maç başlayıp dakikalar ilerledikçe milli takımımızın düşüncesi açıkça ortaya çıktı.
bugüne kadar italyanlarla oynıyan takımlarımızdan daha az, hatta hiç gol yememek arzusundaydık. bu iptidai düşünceyi sadece sahada yüzde yüz iyi niyetle çalışan çoğu tecrübesiz, futbolcularımıza mal etmek, haksızlık olur. zira onlar, bu düşüncenin yaratabileceği az farklı neticelere sarılıp, yarın öbür gün böbürleneceklerin masum birer piyonları idiler. kalemizin önündeki yığınaktan ileri fırlatılan havan topu güllesi gibi toplar ve ilerde bunları kovalayan yalnız br uğur'cuk, bir nedim'cik, bir de ogün'cük...
çoğu zaman da iki kişi ile kontrol edilen sadece nedim'cik. yani anlayacağınız 1-9-1 sistemi. halbuki bir beraberliğin veya bir farklı mağlûbiyetin bize ilerde şans tanıyacağı maçlardan da değildi bu maç.. kolay kolay kapanmıyacak 6-0'ın revanşı idi. öyleyse sadece futbolu fena oynamadığımızı anlatmak için daha modern bir düşünce içinde olmalıydık. üstelik kendi sahamızdaydık da. italyanlarda gene de bir bakımdan bizden üstün olduklarını ispat ettiler işte. hem de kendilerini fazla da sıkmadan... ve bir kere daha anlaşıldı ki, milli takımımız öyle bir kalemde şunu bunu harcayarak, yerlerine ilerde de bir klas olmıyacakları besbelli futbolcuları koyacak bir ortamda değildir. hem etimiz, budumuz ne ki? memlekette senelerdir kaç hakiki futbolcu yetiştirdik. ama hemen söyliyeyim ki, dünkü olaganüstü yavan futbolumuzun en hakiki sebebi değildir, bu vakitsiz budayış... sıra ile herkes milli takımımız bir kere eline geçirip şansını deneyeceğine ve bizle de en sonunda bir sihirbaz bulacağımızı zannedeceğimize oturup futbolumuzun çok çürük temellerini yeniden kuvvetlendirmek için çareler aramalıyız. bir macar maçı galibiyeti emin olun bizi çok yerimizde saydırdı. italyanlara karşı alınacak tesadüfi bir zafer de inanın bizi gene aynı tempoya sokardı. eğer ders alacaksak, biraz da şükretmeliyiz.