beşiktaş'ı 1-0 öne geçiren golü attı. evet, sahada ileride o kadar adam varken, daha çok geride ve ortada oynayan niko'dan gelmişti ilk gol.. ikincisi de öyle oldu. beşiktaş'ın geri adamı lütfü, takımına kupayı getiren golü, kafayla trabzonspor ağlarına gönderiverdi. anlatmak için tam istediğimiz bir goldü bu.. top süzülüyor, futbolcu uçuyor kafayı vuruyor, kaleci uçuyor, kurtaramıyor top filelere gidiyordu. laf arasında söyleyeyim spikerlerin sevmediği goller, topun ani bir şutla kaleyi bulmasıdır. golü yiyen kalecinin ve de tribündeki seyircilerin şaşırdığı gibi mikrofon başındaki görevli de şaşırır bu durumlarda...