milli futbol takımımız, dün, italyan milli takımına, mukadder kötü neticelerin en iyisini alarak 1-0 mağlûp oldu.
ancak, netice bakımından utandırıcı olmayan dünkü oyun, oynadığımız futbol bakımından maalesef ayni vasfa lâyık değildi ve çapı düşük bir takımın tipik didinmeleri içinde, sahada koşuşmaktan öteye gidemedi.
iyi düşünülmüş taktiğimiz elemanlarımızın büyük bir ekseriyetinin kifayetsizliği yüzünden, ancak müdafaa safhasında, o da rakibi bozmak anlayışı içinde başarılı idi. müdafaa oyuncularımızdan çoğunun kestikleri topları bu futbol mantığıyla kullanmaktan uzak oluşları ve hücum hattında «yapıcı» kimse bulunmaması hücum gücümüzü tamamen tesirsiz bir hale getirmişti.
fiziğimiz kifayet ettiği müddetçe nispeten daha az bâriz olarak görünen bu zaaf, takatten düştüğümüz ölçüde barizleşti ve maçın sonlarına doğru pek meydanda bir acz hâline geldi.
italyan takımı, karşısındaki sıkışık ve mücadeleci müdafaaya rağmen zaman zaman modern futbol anlayışına güzel örnekler verdi. müdafaada hemen hemen hiç bir zaman fazla zora gelmediler ve buldukları birkaç fırsattan bir tanesini değerlendirerek maçı alıp gittiler.
hepsi usta futbolcular olan rakiplerimizin soliçleri corso ince futbol zekâsıyla bilhassa temayüz etti. hemen hemen hiç koşmadan oynayan bu futbolcuyu, memleketimizde cari olan «doksan dakika koşan adam» prensibinden isabet payı üzerinde düşünülmek üzere, ilgili arkadaşlarımızın dikkat nazarlarına sunmak isteriz.
bir milli maç daha bitti. netice o kadar mühim değil, yeter ki buldan gerekli derleri almış olalım.