ahmet çakır'ın "taçlı kral metin oktay" kitabından;
top beni bırakmadan..
metin oktay'ın futbolculuk yaşantısının bu şekilde kapanmasının ardından yaşanan en ilginç ve önemli olay, onun eylül'de kaloperoviç'in yardımcısı olarak galatasaray teknik heyetine dahil olması ve sonrasında yeniden futbola dönmesinin istenmesidir. tartışmalara yol açan bu durumla ilgili gelişmeler 1970'in ilk ayında hızlanmış ve yine aynı şekilde noktalanmıştır.
(...)
'bir kral palyaço olamaz!'
açıkçası kral'ın da gönlü yok denemez. zaten gol kralı olarak kapattığı bir sezonun ardından hala oynayacak durumda oluşunu anlamak zor değildir. ayrıca henüz 34 yaşının içindedir. bütün bunların ötesinde, yeni görevinde futbolculuk günlerinin keyfini bulabilmek pek mümkün görünmemektedir. sayılarının, biraz da onun sayesinde milyonlara çıktığı taraftarların sevgisinden biraz uzak kalmış olmanın şaşkınlığı içindedir metin oktay.
bütün bunlar onun futbola dönmeye, en azından avrupa kupalarındaki maçlarda oynamaya sıcak bakmasına yol açar. kral'ın yeniden sarı kırmızılı forma ile seyirci önüne çıkması ve gollerine kaldığı yerden devamı an meselesi gibidir.
işte o günlerde spor yazarı necmi tanyolaç'ın bir yazısı bomba gibi patlayacaktır. tanyolaç'ın, metin oktay'ın futbola döndürülmesi yolundaki bütün girişimleri darmadağın eden "bir kral palyaço olamaz!" başlıklı yazısı şöyledir: "dün sabah şişliden karaköy'e gelen dolmuşta iki müşteri konuşuyordu... biri yanındakine "aaa", dedi, "habere bak. metin tekrar futbola başlayacakmış!" beriki, arkadaşının elindeki gazeteye göz atarak cevap verdi, 'palavradır, inanmam! metin yapamaz bunu, onca gürültü patırtı, tantanalı jübilelerden sonra sahaya dönerse ayıp eder!..'
"ben otomobilin önünde oturuyordum. arkadakiler konuşmaya devam ediyorlardı. şoför de girdi lafa ve metin oktay'ın hayatı boyunca tiksindiği para konusunda tabanca patlatırcasına sokuluverdi: 'ister misin, metin sahaya çıkınca halk, jübilede verdiğimiz parayı geri isteriz, diye bağırsın!'
"başka bir dolmuşta, otobüste, vapurda ve dükkanlarda bahse girerim ki metin'in futbola dönüşü ile ilgili haberler konuşulmuştur. galatasaray taraftarları, "ohh, metin bir gelsin, bizim takım kurtulur!" mu demişlerdir? dolmuş yolcuları gibi düşünenler azınlıkta mı kalmış, yoksa çoğunluğu mu teşkil etmişlerdir? henüz bilmiyoruz ama, olay metin oktay'ın kişiliğini sarsacak, halk oyunda onu küçük düşürecek bir istikamete doğru sürüklenmeye bağlamıştır.
1969 yılında doğan heves
"metin oktay'ı yeni yılın ilk haftasında spor sahifelerinin manşetine çıkaran "futbola döndürme" hevesine basında ilk defa tercüman ayna tutmuştur. ağustosun 12'sinde metin oktay jübilesine hazırlanırken, futbola devam etmesini isteyenlere 'olmaz böyle şey, komik olurum, şöhretimi yıkarım' demişti. haber haberdi ve tercüman, metin'den sonra teknik yöneticilerin görüşünü de sormuştur. 14 ağustos tarihli tercüman spor sahifesinde çıkan haberde 'metin çağrıya hayır dedi' başlığı altında bugün onu sahaya çıkarmak istediği iddia edilen antrenör kaloperoviç'in de şu demecini yayınlamıştık: 'oktay'ın yeri teknik direktörlüktür!' aynı gün galatasaray'ın teknik yöneticilerinden turgan ece ve fazıl köknar da, metin'in futbola dönüşü için yapılan baskıdan kurtulması gerektiğini hatırlatıyoruz ve şöyle diyorlardı: metin'in futbolu bırakması konusunda kimsenin tesiri olmamıştır. metin jübilesine hazırlanmaktadır, bu devir meselesidir.'
waterford'a karşı oynatılmak isteniyor
"metin oktay, biri istanbul'da diğeri izmir'de düzenlenen iki muhteşem jübile ile futbol hayatını kapamış, 15 yıl kendisine 'kral... kral' diye bağıranlara veda etmişti... bitmişti, metin oktay'ın futbolcüluğu, adı, artık galatasaraylı büyük metin'di... o ara galatasaray şampiyon kulüpler turnuvasına hazırlanırken, yönetim kurulunun haberi dışında bir oldu-bitti ile teknik direktörlüğe getirildi.
hataların başlangıcı idi bu ısmarlama teknik direktörlük. kimse tenkid etmedi. çünkü metin çok seviliyordu. bir ağabey olarak galatasaray'a yararlı olacağı düşüncesi yaygındı. sanıldı ki: galatasaray, o gelir gelmez şampiyonluğu, ya da ligin en iyi yerini vurup sarı-kırmızılı takımı oraya oturtacak. oysa hazırlık maçlarında sarı-kırmızılı takım hiç de ümit vermiyordu. 13 eylül günü galatasaray idmanında sahada birbiri arkasına şut atan metin oktay için yönetici turgan ece şöyle dedi: 'ben olsam metin'i waterford'a karşı oynatırım.'
o günden bu yana metin, kendisinin de açıkladığı gibi gerek taraftarlardan gerekse bazı üyelerden bu yolda sözler duydu, 'dön" diyorlardı metin'e "dön!'
krallıktan palyaçoluğa hayır
"galatasaray'ın lig şampiyonluğundan sonra omuzlarda giden metin oktay'ın şimdi tekrar futbola dönmesi için adeta bir oyun sahneye konulmaktadır. metin, 'efkar-ı umumiye isterse dönerim' gibi ucuz bir kahramanlık sloganı altında galatasaray'ı kurtarma masalına doğru itilmektedir. tahtlarını, taçlarını ve servetlerini kaybettikten sonra lüks otellerin helalarında yeni devir beylerinin eline kolonya döküp, havlu veren düşük kontları hatırlıyor insan gayrı ihtiyari, metin oktay bu mudur?
biz metin oktay'ın halktan aldığı yürekler dolusu sevgi zenginliğini ruletteki numaralarına yatırmasına karşıyız. galatasaray'ı legia maçında atacağı bir golle yarı finale çıkaracağı ihtimali olsa dahi... başarıya ulaşma ve eski metin olma özlemi kursağında kaldığı gün halk bir kralın palyaço kılığına girmiş olmasına ağlaya ağlaya gülecektir. 'mavi melek' filminde gençliğine ayak uyduramadığı için palyaço olmayı göze alan yaşlı kolej öğretmeni gibi..."
bu yazı sadece metin oktay'ı değil ilgili herkesi derdinden etkilemiş ve kral'ın futbola dönme konusu kesin olarak kapanmıştır.
yazıyla ilgili görüşü sorulduğunda metin oktay da tanyolaç'ın haklı olduğunu belirterek futbola dönme düşüncesinden kesin olarak vazgeçtiğini açıklamıştır.
tanyolaç'ın bu yazısı zaman içinde türk spor basınının efsane olaylarından biri olacaktır.