hakem maçın bittiğini ilân eden düdüğü öttürdüğü zaman. beşiktaş 1-0 mağlûp durumdaydı. ama taraftarları onu çılgınca alkışlıyor. «siyah - beyaz çok yaşa» sesleri mithatpaşa stadının semalarına dalga dalga yayılıyordu. bu tezahürat, şampiyonluk kupasının futbol federasyonu başkanı tarafından, takım kaptanı ahmet'e verilmesinden sonra daha da arttı. şampiyon beşiktaş takımı şimdi sahada şeref turu yapıyordu. kupayı kaybeden, fakat son maçta beşiktaştan 2-1 lik mağlûbiyetin revanşını alan galatasaray takımı sahayı terketmişti. ama taraftarları hâlâ tribünlerde duruyor. sarı - kırmızılı flâmaları sallıyordu. buradan da «cim bom bom» sesleri yükselmekteydi. bu. son defa bir seslenişti. artık mevsim kapanmıştı. esasen şimdiye kadar çoktan kapanması da lâzımdı. hamam sıcağında seyredilmesi dahi zor olan bir sporu, çocuklara yaptırmak insafsızlıktı, velevki meslekleri profesyonel futbolcu olsa dahi...
maçın temposu hızlıydı
anormal şartlara rağmen maçın temposu yine de hızlıydı. hele ilk yirmi dakika içerisinde, taraflar neticeyi lehlerine çevirebilmek için haddinden fazla didindiler, uğraştılar.
kullanılmayan fırsatın yanı sıra kurtarılanların da sayısı fazlaydı. turgay iyi bir gününde olmasaydı, ikisi nazminin olmak üzere en azından galatasaray üç gol yerdi. kezâ varol. yerinde müdahaleler yapmasaydı, beşiktaşa girecek olan gollerin adedi de daha aşağı olmazdı. rövanşı kurtaran sarı - kırmızılı takım, bâzı anlarda rakibini çözdü, dağıttı.
kadri'nin zaman zaman da suat'ın gerilere kayarak top çıkardıkları ve hücum hattına top taşıdıklarına şahit olundu. esasen her iki futbolcu da federasyon kupasının son maçlarında takımın en iyilerindendi. hücum hattında her dalışıyla tehlikeli olan ve galibiyet golünün atılmasında büyük hissesi bulunan isfendiyar da müsbet not alanlardandı.
beşiktaş'a gelince...
siyah - beyazlı takım, federasyon kupası şampiyonluğunu nâmağlûp olarak kazanmak için çok uğraştı. kaleci varol, metin ve kâmil kendilerine düşen vazifeyi bihakkın yaptılar. eşref ve nusret'in yerine konan erhan ve yüksel genç. dinamik ve mücadeleciydiler.
bu arada bir nebze, maçın hakemi üzerinde de durmak icabediyordu. orhan gönül, gönüllerin arzuladığı hakem değildi. sertliklere lüzumundan fazla göz yumdu. avantaj kaidelerini çiğnedi ve galatasarayın bâriz bir penaltısını vermedi. vâkıa bundan evvel k. ahmet’in ceza sahası içerisinde pozisyonu kaybedince kendisini yere atması pek çok kimseyi yanıltmıştı. sert protestolara mâruz kalan orhan gönül’ün galatasaray lehine olan penaltıyı görmemek için adetâ kafasını çevirmesine bu bir sebep teşkil etmişti.
maçın cereyanı ve gol
oyuna saat 17.30 da galatasarayın vuruşu ile başlandı. ilk dakikalarda hücum üstüne hücum tazeleyen sarı – kırmızılılar tam dördüncü dakikada bir gol fırsatı yakalamışlardı. suat hattâ şutunu atmıştı da… ama top erhan’a çarpacak ve kaleye girmeyecekti. beşiktaşın da rakibinden aşağı kaldığı söylenemezdi. nitekim 12 nci dakikada a. ihsan’ın sert şutunu turgay zorlukla tutmuştu. hele bir dakika sonra ahmet’in aşırtma pasını kale ağzında yakalayan coşkun’un kaçırdığı fırsat doğrusu affedilecek neviden değildi. suat 25 inci dakikanın dolduğu bir sırada coşkun’a nazire yapıyordu. önünde seken topa makas yaparak vurması fanteziydi. ya 33 üncü dakikada nazmi’nin yirmibeş metreden savurduğu şüt? nefisti… doğrusu, turgay gibi bir kaleci yerde kapaklandı. şutun şiddetinden sarsıldı ve ancak topa ikinci bir defa müdahale ederek seyrini değiştirebildi.
nihayet galibiyet golü
gol beklenen hareketler seri halinde gelip geçiyor, fakat bir türlü ümid edilenler olmuyordu. evet 34 üncü dakikada da ümit edilemeyen bir pozisyon golle neticelenecekti. isfendiyar, sağaçıktan kayacak, suata topu bırakacak, suat da avut çizgisi üzerinden çok güç bir pozisyonda orta yapacaktı. nitekim sarta muallâk gibi görünen bu hâdise oldu ve metin dömivoleyle topu ağlara gönderdi. bu hafif bir vuruştu. hani kâmil biraz daha atik davransaydı, takımını mağlûbiyete götüren bu golü kurtaracaktı da. iki dakika sonra k. ahmet ceza çizgisi içerisinde düşecek, hakem, itirazlara aldırmadan haklı olarak penaltı vermeyecek, devrenin bitmesine bir dakika kala da gole giden suat’ın yıkılışını seyredecek, fakat kara kaplı kitabın hükmüne uymayacaktı.
uysaydı, elbette ki, ilk devre 1-0 sarı – kırmızılıların lehine kapanmazdı.
ikinci devre
bu devrede kayda değer mühim hâdiseler olmadı. sıcağın tesiriyle futbolcular gevşediler. sarı - kırmızılılar neticeye rıza göstermişlerdi.
beşiktaşlılar ise hiç olmazsa bir beraberlik temin etmeye çalıştılar. ama muvaffak olamadılar. milli maçlarla, lig maçları ile, hususi maçlarla ve nihayet federasyon kupası maçları ile dopdolu olan bir yıl böylece sona erdi.