o karambolde biz tanıl bora 10 kasım 2011 radikal.com.tr
beşiktaş-kiev maçının sonlarındaki müthiş kale önü kargaşası çok konuşuldu. karambol 'olayında' iç gıcıklayan bir şey var. futbolun müstehcen bir sahnesi.
aman allahım, neydi o! beşiktaş-kiyevski dinamo maçının 90+3. dakikasındaki 25 saniyelik kargaşa, futbol tarihimizin büyük karamboller tarihinde yerini almış durumda. (‘yayıncı kuruluştan’ istek parçası: en güzel frikik golleri, en müthiş kurtarışlar, kaçan en acayip gol gibi, en dehşetli karambollerin de seçkisini yapabilirler.) kısa metraj aksiyon-gerilim filmini hatırlayalım: altıpas ve çevresinde 16 futbolcu yığışmış. dinamolular 8 kere vuruyorlar topa, kaleci cenk üç kurtarış yapıyor, bir top çizgiden çıkarılıyor, bir seferinde ernst kendini topun önüne atıyor. 25 saniyeye sığıyor bunlar. bir bilardo oyunu var: karambolaj. üç topla oynanıyor, vurduğunuz topu diğer ikisine çarptırınca puan alıyorsunuz. futboldaki karambolde tersine, topu ayak bacak baltalığının arasından geçirmekte marifet.
orta sahada, kenarda köşede de meydana gelebilir ama karambolün hası kale önünde olanıdır. korner ve serbest atışlar, karambole davetiyedir. sahadaki nüfus yerleşiminin dengesiz anlarıdır. öteki ceza sahası ve mücavir alanı, orta saha, kanat kulvarları falan ıssız tundralara dönüşmüş, hemen herkes 10 dönümlük koca futbol arazisinin bir evleğinde toplaşmıştır. top o adam salkımının arasına düşmeyegörsün: vur ha vur.
‘mantığın bir anlık çöküşü’ gibidir. top, kalabalığın sisinde kaybolmuştur. teknik askıya alınmıştır. pas, şut, plase gibi sanatlar fuzuli inceliklerle dönüşmüştür, topu tepmek vardır sadece. bir olağanüstü hal anı. bir panik hali. bir azgınlık... futbolun yakar topla hısım çıktığı, ragbiyle akrabalığını andığı anlar...
bir orji duygusuna kaptırabilir insanı bu azgınlık. top şuradan şuraya gitmez ama çocukça top tepme neşesi havalanır. barbarca da görünebilir: top linç güruhunun kurbanı gibidir. adamlar topu bir kuytuda sıkıştırmış, tekmeliyorlardır. vladimir nabokov, “bu meymenetsiz oyun”, demiş, “ayakla, tekme atarak oynanır, tekme kadar da kaba saba, vahşi bir hareket yoktur”. (ustanın gençliğinde bir ara kalecilik ettiğini biliyoruz. acaba kaleciliğinden mi bu hıncı? ya da ‘oğlum şimdi bi tane atalım değişiriz’ dediler de sözlerini mi tutmadılar!) eh, karambol dediğiniz bir tekme şenliğidir, hatta tepik diyelim ona. futbolun ‘kaba saba, vahşi’ görünen yüzünün geniş bir sırıtmasıdır.
karambol fakirin ekmeği
karambol, şans-kader-kısmet fırıldağını fırdolayı çevirir; bu da onun sinir titreten yanıdır. bazen savunmacının kaba etlerinden, kalecinin döşünden hatta kendi adamının sırtından döner top; bazen de tilt makinesinin labirentinde yolunu bulan bilye gibi hınzırca bacak aralarından geçip, oraya buraya çarpıp kaleye düşer. karambol golü, bahtsızlık addedilir. kim vurduya gitmek gibi bir şey. kendi kalesine atılan veya uzatma dakikasında yenen golle aynı kategoriden sayılır. ‘karambolden gol yedik’, teknik direktör için kaya gibi bir mazerettir. ama topu ve kuvvetlerini oraya taşımayı başaran takımın iştahına haksızlık etmemeli. bir son şans olarak karambole el açan takımın hayatta kalma dürtüsünü hiçe saymamalı. karambol fakirin ekmeğidir.
tekinsiz ama çekici
sonra, o kaosta sinsiliğini konuşturan golcülere haksızlık etmemeli. kurdun puslu havayı sevmesi gibi karambolü seven, pis burunla iğne deliklerini bulan golcüler; hafif göbekli, potuk adamlar... gerd müller bunların totemidir, bir karambol tilkisiydi.
karambol, okul avlusunda, sokak ortasında oynanan karadüzen futbolu hatırlatır. oyunun ilkel biçimlerini hatırlatan her sahne gibi, tekinsiz ama tuhaf biçimde çekicidir. futbolun kadim biçimlerini hatırlatır karambol. ortaçağda, hayvanların kapıştırılıp boğazlandığı panayır yerlerinde, yüzlerce insanın bir toz bulutu halinde birbirine kaynadığı, o kargaşada kimsenin görmediği bir topun oradan oraya sürüklendiği ilkel futbol oyununu hatırlatır. işte o karambolün içinde yavaş yavaş birtakım kurallar ve bir maharet serpilmişti. modern futbol, düzenle kaosun diyalektiğinden doğdu. karambolü, bunun hatırası olarak hoş görelim.