fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
yugoslav istilası
(...)
şurayı unutmayalım ki, türk kaleciler artık uçmadan da kalecilik yapılabileceğini rumen datcu'dan, karşı karşıya pozisyonlarda yere düşülmemesi gerektiğini schumacher'den, gerçek anlamda libero kaleciliğini taffarel'den ve yine kaleci degajının önemini ve doğru tekniğini cordoba'dan izleyerek öğrenmiştir. yabancı kalecilere duyulan ve ifade edilen hayranlık eskiden daha fazlaydı. yerli eldivenlerden esirgenen "sabır, hoşgörü, anlayış" gibi kavramlar onlara limitsizce sunulurdu. sonra nasıl olduysa artık, tolerans sözcüğü yabancılar için de sanki tedavülden kaldırıldı. bu duruma en çarpıcı örnek olarak enke'yi verebiliriz. fenerbahçe formasıyla çıktığı ilk maçta takımı istanbulspor'dan 3 gol yiyince tribünlerin protestosuyla karşılaşan ve haliyle bu abartılı tepkiyi kabullenmeyerek ertesi gün mukavelesini feshettikten hemen sonra istanbul'dan ayrılan enke hakkında gerçekten öylesine acımasız ve aşağılayıcı yorumlar yapıldı ki, utanç verici! bir golü, o da görece olarak hatalı yediğini öne sürebiliriz sadece. neyse ki, nasıl bir gayya kuyusuna düşmek üzere olduğunun farkına erkenden vanp ülkesine kaçabildi de futbolun içinde kalabildi. bu sayede zirve yansına ortak olabildi. gerçi onun yeniden var oluş mücadelesi epeyce çetin geçmedi değil. enke gibi bir kaleci bile tam 6 ay boyunca kulüp aradı, bulamayınca 2. lig'e gitmeye razı oldu. buna rağmen yine de varlık göstererek çabuk toparlandı ve milli formayı sırtına geçirmeyi başardı. çünkü o her yönüyle iyi bir file bekçisiydi.