ev... bu iki harfli kelimeçiği söylemek bile insanın içine huzur, düşüncesine rahatlık verir.
bütün bir gün mecburen kendinizden uzaklaşarak kalıptan kalıba girdikten sonra ancak eve döndüğünüzde kendinizi tekrar bulursunuz. sırta geçirilen rahat evlik kıyafet, ayağa çekilen rahat terlikle beraber, tam olduğunuz asıl halinizle üzerinize geliverir. evin alışılmış yatağı, evin alışılmış yemeği, evin alışılmış havası her yerdekinden bambaşkadır... bbütün dünyada yaşayan insanlarca ev budur.
«ev... tatlı ev...» «allah evimizi korusun» diye şarkılar bestelenmiştir, levbalar asmışlardır, frenkler evlerine. hattâ oralarda futbolda bile bir takım, kendi sahasında oynarken ulaşacağı rahatlıkları düşünüp, evimde oynuyorum der. işte bugün biz de evimizde büyük hayati bir maça çıkıyoruz. bütün ev halkının aylardır başarımızı gözlediği bir maç. her zaman hep beraber yasayacağınız insanlar önünde mahçup olmak büsbütün acıdır. dışarıdakiler için en nihayet «bir daha ne zaman göreceğim onları» diye omuz silkip geçebilirsiniz. bunları biliyor ve kaç gündür düşünüyoruz. onun içindir ki, büyük bir titizlikte çalıştık, hazırlandık. allah bizi sevgili ev halkımızın önünde mahcup etmesin.