san siro'da heyecanla beklenen misafirler galatasaray ve metin
necmi tanyolaç
otelin karşılama işlerine bakan italyan delikanlısı valizlerimi yere bırakmak istemiyor...
öğrenmek istediği şu: interli miyim, milan'lı mı?
genç futbol severi kırmak istemiyorum. aşağı tükürsen sakal... yukaru tükürsen bıyık... hafifçe gülerek sordum. «ya sen nerelisin sinyor?»
hızla valizlerimi yere bıraktı. cebinden renkli bir milan kartpostalı çıkardı. kartpostalı, yıpranmasın diye bir mikanın içerisine koymuştu. baktım, üzerinde bütün futbolcuların imzası var. alâkadar olduğumu görünce sevindi ve kartpostalı öperek cebine yerleştirdi. itina ile. adeta okşayarak. bir incil gibi... dedim ki, «ben de milanlıyım. biz türkler, evimizde bir kere misafir olanı unutmayız. ve o misiafire saygı duyarız. milan bizi yendi ama bu, misafirimizden yana olmamak için yeter sebep değil...»
italyan delikanlısının valizlerimin taşımak için gönderdiği çabukluğun sebebi anlaşılmıştı. zira, otel memurlarından biri, kendi gibi milan taraftarı olan delikanlıya taa istanbul'dan milano'ya niçin geldiğimizi fısıldayıvermişti.
***
inter, milan veya milan, inter rekabeti üzerine küçük bir hikayecik daha: atina'dan yorgun argın milano'ya geldik. hava alanında oturmuş beklerken iki yaşlıca memurun inter - milan tartışmasına şahit olduk. biri inter diyor, öteki hayır milan daha kuvvetli diyordu.
galatasaray meneceri gündüz kılıç, istanbul'dan ayrıldığımız gün bize milano'da bir otel tavsiye etmişti. bize göre hesaplıymış, türklerin sevdiği bir yermiş. kalktık geldik otele. gelir gelmez, «biz gazeteciyiz. galatasarya - milan maçına geldik» desek ayıp olacak. sorduk, «yer var mı?» kongreler varmış, havalar iyi olduğu için çok müşteri yersiz kalmış, mış-mış, mış... hasılı, kaldık mı otelsiz? gazetelerimize de, «biz şu otelden falan saatte arayın» demiştik. içimizden biri kuru sıkı atışa başladı, «sinyor, biz istanbul'dan buraya kadar milan'ı görmeye geldik.»
tamaam... bütün kapılar açılıverdi birdenbire. etrafımızda bir sürü insan. onlar sorar, biz sorarız. mamafih italyanlar polonyalılar kadar atak ve hızlı değil. hiç biri «burada galatasaray'a 5 çekeri»» demedi. milano'nun en kalabalık olduğu şu günlerde milan'ın yüzü suyu hürmetine parkta sabahlayışımızın sırrı anlaşıldı zannederim...
öyleyse, hep beraber bu büyük kulübü, italyanlar arasındaki bu büyük kuvveti selamlayalım: evviva milan!... evviva milan!... ***
milliyet'e italya'dan ilk mektubumu yazıyorum. bizim tükenmez yarı yolda tükendi. otelin önünde sevimli bir dükkân var gazete, kitap, kartpostal ve hediye eşyası satıyor. genç bir kız oturtmuşlar işin başına.
- bir tükenmez kalem istiyorum.
önüme bir karton çıkardı. üzerinde kalemler vardı.
- milan mı olsun, inter mi?
hoppala... her şeyi anladık da ama, kalemin kulüp taraftarlığı ile ilgisini çıkaramadık. halbukü mesela basit, adamlar kalemlerin saplarına kırmızı - siyah ve mavi - siyah renkleri seçmişler. kırmızı - siyah milan'ın, mavi - siyah ise inter'in renkleri idi. baktım kızcağız kırmızı - siyaha doğru seyiredişinden memnun olmamışa benziyor. hatır bu, «ver bir interli kalem» dedim.
böyle işte, milan - inter rekabeti spordaki heyecanın dışında gelir sağlayan, iktisadi bir mücadele halini de almış.
2 milyon insanın yaşadığı milano'da her şey milan ve inter'le başlıyor. ingilizlerin tabiriyle «durum 50-50»
***
yine milano'ya dönüyoruz. mübalâğa yaptığımız zannedilmesin halk galatasaray - milan maçını heyecanla bekliyor. bilhassa milan taraftarları. istanbul'daki ilk maçı 3-1 kazanan sanki onlar değil. bir kere futbol seyredecekleri için heyecanlanıyorlar.
ikinci bir nokta, «san siro'da seyrettikleri metin'i ve italyan gazetecilerinin pek methettiği galatasaray takımını» bekliyorlar. onlara göre bir türk takımının avrupa'nın 8 takımı arasına girebilmesi için futbol yönünden bir defteri olması lâzımdır. bu sebeple galatasaray'la milan'ın yapacacağı karşılaşmayı bir final maçı gibi bekliyorlar.
lâf aramızda ben, 100 bin kişilik san siro stadında galatasaray'ın çarşamba gecesi yalnız kalacağını zannetmiyorum. çünkü, interliler de maçı görmeye hazırlanıyorlar .