22 aralık 1979...milli futbol takımımız gelsenkirchen kentinde avrupa’nın en güçlü takımı, o zamanki adıyla federal almanya ile avrupa şampiyonası eleme grubu karşılaşmalarından birini oynayacak... takımımızın kadrosunda dönemin en büyük yıldızları yer alıyor... kalecimiz şenol güneş... kaptanımız fatih terim... kadroda yıldızı yükselen oyunculardan biri reşit kaynak da var... gençlerbirliği takımının yıldız oyuncusu karşılaşmadan iki gün önce çok sıkıntılı...bir yakın akrabası ona ülkemizde bulunmayan bir ilaç siparişi vermiş... böbrek taşı düşüren türde bir ilaçmış... genç oyuncu kendisine yardım edecek birini bulamamış... bulmuş bulmasına da, bulduğu kişi 600 markını alarak kaybolmuş...reşit’ten ilaç parasını alan gurbetçi , milli takımımız antrenmana çıktığı saatlerde otele gelmiş ve reşit’e bir de not bırakmış;
" reşit kardeşim kusura bakma... aylardan beri işsizdim...bana verdiğin ilaç parasının bir miktarını borçlarıma yatırdım...diğeriyle şeytana uydum, kumar oynadım ve kaybettim...sipariş ilacı da alamadım...reçeteyi bıraktım...beni affedeceğini umut ederim..."
ceyhan’ın merkeze bağlı mercimek köyünden çıkıp, milli takıma dek uzanan reşit kaynak, giden 600 markına üzülmüyordu... sıkıntıda olan her insan bu tür hata yapabilirdi... milli futbolcuya göre; parasını alıp giden gurbetçi insaflıydı...en azından reçeteyi bırakmıştı otele... reşit siparişi veren akrabasına olayı nasıl anlatırdı, nasıl inandırıcı olabilirdi... tüm bunları aklından geçirince, sevindi...
milli takımımız öğle yemeği sonrasında gelsenkirchen kentinde otele yakın bir cadde de yürüyüşe çıkmıştı...reşit’te sipariş ilacı alabileceğini düşünerek çok sevindi...birlikte yürüdüğü takım arkadaşlarından bursasporlu sedat’ın yanına yaklaştı, " sedat bir eczane görürsen, bana haber ver...ilaç alacağım" dedi..futbolcular bir süre daha aralarında şakalaşarak yürüdüler...sonra sedat arkadaşına seslendi;
" reşit işte eczane "
milli futbolcu eczaneden içeri girdi... elini eşofmanın cebine soktu, ancak reçeteyi bulamadı... bir daha baktı... reçeteyi otelde unutmuştu, kahroldu...eczacı bayan merakla reşit’i izliyordu...milli oyuncu çaresizlik içindeydi...süratle kapıya yöneldi, yürüyüşe çıkan arkadaşlarına baktı, çok uzaklara gitmişlerdi...sesini duyurması, yardım alması olası değildi...reşit umutsuzca geri döndü, eczacıya türkçe sordu;
" sizde böbrek taşı düşüren ilaç var mı ?"
alman eczacı futbolcunun konuşmalarını merakla izledi...ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu ama çabası boşunaydı...reşit bu kez iki elini, böbrek hizalarına doğru götürdü, ellerinde bir şey varmış ve onları yere atar gibi yaparak yeniden konuştu;
"böbrek ilacı istiyorum, böbrek "
eczacı anlamadı, reşit’in çabası bir kez daha boşa gitti... milli futbolcumuz şaşkındı...hızla dışarıya çıktı, kendisine yardım edecek birini aradı, bulamadı...reşit çaresizliğine çare arıyordu...doğrusu ne yapacağını da bilmiyordu...içinden koşarak milli takım kafilesine yetişmek geçti...eylemini gerçekleştirmek üzere harekete geçtiği anda, bulunduğu yerin hemen karşısında bir çocuk parkının olduğunu fark etti ve koşar adımlarla parka gitti. salıncakların altına özenle yerleştirilmiş çakıl taşlarından iki tane aldı, koşar adımlarla eczaneye geri döndü... taşların birini bir eline, diğerini ötekine aldı, böbrekleri hizasına koydu, hüzünlü bir ses tonuyla eczacı bayana döndü;
"hey madam işte böyle, böbrek taşı düşüren ilaç istiyorum " dedi, taşları yere attı... alman eczacı gülmekle ağlamak arasında gitti geldi... dudaklarında acı bir tebessümle anladığını başıyla işaret etti... bayan eczacı milli futbolcuya hayranlıkla bakıyordu... bakış, bir kaç dakika daha devam etti... sonra gitti ilaçları bulunduğu raftan aldı, oyuncumuza verdi... reşit çok mutlu olmuştu...yere attığı taşları topladı ve eczacı bayanı saygıyla selamlayarak dışarıya çıktı...doğruca parka gitti...bir süre önce salıncakların altından aldığı iki taşı özenle tekrar yerine koydu...gözleri dolmuştu, ağlamak istiyordu başaramadı... dudakları aralandı, öfke dolu ancak kısık bir ses duyuldu;
" canımın içi babam... beni niye okutmadın..." olayın kahramanı reşit kaynak, bir sohbet sırasında anlatmıştı, almanya’da başından geçenleri...