mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
kıbrıs'la futbol üzerinden ilişki kuruluyor
türkiye'nin yakın dönem siyasal tarihinde kıbrıs'ın önemi açıktır. ikinci dünya savaşı sonrasında giderek çetrefilleşen kıbrıs sorunu, her zaman türkiye'nin dış ve belki ondan da fazla iç politikasında geniş yer kaplamıştır. izolasyonist yaklaşımın geçerli olduğu ve sömürgecilik politikalarının tüm haşmetiyle sürdüğü günlerde kıbrıs, doğrudan bir sorun teşkil etmemişti. ancak atfedilen stratejik önem ve bir türk topluluğunun varlığı dolayısıyla ada, türkiye'nin ilgi alanında yer almıştı.
ikinci dünya savaşı sonrasında ise büyük sömürge imparatorluklarının son kalıntılarının dağılır ve birçok bağımsız devlet peş peşe doğarken, kıbrıs'a olan bakış da değişmişti. ellili yıllarda ingiltere'nin adadaki siyasal ve askerî varlığım korumasına rağmen, yavaş yavaş kıbrıs'ın da bağımsız bir devlet olmaya doğru gitmesi, türkiye'nin ada ile daha yakından ilgilenmesine neden olmuştu. askerî ve siyasal nitelikli birçok projenin devreye konularak, türkiye'nin kıbrıs'taki koruması -veya bir etkinlik kurması- yönünde adımların atıldığı bu günlerde, kültürel ve sportif ilişkiler vasıtasıyla türkiye ile kıbrıs arasındaki bağların korunması ve güçlendirilmesi düşüncesi de gündeme gelmişti.
aslında türkiye ile kıbrıs arasında ilk sportif temaslar daha 1934 yılında yapılmıştı. kıbrıs'taki ilk türk spor kulübü olan çetinkaya, 1934 mart ayında adana'ya gelmiş ve adana karması'yla 3-3 berabere biten bir maç yapmıştı. adanalı iş adamı sabri çıtak, bu maçın anısına çetinkayalılara bir kupa da vermişti. ancak iyi niyet jestleri temelindeki bu temaslar, ikinci dünya savaşı sonrası siyasal gelişmeler ve ada'nın yunanistan'a bağlanması ihtimalinin gündeme gelmesi üzerine farklı bir şekil almıştı. konumuz açısından en çarpıcı yeni gelişme, kıbrıslı türklerin spor kulüpleri kurmasının türkiye tarafından teşvik edilmesi ve kurulmuş olanlarının da koşullar elverdiğince desteklenmesiydi.
futbol, 1890'larda ada'ya, hemen her yerde olduğu gibi, ingilizler tararından getirilmişti. birinci dünya savaşı yıllarında ingilizleri ve ada'daki rumları takiben türkler de kulüp kurmuştu. 1934 yılında kıbrıs futbol federasyonu'nun kurulmasıyla ada'daki futbol faaliyetleri belirli bir düzen içinde yürütülmeye başlarken, türkler tarafından ilk futbol kulübü de çetinkaya adıyla resmen kurulmuştu. sarı-kırmızı renklere sahip olduğu için kıbrıs'ın galatasaray'ı olarak da adlandırılan çetinkaya, rum takımlarıyla yaptığı maçlara ise artan "milli hassasiyet" dolayısıyla kırmızı-beyaz formalarla çıkıyordu. sonraki yıllarda kıbrıs'taki futbol ortamı, sayıları artan türk kulüpleriyle renklenmişti.
1950'li yıllardan itibaren, türkiye'den bazı eski futbolcular da bu kulüplerde görev almaya başlıyordu. bunun ilk örneği, galatasaraylı ünlü futbolcu naci özkaya'nın kıbrıs'a giderek çetinkaya futbol takımının antrenörlüğünü yapması olmuştu. naci özkaya, 1952 ile 1961 yılları arasında antrenörlüğün yanında kıbrıs'ta lokanta işletmişti. yine galatasaraylı eski futbolculardan bülent giz de '60'h yılların başında türk gençlikgücü kulübü'nde teknik direktörlük yapmıştı. kıbrıs kulüplerinin yurt dışından teknik adam getirtecek bir maddi kaynağa sahip olmadıkları o dönemde, muhtemelen işin finansmanı da tıpkı ada'ya yönelik siyasal girişimlerdeki gibi türkiye tarafından karşılanmış olsa gerektir.
türkiye'nin kıbrıs'taki spor faaliyetlerine ilgisi bu kadarla kalmamıştı. galatasaray voleybol takımı, 1963 yılında avrupa şampiyon kulüpler kupası maçı için israil'e gitmiş ve hapoel negba takımıyla oynamıştı. kafile bu maç dönüşünde, kıbns türk alay komutanı kurmay albay necdet üruğ tarafından kıbrıs'a davet edilmiş, galatasaray kıbrıs sorununun kritik günlerinin yaşandığı bir dönemde ada'ya gitmişti. bu ziyarette galatasaraylıların her türlü işi ile bülent giz ilgilenmişti. sonrasında, o zamanki galatasaray başkanı ulvi yenal, hem necdet ûruğ'a hem de bülent giz'e birer mektup yazarak, göstermiş olduklan konukseverlikten dolayı teşekkür etmişti.
1950'lerin sonuna doğru kıbrıs'ta gerilimin artmasına paralel olarak temaslar sıklaştırılmış, türk futbol takımları ada'ya giderek kıbrıslı türk takımlarıyla maçlar yapmaya başlamış lardı. öncesinde, 1956 yılında yine çetinkaya futbol takımı
türkiye'ye gelerek ankara'da hacettepe ve ankaragücü takımlarıyla dostluk maçları yapmıştı. bu maçların ilkini hacettepe 6-4, ikinci maçı ise ankaragücü 4-1 kazanmıştı. kıbrıs'a giden ilk türk takımının muhafızgücü olması da anlamlıdır. askerî bir kulüp olan muhafızgücü'nün 1959 yılının mayıs ayında kıbns'a yaptığı bu ziyaret ve orada oynadığı 4 maç basında fazla yankı bulmamıştı.
bunun ardından aynı günlerde fenerbahçe kulübü'ne kıbrıs'a gelmesi için bir davet yapılmış, onlar da herhangi bir maddi karşılık beklemeksizin bu daveti kabul ettiklerini açıklamışlardı. fenerbahçeli yöneticilerden ismet uluğ, kıbrıs'ı ziyaret eden ilk türk takımı olma şerefinin kendileri için yeterli olacağını söylemiş ve hasılattan herhangi bir pay talep etmeyeceklerini belirtmişti.37 fenerbahçeliler, "milli bir görev" olarak algıladıkları bu kıbrıs ziyaretini, galatasaray ile çok çekişmeli bir şampiyonluk mücadelesi verdikleri lig maçlarının arasında gerçekleştirmişlerdi. fenerbahçeliler, haziran ayı başında gittikleri kıbrıs'ta önce atatürk anıtına çelenk koymuşlar, sonrasındaysa türk toplumunun başkanı fazıl küçük'ü ziyaret etmişlerdi. 3 haziran günü oynanan maçı fenerbahçe, doğan türk spor karşısında 6-0 kazanmıştı. yoğun bir ilginin olduğu ve binlerce kişinin izlediği maçta iki bin sterlin hasılat elde edilmişti.
fenerbahçe'nin kıbrıs'a yaptığı bu kısa gezi, donemin önde gelen gazetelerinin ada'ya gönderdikleri muhabirleri tarafından izlenmiş ve gezi sonrasında hem kıbrıs'a hem de kıbrıs'taki sportif gelişmelere dair izlenimler, okuyucuya detaylı bir şekilde aktarılmıştı. doğan türk spor'un başkanı ziya rızkı de yayımladığı bildiride ada'ya gelip giden yunan takımlarının ardından ünlü bir türk takımının ziyaretini şu sözlerle değerlendirmişti: "fenerbahçeliler, türk'ün eşsiz spor kabiliyetinin türk'e has vakar ve centilmenliğin hayranı olduğumuz güzel örneklerini verdiler."
kısa bir zaman sonra bu kez doğan türk spor türkiye'yi ziyaret etmiş, önce kayseri'de sümerspor'la, ardından istanbul'da fenerbahçe ile özel maçlar yapmıştı. kıbns'a ziyaret miyasma 1961 yılında galatasaray da katılmış ve ada'ya giderek iki özel maç oynamıştı. kıbrıs'taki gerilimin giderek çatışmaya dönüşmesi ve kanlı olayların yaşanmaya başlaması, futbolu geri plana itecekti. türk futbol takımlarının kıbrıs sahalarında tekrar görülmeleri ancak 1974 yılındaki askerî müdahale sonrasında olacaktı. ancak, bu temaslar da kısa süreli olacak, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'nin ilanından sonra, türkiye dışında dünyanın hiçbir devleti tarafından tanınmayan bu ülkeye fifa'nın koyduğu yasak ve yaptırımlar dolayısıyla türk takımları bir daha kıbrıs'a gidemeyeceklerdi. bağımsız kıbrıs cumhuriyeti'nin var olduğu dönemde daha çok "kıbrıslı türklerin izolasyonunun ve asimilasyonunun önüne geçmek" düşüncesiyle başlatılan sportif etkinlikler, doğal olarak mevcut sorunun çözümüne yönelik katkı sağlamamış ancak türkiye kamuoyunun dikkatinin kıbrıs'a dönmesinde belki biraz pay sahibi olmuştu.