memet zencirkıran'ın "beşinci şampiyon bursaspor" kitabından;
bursaspor-diyarbakırspor: politik gerilim ortamında oynanan iki karşılaşma
türkiye'de tribün ortamında milliyetçilik değişmez bir unsurdur. gerek türkiye'yle ilgili uluslararası krizler söz konusu olduğunda, gerek "terör gündeminin" yüklü olduğu dönemlerde statlarda türk bayrakları, milliyetçi tezahüratlar görülür. çok zaman resmi makamlarca da teşvik edilen bu gösteriler ve tezahüratların oluşturduğu ortam, provokasyona gayet açıktır.
2009-2010 sezonunda bursaspor'la diyarbakırspor maçlarında yaşanan gerçekten üzücü olayların da kökünde, "milliyetçi hassasiyetler"e davanan bu provokasyon ortamı vardı. 27 eylül 2009'da süper lig'in 7. haftasında bursa'da oynanan bursaspor-diyarbakırspor karşılaşması kritik bir döneme denk geldi. her şeyden önce, hükümetin "kürt sorununda açılım" girişimini başlattığı günlerdi. "açılım" gündeme gelirken, bir yandan da güneydoğumda çatışmalar tırmanıyor, gencecik canlar kınlıyordu. bursa tribünlerini tanıyanlar, böylesi dönemlerde statta milliyetçi nümayişlerin rutin hale geldiğini bilirler. tribünlerin türk bayraklanyla kaplanması, "bu vatan türk'tür türk kalacak", "kahrolsun pkk", "şehitler ölmez vatan bölünmez" vb. tezahürattarı, böylesi konjonktürlerin alışılmış rimellerdir.
bursaspor-diyarbakırspor maçında da benzer görüntüler vardı. her yer neredeyse yeşil-beyaz kadar kırmızı-beyazla donatılmıştı.
maçtan önce tribünlerde kırmızı beyaz kartonlarla "ne mutlu türküm diyene" yazısının oluşturulduğu bir koreografi hazırlanmıştı. ancak, bursaspor başkam ibrahim yazıcı'yı iki gün sonra "bu sefer olaylar biraz daha farklı bir şekilde, biraz provoke edilerek yapıldı"demeye sevk edecek bir "ekstra" ajitasyon havası söz konusuydu. örneğin, normalde maçlara gelmeyen, futbolla ilgisi olmayan ülkücü bir grup özel olarak o maçta, rakip takım taraftarının yanında yer alan açık kale arkası tribününde yer almıştı. diyarbakırsporlulara ayrılan tribüne yönelik ilk sataşma ve taş atmalar bu tribünden başladı. diyarbakırsporlu taraftarlar bu tribünden gelen sataşmalara tepki olarak koltukları söküp diğer tribünlere atmaya başladılar. bunun üzerine diğer tribünler de koltuk atma savaşına katıldı. başta diyarbakırspor taraftarları bu sırada yaralandı; aralarında bir çocuk da vardı. bu arada diyarbakırspor tribününde bir taraftar küçük bir gaflar okan resmi açtı; bu da bursa tribünlerinde bir anda -muhtemelen kötü niyetli kişilerin de katkısıyla- "abdullah öcalan resmini açtılar" söylentisinin yayılmasına yol açtı. diyarbakır tribünlerinin milliyetçi tezahüratlara iştirak etmemesini de onların "hainliğine" bir kanıt sayarak tahrik unsuru olarak kullananlar oldu; oysa bu sloganlar zaten diyarbakırsporlulara yönelik bir "meydan okuma" ve tehdit havasında bağırılıyordu. gerilim, emniyet güçlerinin bursa açık kale arkası tribününe sert müdahalesiyle daha da yükseldi. bursaspor tribünleri dakikalarca diyarbakırspor taraftarlarına yönelik "kahrolsun pkk", "pkk dışarı" tezahüratları yaptılar. bu tezahüratlar ve oluşan linç atmosferi diyarbakırsporlu taraftarların ve diyarbakırspor yönetiminin büyük tepkisini çekti. hatta diyarbakırspor başkanı çetin sümer maçtan sonra yaptığı açıklamada ligden çekileceklerini açıkladı. futbol federasyonunun çabasıyla diyarbakıspor bu kararından vazgeçti. ibrahim yazıcı ve çetin sümer bir araya gelerek barış mesajları verdiler.
türkiye futbol federasyonu, maçta yaşanan olaylar nedeniyle bursaspor'u 110 bin tl, diyarbakırspor'u ise 80 bin tl para cezasına çarptırdı. bu süreçte yaptıkları bazı açıklamalar nedeniyle iki kulüpten bazı yöneticiler hak mahrumiyeti cezası aldı. türkiye futbol federasyonu, yaşanan gelişmeler sonrasında yönetmeli-
ğinde değişiklik yaparak ırkçı söylemler yapılması durumunda para cezası yanında, saha kapatma, puan silme ve seyircisiz oynama gibi cezalan içeren maddeleri de yönetmeliğine koydu. ancak bursaspor'a verilen cezanın hafifliği ve bursaspor yönetiminin özür dilemeyerek aldığı cezadan ötürü kendisini mağdur sayan bir tutum alması, diyarbakır camiasında büyük bir öfke yarattı. bu öfke birikimi , diyarbakır'daki rövanş maçının gerçekten bir "rövanş" (intikam) havasına bürünmesine yol açacaktı.
diyarbakır: öfkenin akıl ve sağduyuyu yok etmesi
nitekim 6 mart 2010 talihinde ligin 24. haftasında diyarbakır'da oynanan diyarbakırspor-bursaspor maçının oldukça gerilimli geçeceği aylarca öncesinde kestirilebiliyordu. diyarbakır'da futbolla ilgisi olmayan kesimlerin de bu maça bir intikam ve "kimlik" gösterisi için hazırlandığına ilişkin işaretler vardı. kısacası, zemin yine provokasyona elverişliydi. nitekim güvenlik gerekçesiyle bursaspor taraftarlarının maça alınmamasına karar verildi bursaspor yönetimi, maçtan bir süre önce diyarbakır'da hiçbir otelin takımın konaklamasını kabul ermediğim kamuoyuna açıkladı,
bursaspor kafilesi uçaktan indiği andan itibaren çok yoğun güvenlik önlemleriyle korundu. otele gidişte havaalanı önünde bekleyen taraftarlardan kurtulmak için, şaşırtma yapılarak ters bir güzergah izlendi. maç gecesinde ise bursaspor'un kaldığı dedeman oteli önünde diyarbakırsporlu taraftarlar korna sesleri, davul-zurna, havai fişekler ve yapılan tezahüratlarla bursasporlu futbolcuları uyutmadılar. (1970'li 1980'li yıllarda ülkenin her yanında görülen bir taraftar numarasıydı bu!) stada yine yoğun güvenlik tedbirleri altında getirilen bursasporlu futbolcuların üzerine, ısınmak için sahaya çıktıkları anda yabancı maddeler yağdı. seremonide istiklal marşı esnasında tribünlerin bir kısmı ayağa kalkmazken, protesto ıslıkları da duyuldu. tribünlerden yağan taşlardan birisinin bursaspor kalecisi ıvankov'a isabet etmesi üzerine maç altı dakika gecikmeli başladı. sahaya atılan taş, madeni para, çakmak, pet su şişelerinden diyarbakırsporlu futbolcular ve basın mensupları da nasibini alıyorlardı. ajans habertürk muhabiri mehmet kayahan gözüne gelen taş nedeniyle ameliyat olmak zorunda kalacaktı. taçlar, kornerler polis kalkanları altında zorla kullanılabiliyordu, ilk 10 dakikada iki kez uyan anonsu yaptıran hakem mustafa kamil abitoğlu, büyük bir gayretle maçı oynatmaya çalıştı. iki takım futbolculan da gerilimi düşürmek için ellerinden geleni yaptılar. ne var ki 17. dakikada bir köşe atışı kullanılacağı sırada tribünlerden atılan bir taşın yardımcı hakem kemal yılmaz'ın ensesine gelmesi üzerine film koptu. hakem abitoğlu, yardımcılarıyla birlikte soyunma odasına gitti.
abitoğlu maçın tatil edildiğini önce bursaspor kulübüne bildirerek, bursaspor takımının stattan erken ayrılmasını sağladı. bursa-sporlu futbolcular polis midibüsünde, başlarına polis kaskları takarak stattan ayrıklılar ama yine de taş yağmuru altında havaalanına ulaştılar. maç öncesinden başlayarak stat çevresinde, stat içinde, soyunma koridorlarında çok büyük önlemler alınması, muhtemelen ciddi yaralanmalar olmasının önüne geçmişti.
bu olaylar tartışılırken, birçok yorumcu, bu öfke birikiminde, futbol federasyonunun bursa'daki ilk maçtaki olayları göstermelik bir cezayla "geçiştiren" tutumunun başrolü oynadığını dikkat çekti. bazı yorumcular, bursaspor kulüp yönetimini, gönül alıcı bir girişimde bulunmaması yanındı, maçtan önceki açıklamalarıyla atmosferin gerilmesine katkıda bulunmakla eleştirdiler. hatta trabzonspor başkanı sadri şener, kendilerinin diyarbakırspor'la maçlarından önce diyarbakır büyükşehlr belediye başkanını ziyaret ederek atmosferi yumuşatıcı girişimlerde bulunmuş olmalarını örnek gösterdi, bu arada, 2009-2010 aezonunun bu gerilimli karşılaşmalarında toplamda diyarbakırspor'u mağdur ve haklı gören kalemler bile, futbol emekçilerine yönelen ve onların canını tehlikeye atan saldırganlığı kınadılar.
iki maç sonraaında ortaya çıkan gerilimi azaltmak amacıyla anadolu spor gazetecileri cemiyeti (merkezi bursa'da), güneydoğu gazeteciler cemiyeti ve türkiye gazeteciler federasyonu'nun çabalarıyla "diyarbakır-bursa doatluk projesi" oluşturuldu, ligin 30. haftasında bursaspor'un gaziantepapor ile oynayacağı maç öncelinde proje kapsamında diyarbakır'dan gelen kafile bursa'da ağırlandı. içinde gazeteciler ve işadamlarının da bulunduğu kafile bursaspor maçını izledi. iki dernek üyeleri bursaspor başkanı ibrahim yazıcı'nın da katıldığı bir yemekte buluşarak, geleceğe yönelik neler yapılabileceğini konuştular ve diyalogun sürdürülmesine yönelik mesajlar verdiler. proje'nin ikinci ayağında ise bursa'dan aralarında medya mensupları, sivil toplum örgütü temsilcileri, işadamı ve hukukçuların da bulunduğu bir kafile 26 mayıs 2010 tarihinde diyarbakır'a giderek büyükşehir belediye başkanı dahil kentin bürokrasi, iş ve spor dünyasından temsilcilerle görüşmelerde bulundu. gecikmiş bir girişimdi; insan "geç olsun güç olmasın" demek istiyor...