bir bozgundan dönüyoruz... kim tahmin ederdi? kim aklına getirebilirdi bunu? 6-0... 6-0... 6-0... inanılmayacak netice.
fabbri bile şaşırmış, ne diyeceğini, ne söyleyeceğini bilmez hale gelmişti...
roma radyosu, galipleri konuştururken, kaleci negri «üşüdüm» diyordu, bek robotti «üşüdüm» diyordu. üşümekte haklıydılar. kalelerine top, o kadar seyrek gelmişti ki. yenilmek korkusuyla titreyen bir zihniyet, futbolcularını kendi kalesi önüne çekince, karşı takımın gerideki oyuncularına üşümek düşmüştü. ileridekiler ise, ısınmak için gol atıyor, gol attıkça ısınıyor ve daha ısındıkça daha da atıyorlardı: bir... iki... üç... dört... beş... altı...
bologna takımı antrenörü, bu maçın herhangi bir seyircisiydi, ama bir futbol adamı olarak hayretini gizlemiyor, «nasıl, diyordu, nasıl onbeş gün içinde üç milli maç oynanır? hem de en mühimini, en sona bırakarak...»
bologna antrenörü, sadece bu kadarını biliyordu galiba... takımın, onbeş değil, oniki gün içinde 39 derecelik suhunet değişikliğine maruz bırakıldığını düşününce şaşkınlığı daha da artacaktı. ama her şeye rağmen bu futbol hocası da izah edemiyordu 6-0'ı..
hakikaten aklın alacağı bir netice değildi bu...
nasıl olmuştu da 6-0 yenilmiştik?
bu sorunun nedenini, daha doğrusu nedenlerini ortaya koymak için, bologna'nın communale stadından çıkmak ve gerilere, tâ kasımın 21'ine dönmek lâzımdı.
evet, 21 kasım çarşamba sabahı yeşilköyden uçağa binerken, hava yağışlı, hem de çok yağışlıydı. ama gözler yaşlı değildi hiç... kafile yola ümitli çıkmıştı. kıbrıs, rakip bile sayılmazdı. hafif bir maç veya zorlu bir antrenman olacaktı lefkoşadaki müsabaka... israil belki çetin görünüyordu, fakat aşılmaz bir engel değildi. çocuklar, biraz gayret gösterirse, tel-aviv'den başarı ile ayrılmak pek de zor olmazdı. italya, korkulu rüya idi ama, uyanık durusak böyle bir korkulu rüyadan kurtuluverirdik.