türk futbolu, yönetim kargaşasının tüm kıstırıcılığına rağmen sahada patladı mı? yeni bir zihniyet, inançla birleşince "önümüze gelene beş tane" aşamasına mı ulaşıldı? 1988-89 sezonunun havası, bu sorulara yüksek perdeden bir "evet" şarkısıyla karşılık veriyordu.
hemen ertesi sezonun başında, milli takım izlanda'ya yenilip, türk milli takımları avrupa kupalarına ilk turdan veda edince, bu kez "klasik müzik" girdi devreye. uzun hava değil, upuzun sonsuz hava: "bize kapıkule'nin ötesinde yokuz." ama bir öneki yılın başarıları, böyle başarısızlık ortamlarını düşünerek yedek parçalar hazırlamıştı. onlar da dinlendi: "köylülere elendik, güçsüz takımlara elendik, aslında finale çıkacak güçteydik, inanmadık, inanmadık..." 3-0'lık avusturya galibiyetinin ardından, yine tornistan...
gelenek böyle çünkü, ya kapıkule'nin ötesine geçilmez ya avrupa fethedilir. şöyle adam gibi bir yurtdışı gezisi yapılmaz. "yeni olan nedir, ilk defa yaşanan nedir? eski dönemlerle yapılan karşılaştırmalarda ne sonuç alınıyor? mevcut tabloyu hangi etkenler yaratıyor?" orta zeka ürünü olan bu sorular, hakkıyla sorulmaz, hakkıyla tartışılmaz...