macar b millî takımile dün yaptığımız intikam maçını da kaybettik. macarlar bu sefer daha fazla golle bizi yendiler.
millî takımımızın dünkü ağır mağlûbiyetine müteessir olmamak kabil değildir. yalnız mağlûbiyet tesirile büyük bir hakikati , onların bizden daha ziyade galibiyete lâyik olduklarını unutmak yanlış olur. açıkça itiraf etmeliyiz; onlar bizimkilere nazaran, futbol oyununun bütün kıymetleri itibarile, daha çok mükemmeldiler. yarım takıma bedel kalecilerlerile ferdi ve cemî faikiyetlerini herkese tastik ettirecek şekilde bir oyun tatbik eden macarlar hakkettikleri galibiyeti kazandılar.
şimdi mağlûbiyet sebeplerini takımın şu ve ya bu şekilde tesbit edildiğinde ve yahut tatbik edilen oyun tarzında araştırmak yanlıştır. biz rakiplerimizden kuvvetçe çok farklı idik. eğer bizdea bazı oyuncular muvaffak olamadılarsa, karşılarındaki oyuncuların ağır basmasından, göz açtırmayacak şekilde yer tutmalarından hasıl olmuş kuvvei maneviye kırıklığından muvaffak olamadılar. birinci devreden sonraki istirahatta oyuncularımızla görüşdüğümüz zamanda bu kanaatimizi takviye edecek sözler işittik.
çocuklar normal imkânlarile haklıyamıyacakları bir rakiple çenkleşiyordu.
bizimkilerin her saniye ayni şekilde basan karşı taraf tazyikine sonuna kadar dayanabilmeleri bir fevkalâdelik olurdu. rakiplerimiz devir adedi her saniye ayni olan bir makine gibi sahayı mütemadi taradılar ve biz her saniye biraz daha kemiren bu sistematik profesyonel oyunun önünde yavaş yavaş eksildik.
şimdi düşünüyorum; macarlann hangi oyuncusunu bizim tarafta oynayan mukabiline tercih etmezdik?.. biran için onların ecnebi olduklarını unutup bizden farz etsek; kalecilerini mi, beklerini mi, açıklarını mı bizim takıma seçmezdik?...
maçtan evvel yazdığımız gibi bizden çok kuvvetli olan macarları yenebilmemiz için tabiînin fevkinde bir oyun çıkarabilmemiz lâzımdı. her ecnebî takımın karşısında beklemeği itiyat ettiğimiz bu harikuladelik bu defa çıkmadı.
vakıa rakiplerimizin kuvvei maneviyelerini epi sarsacak, belki de oyunun neticesini değiştirebilecek iki büyük fırsat kaçırdık. kalecimiz de hatalı çıkışının yüzünden gol adedinin artmasına sebep oldu. fakat bu noktalar nihayet faraziye hududunu aşacak kadar kuvvetli deliller değildir.
maçın tafsilâtı
istanbul mıntakası ve bir akşam gazetesi tarafından, macar takımı aleyhinde, yapılan nümayişe rağmen dün stadyom tamamile dolmuştu. bazı bozguncular tarafından iddia edildiği gibi macar takımının acemilerden mürekkep olmadığını herkes anlamıştı.
saat üç buçukta evvelâ macarlar sahaya çıkttılar. bizim takımın çıkışı mutattan fazla bir alâka uyandırdı. millî takımda 2 izmirli oyuncunun bulunması ve dünkü oyunu kazanma ümidi halkın takımımıza karşı olan alâkasını fazlalaştırmıştı. dünkü oyunda, merkez muavin mevkiine getirilen izmirli ihsanın intihabında çok isabet edildiğini kaydetmeden maça geçemiyeceğiz. bu genç hakikaten, geniş ve şuurlu bir oyunla müstakbel milli kadromuzun kıymetli elemanlarından olduğunu gösterdi.
ilk oyunu olduğu halde, yanındaki arkadaşlarla uzun müddet oynamadığı halde yadırğamadı. hem nasıl rakipler karşısında!... hakem gene ingiliz mister alendi.
ilk hücumu macarlar yaptılar. uzaktan çektikleri şütü kalecimiz tuttu.
misafirler hücumlarını tazelediler. bu hücumu müdafilerimiz çeldi. muavin hattımızdan muhacimlerimize geçen topla mukabil taarruza geçtik. onların kalesine inerken oyuncularımızı çok güzel mark e eden macar muavinleri bizimkileri geri çevirdi. oyun biraz mütevazin hale girer gibi oldu.
top beş dakika kadar devam eden bu müddet zarfında iki taraf nısıf sahasına birkaç kere girdi çıktı. her iki tarafın müsavi oyun gösterdiği bu zamanda millî takımımız ümit verici bir şekilde rakiplerine mukabele ediyordu. böyle devam eden mütereddit dakikalara macar sol açığının şiddetli bir şütü ile veda ettik. kale direğine sürünerek aşan top yüreğimizi ağzımıza getirmişti.
bir inişimizi sağ açık bozdu. sağ açık mevkiinde oynayan izmirli sait hücum hattındaki diğer arkadaşlarının temposuna pek uyamıyordu. ona mukabil merkez muavin olarak oynayan izmirli ihsan bilhassa kafa kesişlerile nazarı dikkati celbediyordu.
oyun başlıyalı on beş dakika olmuştu. geçen müddet zarfında seri bir oyun seyrediyorduk. yalnız macarların topa hâkimiyeti, uzun pasları bizimkilerden çok farklı idi.
ilk macar golü
on sekizinci dakika macarların ilk golünü merkez muhacimleri yaptı. bu gol her kalecinin tutabileceği gibi diğildi. sodan gelen topu merkez muhacim yıldırım gibi bir fırlayışla kalenin köşesinden soktu.
macar kalecisi kendini gösterdi
ilk maçta lastik gibi fevkalâde bir kaleci olduğun gösteren macar kalecisi 25 inci dakikada aleyhlerine verilen bir penaltıyı şayanı hayret bir çelişle kurtardı. burhanın ilk çektiği penaltıyı çelmeğe muvaffak olan kaleci o anda bir ikinci imtihan daha geçirdi. kaleci ( penaltı ) çekilirken vaktinden evvel yerinden fırladığı için hakem penaltıyı tekrar ettirdi. bu çekişi de macar kalecisi şaşılacak bir çeviklikle iade etti.
bu farkla beraber bütün hücum kabiliyetimizi kaybettik. macar kalecisinin birbiri üstüne çekilen iki penaltıyı def etmesi bütün takım oyuncularını sarsmıştı. milli takımımızın umumi vaziyetine bir durgunluk, çocukların yüzlerine bir ümitsizlik çöktü. onlar bu halimizden adam akıllı istifade ederek mekik dakuyarak kalemize doğru mütemadi akınlar yapmağa başladılar. her üç dakika bir tehlike atlatıyorduk. macar tekniğinin çok bariz bir şekilde gözüktüğü dakikalar uzadıkça uzuyordu.
otuz beşinci dakikaya doğru tekrar canlanır gibi olduk. bir iki hücum da biz yaptık. bir inişimizi hatalı bir hareketle karşılamak isteyen macarlar aleyhine bir penaltı cezası daha verildi. salâhaddin sıkı bir şütle macar kal’esine ilk türk golunu soktu. bu beraberlik golumuzla bizimkiler coştular.
mazar kalesi birinci devrenin sonuna kadar adeta muhaserede kaldı. fakat bir gol daha çıkaramadık. yukarıda söylediğimiz gibi kale içinde dört kaleci varmış gibi oynayan macar kalecisi kolay kolay aldatılamıyordu.
birinci devre 1-1 berabere bitti. istirahat esnasında ikinci devre başladığı zaman ancak beş dakika kadar müsavi bir oyun gösterebildik. macarlar hiç değişmiyen devamlı teknikleri, maksatlı ve oyunun seyrine göre açılıp kapanan hatlarile bizim takımın üstüne çullandılar. yorulan veya mütemadi macarlar tarafından yakından marke edilen oyuncularımız yavaş yavaş gevşemeğe bütün teşebbüsü rakiplerine bırakmağa başladılar.
o dakikadan sonra macar takımının dehşetli hakimiyeti elle tutulacak kadar kabardı. bu sıralarda yalnız bir kere içimizde bir ümit parladı ve parlamasıla sönmesi bir oldu. zeki önü boş kalan hakkıya güzel bir pas vermişti. hakkı kaleci ile karşı karşıya kaldığı halde topu sürmeden kalecinin eline attı.
artık macar tekniği bizim çocuklar üstünde tamamile hissediliyordu. en aksamıyacak zannettiğimiz oyuncuların şaşaladıklarını görüyorduk. izmirli merkez muavin ihsanın kafa kesişlerini kaydetmek şartile bütün oyuncularımız kötü bir oyun oynamağa başladılar, âdeta bozguna uğramıştık.
macarlar müdafaa ve hücum oyuncularımızı bu suretle yok ettikten sonra kalemizin önlerinde cirit oynamağa başladıler. kalecimiz de şaşırmıştı. kalecimizin maneviyatını iyice sarsan ikinci gol olduktan sonra macar hücumları 35 inci dakikaya kadar ayni şiddette devam ettiği halde üçüncü gol olmadı.
bu zamanlarda dünkü maçın da ilk müsabaka gibi 1-2 biteceğini zannetmiştik. otuz beşinci dakikada macar sol açığının yaptığı üçüncü golle intikam maçını daha büyük farkla gaip edeceğimizi anladık, hakemin düdüğü öttüğü zaman onlar gollerinin adedini dörde kadar çıkarmışlardı.
dünkü oyunda yukarıda yazdığımız gibi oyuncularımız hatalar yapmışlardır. meselâ iki golü kalecimizin vaktinden evvel çıkması veya tam vaktinde çıkamaması yüzünden yedik.. faraziye olarak o dakikalarda kalecimizin hata yapmadığını düşünsek bile, neticede bir sayı farkla mağlûp idik.
macarlar lehine yürütülebilecek faraziyelerle oyunu tetkik ettiğimiz zamanda aradaki farkı daha ziyade aleyhimize görebilmek te kabildir. bunun için ( bilâ mazeret mağlûbuz. ) demekten başka çare kalmıyor.