halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
bratislava'da 3-0 yenildiğimiz maçın rövanşını beş ay sonra ankara'da oynuyor , pekala başarılı bir futbol sergilediğimiz halde güçlü rakibimizi yine de yenemiyorduk. 0-0 kapanan türkiye-çekoslovakya maçından hatırda kalan o akşam ankara 19 mayıs stadı'ndaki ışıklandırmanın kötülüğüydü. bunca yıldır tanıdığım futbolcuları ayırmakta güçlük çekiyordum, inanın. ışıklar öylesine berbattı. hani göz gözü görmüyordu. seyirciler de birtakım karaltıların hareketinden hangi tarafın hücumda olduğuna karar veriyordu. sevgili şükrü gülesin, bu konuda ertesi günkü yazısında "kaleci vuruşlarında yükselen topu bulmak için radar lazımdı" diye yazmıştı.
son anda şeref'in sakalığının nüksetmesiyle. kaç maçtır milli takımda aralıksız oynayan bu futbolcumuz ay-yıldızlı takımdaki yerini alamamıştı. ankara rövanşında çekoslovak'ara karşı cidden güzel futbol oynamıştık ama hani ne derler kahvede: "iyi oynadık ama kağıt gelmedi." öyle olmuştu.