sürekli aynı filmi izlemekten sıkıldınız mı bilmiyorum ama ben gerçekten çok sıkıldım. sürekli ve sürekli aynı filmi izliyoruz. bıkmadan usanmadan her sezon aynısını yaşıyoruz...
27 eylül 2011 salı günü, trabzon ve trabzonspor için tarihi bir gündü. zira, bordo-mavililer ve şehir ilk kez dünya'nın en prestijli kulüp turnuvası olan şampiyonlar ligi'nde, evlerinde sahaya çıkacaklardı. dünya'nın en büyük kanallarında canlı olarak yayınlanan maçın ilk görüntüleri ekrana düşerken, bir gençlerbirliği taraftarı ve daha önemlisi bir futbolsever olarak benim yüzüm kızardı. bu kadar önemli bir maçta sahanın patates tarlasını andıran görünümü beni utandırmaya yetti... bırakın bu sahada maç yapan yabancı takımın oyuncularını, evinde şampiyonlar ligi maçı izlemek için yerini alan bilmem nereli bir futbolseverin "türkiye'de oynanan bir maçta" sahanın halini görünce, türk futbolu ve türkiye'deki futbol hakkında neler düşündüğünü biraz olsun aklında kurgulayan hangi futbolsever utanmaz ki? hele bu bir de trabzonsporlu futbolseverse? ve elbette bu futbolsever, aynı duyguları trabzonlu yöneticilerin ya da başkanın da düşünmesini ve bir an önce harekete geçmesini beklemez mi?
ilginçtir, bu maçtan sonra trabzonspor yönetimi pek de alışkın olmadığımız bir hızla zemini değiştirme kararı alıp, 3 günde, 300 bin euro'ya işlemi tamamladı. geçen cumartesi günü ankaragücü ile oynanan maçta saha zemini çok güzel görünüyordu. "işte bu kadar basit. helal olsun" diye yazmaya hazırlanıyordum ki, trabzonspor'un bu hızlı kararı almasındaki asıl sebebin, utanmalarından ve eksiği giderme isteklerinden değil de, uefa'nın uyarısından kaynaklandığını öğrendiğimde birkaç kat daha utandım. demek ki bu ülkede sadece saha dışında yaşanan ve bizim "göremediğimiz" olayların kararları alınırken değil, saha içinde yaşanan ve milyonların gördüğü olayların kararları alınırken de uefa'dan zılgıt yememiz gerekiyormuş... ve elbette bir kere daha türkiye futbol federasyonu'nun sessiz kalışına şahit olmamız...
"özerk" futbol federasyonumuz sanırım sadece "formama tenten yazdırmak istiyorum" diyen mustafa kayabaşı'na jet bir şekilde yanıt verip, yönetmelikleri hatırlatıyor ve "olmaz öyle şey. bak yönetmeliklerde bu konuda ne yazıyor!" açıklaması yapabiliyor...
dün bunları yazmak için hazırlanırken, "süper" ligimizin en yeni stadı olan ve on milyonlarca dolara mal olan türk telekom arena'da oynanan galatasaray-bursaspor maçındaki zemini görünce bir kere daha afalladım doğrusu. olayın neresinden tutacağımı, ne düşüneceğimi, ne yazacağımı bilemedim. işin kötü yanı galatasaray bu sezon avrupa kupalarında yer almıyor. yani uefa'dan zılgıt yemeyecekler. federasyon zaten "görmüyor"... galatasaraylı seyircilere şimdiden futbolcularının sakatlanmaması için dua etmeye başlamalarını öneriyorum. zira başka bir çözüm yolu yok gibi...
bir de dua ederken "inşallah gelecek yıl avrupa kupalarında yer alırız" deyip "amin" demeyi de unutmamalılar...
bunlar "süper" ligimizin en "büyük" takımlarında yaşananlarken, bizim gibi "diğer" takımların sahalarında neler yaşandığını sanırım hiçbiriniz düşünmek bile istemezsiniz. zaten düşünmeyin, boş verin. biz yıllardır avrupa kupalarına katılıp uefa'nın halimizi görmesi için dua ediyoruz...