sevecen tunç'un "trabzon'da futbolun toplumsal tarihi: mektepliler, münevverler, meraklılar" kitabından;
trabzon'da harici temaslar futbol kulüplerinin kurulmaya başladığı günden beri yapılan ve kent futbolunun başka kentlerin aynasında kendim tanımlamasını sağlayan köklü bir gelenektir. temas, etkileşim demektir. 1950lerde de önceki yıllarda olduğu gibi, şehir dışından takımlar getirterek yahut başka kentlere giderek maçlar yapmanın, 'trabzon sporunun gelişmesini ve 'dışarı'da tanınmasını sağlayacağı düşünülmektedir. aslında harici temaslarda çizilen resim, kentin sadece futboluna değil, bütününe aittir. o dönem kentin temsil edilebileceği başka bir platform söz konusu olmadığı için, harici temasların sahada ve saha dışında kent temsiliyetinin gerçekleştiği yegane zemin olduğu söylenebilir. bu nedenle sahada centilmenlik, saha dışında misafirperverlik esastır. maçlarda sportmenlik, centilmenlik ve kardeşlik gibi değerlerin galibiyet vurgusunun önüne geçmesi, harici temaslardan beklenenin sadece sportif basan olmadığını ve temasların toplumsal yönünün ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir. söz konusu amatör vurgu söylem düzeyinde kalmamış, harici temaslar lig maçlanndan farklı bir şekilde 1950'lerde de centilmence mücadelelere sahne olabilmiştir. benzer şekilde saha dışında gösterilen konukseverlik de enerjisini temsiliyet kaygısından almaktadır. konuk takımın en iyi şekilde ağırlanması için kentin tüm imkânları seferber edilir. o dönem hâlâ ağırlıklı olarak kente ulaşım deniz yoluyla tercih edildiğinden, kentin ileri gelenleri, yerel bürokrasi ve halk konuk ekibi rıhtımda karşılayarak hüsnü kabul gösterir. misafirlerin en iyi otelde kalmaları, en gösterişli sofralarda yemek yemeleri temin edilir. amaç, "trabzon'a yakışır bir konukseverlik" gösterebilmektir.
kent dışından davet edilen takımın ulaşım, konaklama ve yemek gibi masraflarının karşılanması harici temasların ekonomik yükünü ağırlaştırmaktadır. tüm kulüpler kendi güç ve imkânları dahilinde harici temaslara girişseler de şüphesiz bu konuda başı çeken kentin en varlıklı kulübü olan idmanocağı'dır. kente getirilen takım ne kadar "isim yapmış" olursa olsun, maçlardan elde edilen seyirci hasılatının temasta toplam masrafını karşılaması çoğu zaman imkansızdır. bu nedenle harici temas haberlerinde mutlaka fedakârlık' vurgusu öne çıkmakta, kulüplerin teması gerçek leştirmek için yaptığı fedakârlıklar hemen her harici temasta ıskalamaksızın gazetelere yansımaktadır. dikkat çekici bir başka nokta ise, sahada konuk takıma karşı mücadele edenin harici teması düzenleyen kulüp olmasına rağmen, temsil edilenin sadece o kulüp değil, tüm trabzon sporu' olduğu söylemidir. dolayısıyla bu temaslarda yaşanacak herhangi bir şiddet olayı, centilmenliğe aykırı herhangi bir davranış doğrudan trabzon sporuna mal edilecektir. harici temaslar bu yönüyle amatörlüğe dayalı geçmiş nostaljisini yeniden üretmektedir. ayrıca "trabzon sporunun şerefiyle temsili" ifadesi, teması gerçekleştiren kulübün diğer kulüplerden takviye oyuncu almasının meşru zeminidir.
komşu kentlerle yapılan temasların dışında, istanbul'dan, ankara ve izmir'den ülkenin en büyük kulüplerini kente getirtmek, trabzon'un bu büyük kentlerle ilişkisini futbol üzerinden sürdürmesi anlamına da geliyordu. kuşkusuz bu takımların karşısında, zaten arka planda olan galibiyet fikri, hiçbir zaman bir iddiaya dönüşemiyordu. zaten başarı bu takımları yenebilmekte değil, başlı başına trabzon'a getirebilmekteydi. sporseverlerin milli futbolculardan kurulu profesyonel takımları izlemesini sağlıyor olmak kulübün takdir toplaması için yeterliydi. bu takınılan izleyebilmek için çevre tilerden futbolseverler de maç günleri kente gelirdi. istanbul'dan vefa, istanbulspor, beykoz ve galatasaray, izmir'den denizgücü, ankara'dan havagücü ve gençlerbirliği'nin yanı sıra avusturya'nın ostbahn xı takımı ve iran üniversitesi futbol karması gibi yabancı takımlar, 1950lerde trabzon şehir stadının konuklan arasında ilk akla gelenlerdi. bu nitelikteki harici temaslar, hem organizasyonu yapan kulüp için kent düzeyinde, hem de kentin kendisi için bölgesel düzeyde birer prestij kaynağına dönüşüyordu. trabzon ülke içinden ve hatta dışından önemli temaslara imza atarak 'bölgeye öncülük etme' iddiasını 1950'lerde de sürdürüyordu.
geçmiş yıllarda olduğu gibi bu dönem de trabzon'un harici temaslar konusunda taşıyıcı ismi idmanocağı oldu. ocak'ın 1950'lerde trabzon'a getirmeyi başardığı 'büyük' takımlardan biri galatasaray idi. kaptan rıza, istanbul'da yaşadığı bu yıllarda galatasaray kulübü'nde divan kurulu üyeliği de yapıyordu. kaptan rızanın kişisel bağlantıları sonucu galatasaray ilk defa 1954 yılında bir karadeniz turnesi kapsamında trabzon'a gelmeyi kabul etti. galatasaray'ın samsun, ordu, giresun ve trabzon'u kapsayan bu turnesini idmanocağı'nın düzenlemesini şart koşması, basında trabzon'un "bütün karadeniz vilayetlerine önderlik ettiği" şeklinde değerlendirilmişti. bundan sonraki yıllarda da galatasarayın karadeniz turnelerinde ocak''ın organizatörlüğünü talep ettiği görülecekti. istanbul ve bölge arasındaki bağlantı eskiden ticarette olduğu gibi bugün de futbolda trabzon üzerinden yapılıyordu. anlaşmanın kesinleşmesinin ardından gazetede çıkan haberlerde, galatasaray gibi "türk spor aleminin alemdarı" olan bir kulübün, trabzonluların "spor zevklerini tatmin" için kente getirtilmesinin "büyük fedakarlıklarla gerçekleştiği vurgulanıyordu. büyük fedakârlıklar, amatör futbol dilinde aslında "büyük paralar" anlamına geliyordu.28
yapılan organizasyon sonucu haziran ayı sonunda yola çıkan galatasaray kafilesi, vapurla uğradıktan liman kemlerinde ikişer maç yaptıktan sonra 2 temmuz günü trabzon'a vardı. kafilede dünya kupası'ndan henüz dönmüş olan turgay, suad, rober ve ali gibi önemli futbolcuların da yer alması trabzonlu futbolseverleri oldukça heyecanlandırmıştı. galatasaraylılar geniş bir halk kitlesi tarafından tezahüratlar eşliğinde rıhtımda karşılandı. ocaklı idareciler misafirlerini önce kulübün lokaline, ardından istirahatleri için kalacakları yeşilyurt oteli'ne götürdüler. idmanocağı kulübü, trabzon lisesinden yetişenler cemiyeti ve belediye gibi yerel kuruluşlarla işbirliği içinde konuk takımın şerefine verdiği ziyafetle, "trabzonlu misafirperverliği"ni en iyi şekilde göstermeye çalışacaktı. sarı-kırmızılı iki takım için hafta sonuna iki maç ayarlandı. maç biletlerinin tamamına yakınının günler öncesinden bitmesi halk gazetesine göre sporseverlerin yoğun ilgisinin bir kanıtıydı. gazete, "teşvik" ve "hatıra'' amacıyla ikinci maçın galibine gümüş bir kupa vereceğini açıkladı. idmanocagı'nın, öncelikli amacı kendi bünyesi dışındaki trabzonlu futbolcularla takımını takviye ederek galatasaray takımı karşısında "trabzon sporunun kudreti güney ve ankara karagücü'nde oynayan orhan çakmak ile eğitimi için trabzon'dan ankara'ya gittikten sonra gençlerbirliği'nde top koşturmaya başlayan nazmi trabzon'a gelerek takıma katıldı. bununla birlikte idmangücü, ocak'ın kendisinden istediği futbolcu talebini geri çevirdi. bunun iki kulüp arasındaki rekabet göz önüne alındığında sıkça karşılaşılan bir durum olduğu söylenebilirdi. kentin temsil edileceği bu karşılaşmalar için takıma katılmaları istenen yolsporlu futbolcuların para talep etmesi halk gazetesinde sert bir dille eşleştirilecekti. neticede amatör anlayışa ters düşen kumpcnhık ve profesyonellik gibi tutumlar, hele trabzon sporunun en güçlü haliyle temsil edilmesi gereken böyle önemli bir maçta asla kabul edilemezdi.
istanbul ve trabzon'un san kırmızılı iki temsilcisi, 3-4 temmuz günü havanın aşın sıcak olmasına aldırmayan binlerce futbolseverin doldurduğu şehir stadında karşı karşıya geldi. maçlardan ilki 4-1, ikincisi ise 3-2 galatasaray'ın galibiyetiyle bitti. halk gazetesinin alınan mağlubiyetlerle ilgili yaptığı yorum harici temaslarda basan ölçütünün ligdekinden farklı olduğunu göstermekteydi. gazete özellikle ilk maçın farklı skoruna rağmen, ocaklıların ağır bir mağlubiyet almamış olduklarını ve hatta galatasaray gibi bir takım karşısında "beklenmedik bir netice alarak muvaffak olduğunu kaydetmişti. onlar için başarı galibiyette değil; ülkenin en prestijli kulüplerinden birini kente getirebilmek ve kenti sahada ve saha dışında iyi bir şekilde temsil edebilmekteydi. centilmenlik ve misafirperverlik büyük takımlar karşısında tutunulan en önemli değerlerdi. ancak buna rağmen maçlarda hakeme gösterilen tepkiler kayda değerdi. ilk maçta yediği gole rağmen galatasaray kalesine inmeye başlayan ocakltlan hakemin yersiz müdahaleleri kesmiş ve bu durum oyuncu ve taraftarları oldukça sinirlendirmişti. ikinci maçta da benzer şekilde hakemin bilgisizliği ve galatasaray lehine tarafgirliği şiddetli bir biçimde eleştirilmişti. hakem problemi lig maçlarında olduğu gibi harici temaslarda da devam etmekle birlikte, bu mücadelelerde herhangi bir şiddet olayı nadiren baş gösterirdi.