fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
özcan arkoç ve ali artuner gerçeği
özcan arkoç 1939 yılında doğmuş, vefa, fenerbahçe, beşiktaş formalarını giydikten sonra 1964 ve 1966 aralığında avusturya wien, 1967 ve 1975 aralığında ise hamburg svde kalecilik yaşamını sürdürmüştür. 1968'de kupa galipleri finalinde hamburg sv takımında yer almış ve o maçta rivera'lı, trapattoni'li milan'a 2-0 yenilmişler. o maçta hamrin'nin gollerine engel olamamasına ve milli takımımızın formasını yalnızca 13 kez giymesine rağmen bence saygı ve vefayı en çok hak eden kalecilerin başında yine o gelmelidir. tam 305 kere forma giydiği hamburg svde futbolu bıraktıktan sonra yardımcı antrenör olduğu ve 1977'den itibaren de aynı takımın teknik direktörlük koltuğuna oturduğu hatırlandığında hak ettiği övgüleri alamadığı hususu daha net anlaşılacaktır.
türk futbolunun taçsız kralı metin oktay, ağlan yırtan o tarihi vuruşu yaparak dolmabahçe stadyumu'nun seyircilerini ayağa kaldırdığında, golü kalesinde gören kişi özcan abimizdi ve maç sonrası "güzel bir vuruştu" diyerek hakkını vermesini bilmişti.
türkiye'de yalnızca kocaelispor'u çalıştıran özcan arkoç gibi alman ligi'nin en iyi yabancılan arasında gösterilme onuruna erişmiş birinin bu muhteşem kariyere rağmen genç nesiller tarafından bilinmiyor oluşu gerçekten üzücüdür.
bazıları onun hak ettiği ilgiyi görmemesinin ardında "melezlik faktöru"nün yattığını söyler. şurası gerçek ki, fenerbahçe, beşiktaş ve galatasaray forması altında artık simge haline gelmiş bazı oyuncuların anadolu kulüplerine gitmesine kimse ses çıkarmaz. lakin gönül verdiği renkleri sırtından çıkarıp ezeli rakiplerine giden oyunculara ise ihanet etmiş gözüyle bakılır. belki de gerçekten iddia edildiği gibidir; yani fener ve bjk formasını aynı anda giydiği için özcan arkoç'a gereğince sahip çakılmamıştır, kim bilir?
(...)
büyük kaleci olma yolunun elbette değişik güzergâhlan vardır. yurt içinde para kazanma ve el üstünde tutulma ihtimali daha fazla olabilir ama ben bu konuda mutlaka evrensel platformlara çıkılması gerektiğini düşünüyorum. lakin şurası da unutulmamalı ki, yeteneğine ve kişiliğine güvenemeyen, dil öğrenmek konusunda dirayet göstermeyen ve rekabete gelemeyen kalecilerin yurtdışına turistik amaçlar dışında çıkmaması gerekir.