maçtan sonra mağrur bir kanton şampiyonunun hesabını gördük diyecektik...
rakiplerimizi 3. turun eşiğinden çevirecektik.
ve galatasaray 3. turda, zürich, değil, diyecektik...
kabul edelim ki; evdeki hesap çarşıya uymadı bu defa. sadece galip geldik, fakat eleyemedik...
zürich'i seyrederken, galatasaray'ın zürich'teki ilk maçı 2-0 kaybedişini hiç ayıplamadım. hatta, «ucuz kurtulmuş» diyeesim geldi.
sertliğine sert, kaya kadar sağlam, müdafaa oyununun inceliklerini bilen ve hücuma girdiği anda, yıldırım hızıyla fırsat yaratan bir ekipti zürich... yabancı sahalarda yaptığımız kupa maçlarında bizim takımların oyun boyunca karşı yarı sahaya topu indiremediğini bilenler, zürich'in müdafaa oyunuyla bile gol arayışındaki usatalığa, parmaklarını ısırdılar.
galatasaray, rakibini elemek için çok uğraştı. iyi niyetli, cesur, atak ve zorlayıcı idi. rakibinin 2-0'da oyunu durduruşuna mani olmadıysa, bunda hücum hattının «indirici darbelerle» oynamayışının rolü olduğunu kabul etmek gerekir. kısacası, bastıran galatasaray'ın çalışkan hücum hattında metin dahil, o granit defansı bir noktadan yıkılacak «dinamit adam» yoktu...
şimdi, hep beraber 3. maçı bekleyeceğiz... ümitli miyiz? şüphesiz... ümitsiz miyiz? şüphesiz...