fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
sarı kanarya cihat
1914 ila 1994 yılları arasında yaşamış olan cihat armanı anmadan geçmek haksızlık olur. ankaragücü kulübünde futbola başladığı halde fenerbahçe'yle özdeşleşen cihat arman milli formayı yalnızca 13 kez giymiştir. "yalnızca" diyerek bir zafiyeti ima etmiş gibi oluyoruz ama işin aslı öyle değil. bunun nedeni ikinci dünya savaşı'dır. onu seyredenler kendisinin çizgi üzerinde çok başarılı bir kaleci olduğunu, yine çevikliği ve kurnazlığı sayesinde mevkidaşlanndan üstün sayıldığını anlatıp dururlar.
oynadığı zamanların mahrumiyet yılları olduğu, can ve ekmek derdinin ön plana çıktığı hatırlandığında, futbolun neden geri plana itildiği daha kolay anlaşılır sanırım. onun da, pek çok basan kazanmış sporcu arkadaşı gibi hak edilen bir popülerliğe ulaşması bu yüzden mümkün değildi. onunla tanışma ve konuşma şerefine nail olmuş birisi olarak cihat arman'ın üzerimde bıraktığı etkiyi unutamam.
yine kendisinin çözüm üretmek zorunda kaldığı bir durum sayesinde, onun ne derece zor ve sıkıntılı bir dönemde kalecilik yaptığına iyice kanaat getirmiştik. kale çizgisinden ileri çıktığı zamanlarda kalenin ortasında durduğunu anlamak amacıyla cebinde pamuk taşır ve o pamukları ceza sahasına doğru serpiştirirmiş. çeşitli dönemler milli takım hocalığı da yapmış olan bu büyük kaleci, yine bir fener maçında doksana giden topu öylesine müthiş bir plonjonla çıkarmış ki, bir seyirci "kanarya gibi uçuyorsun be mübarek!" deyince bu sözler toplumca benimsenmiş ve kanarya fenerbahçe'nin sembolü olmuştur.
"her musa'nın bir firavunu vardır" sözünü doğrularcasma cihat arman'ın da kabusu şükrü gülesin'in çektiği kornerlermiş. falsolu köşe atışlarının bu büyük üstadı, sık sık cihat arman'm ağlarına ölümcül şutlar yollamış. ne denli iyi kullanılırsa kullanılsın üstelik de aynı oyuncudan üst üste korner golü yemek bir kaleci için normal değildir; bu durumu şutu çekenin . hüneriyle ilişkilendirmek olsa olsa fazlaca iyimserlikten başka bir şey değildir. realistlerin çizdiği tabloda ise her zaman daha acılı bir manzara vardır: korner esnasında yanlış pozisyon alan, iyi ve zamanında sıçrayamayan, naçar bir file bekçisi!
o unutulmaz korner gollerinden birini burada anlatarak bu büyük futbolcularımızı bir kez daha anmış olalım: 33 kez kornerden direkt gol atarak bu alanda rekorlar kitabına girmiş ve lazio ile palermo formalarını 79 kez giyerek 36 gol kaydetmiş olan şükrü gülesin, bir maçta cihat arman'm koruduğu kaleye yine korner çekiyor ve baba hakkı uzak direğe gelen topa sıçradığı halde kafa vuramıyor. alışılageldiği gibi top yine kaleden içeri girmiş, baba hakkı'nın kafası ise o pozisyonda direğe çarpmıştır. şükrü gülesin kornerden attığı golün sevincini paylaşmak için kaptanın yanına giderek onu kucaklamak istediğinde baba hakkı kızgın bir ifade ve ses tonuyla kendisine şöyle seslenecektir: "şu golleri doğru dürüst at oğlum, beni sakatlayacaksın."
cihat arman'a olan saygımız, sempatimiz aslında uzun seneler önce, türkiye'de sadece trt'nin yayında olduğu günlerde başlamıştı. konuk olduğu spor programında bir anısını anlatıyordu. dolmabahçe stadyumu'nda oynanan bir fenerbahçe-beşiktaş maçında şükrü gülesin son oyuncuyu da geçmiş ve cihat armanla karşı karşıya kalmıştır! cihat arman'ın cinliği tutunca aniden ellerini beline koyar ve ona "boşuna koşuyorsun dostum, hakem faul düdüğü çaldı" der. buna inanan şükrü gülesin topa öylesine abanır ki, top yükselir, tribünleri aşar ve denize doğru yol alır. şükrü gülesin şutu çektikten sonra öfke ; içinde hakeme doğru döndüğünde bir de ne görsün, hakem aut işareti veriyor! cihat arman ise kendisine bakarak kıs kıs gülmektedir. eh ne yaparsın, golü hep kaleciler yiyecek değil ya!
o olaydan çok sonraları yapılan bir maçta ise roller değişir. sakarya-antep mücadelesinde kendisine faul yapıldığı halde topu tutmayı başaran sakarya kalecisi fuat'ın yanına antepli murat yaklaşır ve "abi kusura bakma, istemeden oldu, hem zaten hakem de faulü verdi" der. fuat'ın buna inanarak o topu yere koymasıyla, murat'ın onu filelere göndermesi bir olmuştur. olup bitenden bihaber olan hakem ise şaşkın haldedir, golü verdiği için sakaryalı futbolcuların itirazları başlar ama nafile! olan olmuştur artık.
eski zamanların şöhretli kalecileri hakkında unutulmamak için kimseyi beğenmedikleri söylenir. bu yorum pek inandırıcı bulunmasa da onlann bilgi ve birikimlerini sonraki nesillere aktaramadıkları ortada. en azından bir tane veliaht yetiştirememiş olmaları bile bunu göstermiyor mu sizce de? hic unutmam. hacettepe sene takımında henüz yeni oynamaya başlamıştım. orada pire mehmet adında, futbola yıllarını vermiş eski bir kaleci ile abdullah turgut adında, yolun henüz başında olan genç bir hoca vardı... her ikisi de o zamanlar "bizim yetiştirdiğimiz kaleciler a milli takım'da oynayacak!" iddiası içindeydi. aradan sekiz yıl geçtikten sonra okan'ı ve beni milli takımda gören herkes şaşırmıştı. oysa bu durum ne söylediklerini yapamadığım zamanlar üzerindeki pantolon ve gömleğe aldırmadan plonjon yapan ve bunun karşılığını da bel huğı olarak ödeyen pire mehmet için sürprizdi ne de ailesini ve özel hayatını ardında bırakarak bütün varını yoğunu bize vakfeden abdullah turgut için... onlar için yetiştirdiği kalecileri a milli takım forması altında izlemek her şeye değerdi.
her şeyde olduğu gibi, "muktedir olanlar icraat yapar, olmayanlar ise ya şikâyet eder ya da eleştirir."