halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
meksika'nın çeşitli kentlerine yayılan dünya kupası heyecanı içinde, "turnuvanın en iyileri" olduğunda herkesin birleştiği iki futbolcu vardı. federal almanya'nın iki yıldızı, beckenbauer ile overath.. beckenbauer'in yıldızlaşması, beklenmeyen bir olay değildi. fakat overath çokları için sürpriz olmuştu. alman orta alanında tükenmeyen bir dinamo gibi çalışan, enfes paslar veren, golleri hazırlayan overath, meksika ile birlikte daima hatırlanan yıldız olacaktı.
dört yıl önce londra'da tartışmalı bir golden sonra dünya kupası'nı ingilizlere kaptıran almanlar, hep rövanşı bekliyordu. işte bu rövanş da gelip çatmıştı. leon kentinde 42 derecede sıcakta oynanan maça bizim yetişmemiz de tam bir serüven olmuştu. güzel güzel uçak biletlerimizi almış, rezervasyonumuzu yaptırmış, rahat rahat uyumuştuk. otel resepsiyonuna saat kaçta uyandırılmamız gerektiğini not ettirerek.. sabah kalktığımızda ise, uçağın bir saat önce havalanmış olduğunu acı acı düşünüyorduk. otel resepsiyonu bizi uyandırmayı unutmuştu. o hızla ve hırsla indik aşağı... şimdi ne olacaktı? biraz tartışmadan sonra otel müdürü kabahati üstleniyor ve çağırdığı bir taksi ile bizi leon'a yolluyordu. uçakla yarım saatte gideceğimiz yere arabayla beş, altı saatte ancak ulaşabilmiştik. ve stada girdiğimizde maç başlamak üzereydi.
ingiliz kalesinde sakatlanan banks'ın yerine bonetti vardı. maçın ilginç yanı, billy wright'ın "en çok milli olma rekoru"nun kırılışıydı. wright 105 kez milli olmuştu. bugün ise bobby charlton 106'ıncı kez ingiliz milli takımı'nda yer alıyordu. o sıcağa karşın, enfes bir oyun başlamıştı. ingilizler daha üstün görünüyordu. ve goller de bu üstünlüğün ifadesi oldu. iki ingiliz golü ağlardaydı. menecer alf ramsey, 2-0'la her şeyin bittiğine inanmış ve takımda değişiklik yapmıştı. inanılmayacak hata!.. takımın beyni, 106'ıncı milli maçını oynamanın üstün morali içindeki bobby charlton'u çıkarıyordu ramsey... "bu maçı nasılsa aldık. gelecek zorlu oyunlar için bobby'yi saklayayım" diye düşünmüş olacaktı. iyi ama 2-0'la bitmiş miydi her şey? gerçekten bitmiş miydi? beckenbauer "hayır!" diyordu buna. ve şahane bir şutla topu ağlara göndererek durumu 2-1 yapıyordu. tek fark, almanlar için ümit ışığıydı. bu arada ramsey ikinci büyük hatasını dünya futbolunun önüne sermekle meşguldü: martin peters'i çıkarıyordu. peter de takımının ikinci golünü atmış, en iyilerden biri olarak parlıyordu. ikinci değişiklik, ikinci hata ingiliz kalesine ikinci alman golünü getirecek ve 90 dakikalık normal süre, tıpkı 4 yıl önce wembley'deki gibi 2-2 kapanacaktı. uzatmada da löhr'ün getirip ortaladığı topa müller'in kondurduğu tarihi vole, 3-2'lik sürpriz galibiyeti sağlayacaktı. almanlar londra 4-2'sinin intikamını acı bir şekilde almıştı.
bu maç, "2-0'a bile güvenilmez" gerçeğini futbol dünyasına bir kez daha ilan etmişti. ama o dünyanın her yanında yine yıllarca oyunda 2-0 öne geçince "tamam kazandık" sanan nice takımlar, nice futbolcular, nice teknik direktörler görülecekti. onlar da ingiltere gibi, ramsey gibi 2-0'ın nasıl 3-2'ye dönüştüğünü hayretle göreceklerdi..