millî takımımız roma'da hiç de sıcak bir ilgi ile karşılanmamıştı. hele gelişi güzel kıyafetleri, italyan gazetelerine alay konusu olmuştur. italyan basının davranışı, elbette misavirperverliğe yakışmazdı. fakat futbolcularımıza bir örnek kıyafet yaptırmamış olmakla işlenen hata da, az sayılmazdı. roma hava alanına bir örnek elbiseleriyle inen bir kafile, hiç değilse dış görünüşüyle müsbet tesir yapardı. bu fırsat da kaçmıştı hâsılı...
ve italyan gazeteleri, kafile ile anlaşamadıklarından da şikayetçi oldular. bu da, ev sahipliği nezaketine suığmayacak bir hareketti ama, kafilelde iyi yabancı dil bilen bir sözcüü bulunmuş olsa, italyan basını böyle bir alay konusunu kolay kolay elde edemezdi herhalde...
bunların hepsini teferruat sayalım bir an... tel-aviv'de +36 dereceydi sıcaklık... bologna'da ise -3... kar soğuğu... 39 derecelik bir ısı farkı, futbolcuları -tam tâbiriyle- turşuya çevirmişti. esasen italyan gazetelerinin neşriyatı, oyuncuların gözünü korkutmuştu.
ucuz bir edebiyat, futbolcuları iki zıt rüzgâr arasında bırakmıştı böylece... bir kısmı, italyanlardan son derece korkuyor, bir kısmı ise apak'a inanarak maçı kazanacağımızın verdiği güven ve gevşemeye kapılıyordu.
takım nasıl kurulacaktı? italyan gazetecileri sıkıştırıyor, ille de bologna'da oynayacak onbirimizi öğrenmek istiyorlardı, türk gazetecileri için ise, bunu öğrenmek daha da hayati öneme sahipti. apak ise, takımı açıklamamakta ısrar ediyordu.
bu arada bologna'ya gelen can bartu, birol'un oynatılmasının doğru olacağı kanaatini öne sürdü. teknik komite'den adnan akın da bu fikri destekledi. fakat apak, hattâ spajiç'in de doğru bulduğu bu görüşe yanaşmadı ve kafasındaki takımı çıkarmaktan vazgeçmiyeceğini imâ etti.
ancak, apak'ın «kafasındaki takım» dan bir nebze olsun vaz geçmesi zarureti, çok geçmeden doğacaktı. sebep, sadece hissi idi. bazı yetkili şahısların öğrendikleri takımı zamansız ifşa etmeleri, kadro dışında kalan futbolcularda küskünlük yarattı, kafilede huzur iyice bozuldu.
bu sırada en güç durumda bulunan, antrenör spajiç'ten başkası değildi. apak'la görüşen ve takımın cumartesi günü açıklanmasında mutabık kalan spajiç, televizyonda yaptığı konuşmada «onbirimiz cumartesi bildirilecek» dedi. fakat ertesi gün takımımızın, hattâ taktiğimizin gazetelerde çıktığını hayretle gördü. yugoslav antrenör şaşırmıştı. «bu ne biçim iş, diyordu, bütün gazeteler suat'ın sormani üzerinde oynayacağını bile yazıyordu.»