saat 15.00’deki akçaabat sebatspor-gençlerbirliği maçına yetişmek için dükkânı kapattığım gibi soluğu akçaabat fatih stadı’nda alamadığımdan, maçı dinlemek amacıyla sqny (sony değil, yanlış anlaşılmasın!) marka radyomun ayarını radyo odtü’den trt fm’e çevirdim. tabii maçı radyodan dinlemenin heyecanı da bir başka oluyor canım; göz görmeyince gönül katlanıyor…
her iki takımın kaptanı da birbirine avans vermeye yanaşmadığı için 0–0 başlayan maçın orta hakemi orhan erdemir, laynsmenleri yani yancıları ise alparslan dedeş ve serkan çınar’dı. spiker levent özçelik’in anlatımı ile çok heyecanlı bir şekilde dinlediğim maçta ilk yarıda deniz tarafındaki kaleye doğru oynayan gençlerbirliği 13. dakikada mustafa özkan’ın kalesini terk eden kalecinin üzerinden yaptığı literatürde şandel diye tabir edilen aşırtma vuruşuyla 1–0 öne geçince yenilgi halinde istifa etmesi söz konusu olan sebatspor teknik direktörü ekrem al çok kızdı ve alı al-moru mor bir şekilde futbolcularına söylendi.
ilk yarı 1–0 sona erdikten 15 dakika kadar sonra doğal olarak ikinci yarı başladı. yine doğal olarak iki takım da kaleleri değiştirmiş, gençlerbirliği bu sefer deniz tarafındaki kaleyi almıştı. ikinci yarı da iki takımın karşılıklı ataklarına sahne oldu ve gençlerbirliği m’bayo’nun 72. dakikada attığı golle 2–0 öne geçtikten sonra mustafa gürsel’in 90. dakika’da attığı golle sebatspor’un beraberlik umutlarını söndürdü ve sahadan ancak 3-0 galip ayrılabildi. akçaabat sebatspor ise selahattin ile bir penaltıdan yararlanamadı.
allegro denizetto
ikinci yarı oynanırken bir ara top kalenin arkasındaki tel örgüleri de aşarak denize kaçtı. bunun üzerine hakem, ikibuçukluklardan yeni bir top talep ederek oyuna sokulmasını sağladı. bu arada gençlerbirliği’nin çarşamba gecesi blackburn rovers’i eleyerek manş denizinden zaferle dönüp karadeniz yolculuğuna çıkarak trabzon’un şirin ilçesi akçaabat’a misafir olduğunu da belirtmek gerek.
maçta 83. dakika oynanırken, bir karambolde top ceza sahasındaki gençlerbirliği futbolcusu erkan’ın eli ile buluştu. hakem orhan erdemir pozisyonu elle oynama olarak değerlendirdi ve penaltı noktasını gösterdi. gençlerbirliği’nin bütün futbolcuları itiraz etmek için koşarak olay mahalline doğru seğirttiler ve hakemin çevresini sardılar. ortalık bir anda ana-baba gününe döndü. ama hakem bütün baskılara rağmen bir türlü kararından vazgeçmiyor, futbolcular da itirazlarını bitirmiyorlardı. her kafadan bir ses çıkıyordu. bu arada kaptan ümit ise araya girmiş arkadaşlarını yatıştırmaya çalışıyordu. işte o anda hakem ve futbolcular arasında geçen konuşmalardan bazı enstantaneler:
erkan özbey: yapma hocam, ne penaltısı ya! top elime çarptı. ben ceza sahasında topa elle müdahale edecek kadar amatör müyüm? bir şey değil, bin bir zorlukla kadroya girerken, şimdi penaltıya sebebiyet verdiğim için ersun hoca’nın nezdindeki prestijim ve reytingim düşecek.
hakem: topa ceza sahasında elinle müdahale ettin, erkan. ben de “gördüğünü çalan” bir hakem olarak olayı böyle görüp penaltı olarak yorumladım ve hemen de gördüğümü çaldım. kimse benim babamın oğlu değil. ayrıca kimse penaltı verdiğim için bana madalya da takmayacak.
deniz barış: hocam, biz uzakta olduğumuz için göremedik ama erkan arkadaşımız dürüst bir çocuktur ve top elime çarptı diyor. niçin ona inanmıyorsunuz? size yalan borcu yok ki!
damir: yes!
m’bayo: yes, ben de düşünüyor damir gibi!
damir: hocam, pozisyonda yok penalti. gördüm ben, top çarptı erkan’ın eline ama yok kasıt. yalan söylemiyor erkan.
kaptan ümit: değerli mesai arkadaşlarım. biliyorum şu anda çok üzgün ve sinirlisiniz ama penaltı pozisyonları böyledir işte. hakem sayın orhan erdemir pozisyonu öyle gördüğünü ve gördüğünü de çaldığını gayet saygılı ve nazik bir şekilde ifade etti. onun görüşüne ve kararına karşı saygılı olmamız ve otoritesini sarsacak davranışlardan kaçınmamız gerekiyor. esas itibariyle pozisyona itiraz etmemizin bir yararı da yok, çünkü hakem kararları değişmez. hem zaten sabaha karşı 01.30’daki lig pazarı programında erman hoca da pozisyonu defalarca ekrana getirip yorumlayacak ve ya “çok net bir biçimde penaltı!” diyerek hakemi kutlayacak ya da “çok net bir biçimde penaltı değil, penaltı penaltı gibi olmalı!” diyerek hakemi harcayacak. onun için lütfen hakem hakemliğini, futbolcu futbolculuğunu, yorumcu da yorumculuğunu yani herkes kendi işini yapsın! bırakalım hakem bey penaltı dediyse penaltı ve sebatspor da bu penaltıyı gol yaparsa onlara hamam parası olsun. lütfen biz sinirlenmeden futbolumuzu oynayalım. çünkü önümüzde zorlu bir 7 dakika daha var.
hakem: teşekkür ederim ümit. çok centilmen, anlayışlı ve karizmatiksin. arkadaşlarını hemen yatıştırmayı başardın.
damir: ümit abi söylüyor, çok doğru. bırakın atsınlar, ben kurtaracak zaten penaltiyi.. mahçup ediyor ben bana “uçan balina” diyenleri!
hakem: aferin damir, kendine güvenmen çok güzel. artık penaltıyı kurtaramayıp gol yesen bile ben vicdanımda seni kurtarmış kabul ediyorum. hadi arkadaşlar ortalık yatıştı; boşaltın ceza sahasını da şu penaltı atılsın artık.
bu konuşmalardan sonra, sebatsporlu selahattin topu doğal olarak penaltı noktasına dikti ve gerildi. stadda büyük bir sessizlik hâkimdi. selahattin ile damir bir anda göz göze geldiler. heyecandan “küt! küt! küt! küt!” diye son sürat atan kalpleri hız sınırını çoktan aşmıştı. damir, dışarıya karşı göstermemekle birlikte aslında çok endişeliydi. ya penaltıyı kurtaramazsa… o zaman ne yapacaktı, kendisine uçan balina diyenlere ne cevap verecekti? ama selahattin de aynı derecede endişeliydi. ya penaltıyı kaçırırsa… o zaman beraberlik şansı da çimlere gömülüp gitmeyecek miydi? belli etmemeye çalışıyorlardı ama ikisinin de dizleri titriyordu. işte bu duygu ve düşüncelerle topun başına gelen selahattin, damir’in sağına doğru plase bir vuruş yaptı. damir de aynı duygu ve düşünceler içinde çok spektaküler bir hareketle kale arkasındaki foto muhabirlerine poz verircesine uçarak, kapattığı köşeye giden topu tokatlayıp penaltıyı kurtardı ve sonra da taahhüdünü yerine getirmenin sevinciyle doğal olarak tebrikleri kabul etme inceliğini gösterdi. sağda-solda ona “uçan balina” diyenler ise tabii ki mahçup olma durumuyla karşı karşıya kalmışlardı.
allegro yeşiletto – yeşil kartın fonksiyonu
maçın 78. dakikasında deniz bir sakatlık geçirdi ve tedavi için sedyeyle oyun alanının dışına alınırken hakem orhan erdemir sahalarımızda ender görülen bir güzellik yaptı ve tedavinin ücretsiz yapılmasını sağlamak amacıyla arka cebinden çıkardığı yeşil kartını sağlık görevlilerine gösterdi. böylece, özellikle sağlık alanında sosyal güvenliğin ne kadar önemli olduğu bu maçta bir kez daha ortaya çıktı.
allegro sorunetto – gençlerbirliği’nin gol sorunu üzerine önemli bir eleştiri
gençlerbirliği’nin gol atma sorunu, 4–0 kazandığı konyaspor ve 6–0 kazandığı adanaspor maçlarında olduğu gibi bu maçta da devam etti ve gençlerbirliği’nin forvet oyuncuları sebatspor kalecisi ve defansının mükemmel oyunu karşısında yine çaresiz kaldılar ve sadece üç golle yetindiler. ersun hoca’nın yol yakınken mutlaka bu soruna bir çare bulması ve takımı golcü bir kimliğe büründürmesi gerekiyor. ben buradan sayın ersun yanal’a açık ve seçik bir şekilde sesleniyor ve yükleniyorum: hoca, hoca! elinde un var, yağ var, şeker var… eeee, ne duruyorsun, helva yapsana! sana düşen görev helva yapmak; bu gol sorununa bir an önce kalıcı bir şekilde son vermek. tamam, kabul ediyorum: rakip takımların kaleci ve defans oyuncuları müthiş bir uyum içinde mükemmel kapanıyorlar ve oyuncularımızı gol yollarında çaresiz bırakıyorlar. ama bu mazeret değil. fizik, teknik, taktik, stratejik ve lojistik açıdan gerekli önlemler alınırsa bu sorunun ortadan kalkmasını hiçbir sebep engelleyemez. bu böyle biline!