7–8 numaralı maraton tribün kapısının önüne geliyoruz. 150 milyonluk kombine kartlarımızı cüzdanımızdan keyifle çıkarıp görevliye veriyor ve içeri giriyoruz. rahatız… yanımızda bu sefer 2,5 litrelik kola ve 2 litrelik su da yok… çevik kuvvet polisleri tarafından iyice aranıp ayrıca üzerimizde bozuk para, çakmak, yanıcı ve patlayıcı madde vs. olup olmadığı sorusuna da “hayır” cevabını verip tribüne çıkıyoruz… o da ne? aman allahım! hay canını albızlar alsın! maraton’un ortası biletlilere ayrılmış: 7,5 milyon lira… bizi aldıkları yer ise maraton’un solu… bilet fiyatı: 5 milyon lira… bizim kombine biletin bir maçlık bedeli ise 150 milyon bölü 17 maç eşittir 8.823.529 törkiş lira 42 kuruş… yani maraton’un ortasına giren futbolseverlerden 1.323.529 lira 42 kuruş fazla ödüyorsun ve maraton’un soluna alınıyorsun… üstelik 8.823.529 lira 42 kuruş çarpı 17 maç eşittir 150 milyon lirayı da defaten peşin ödüyorsun… bir işin çıkıp maça gelemesen de maça gelmiş gibi o parayı ödemiş oluyorsun ama stada gelince maraton’un solunda kendine yer bulabiliyorsun (pardon onu da bulamıyorsun)… çarşamba günü futbol federasyonunun numaralı davetiyeyle bize çektiği numaradan sonra bizim kulüp yönetiminin gençlerbirliği'nin bütün maçlarına gelmeyi peşinen taahhüt eden ve bedelini de peşinen ödeyen bana, emre’nin babası’na ve bizim gibi diğer kombineli taraftarlara attığı bu kazık hepimizi çileden çıkardı. kendimizi evlenme vaadiyle iğfal edilmiş saftirik bir genç kız gibi hissettim. yeşilçam filmlerinde benzer numaraları ilaçlı kolalarıyla en iyi çeken ve günümüzde de önemli bir hayran kitlesine sahip olan nuri alço bile böylesini düşünemezdi!
biliyorsunuz, ankara’yı süper ligde temsil eden iki takım var: gençlerbirliği ve ankaragücü! ben bunlara “iki büyükler” diyorum. ikisinin de maraton kombinesine sahibim ve maçlarına gidiyorum. bu nedenle iki kulübün bilet ve taraftar politikasını bazı yönlerden karşılaştırmakta büyük yarar görüyorum…
bir hafta önce ankaragücü-samsunspor maçına, bedelini dört taksitte ödemek üzere 100 milyon liraya aldığım kombine biletimle 9–10 numaralı kapıdan maraton’un ortasına girmiş, ankaragücü’nün samsunspor’u müthiş bir taraftar desteğiyle 4–2 yenmesine tanık olmuş ve tezahüratlara da katılarak kendimce katkı sağlamaya çalışmış, ayrıca çok da eğlenmiştim.
düşünün: ankaragücü yönetimi, yeri geldiğinde taraftarların internet sitelerinde çok ağır bir şekilde eleştirilmesine ve adeta yerden yere vurulmasına rağmen çoğunluğunu pegasus ve anti x üyelerinin oluşturduğu taraftarlarına kredi kartıyla 100 milyon liraya (4 taksit) kombine bilet satıyor ve maraton’un ortasını da bu taraftarlara tahsis ediyor… bu taraftarlar da gerçekten müthiş bir taraftarlık örneği sergiliyor ve sanki stadyumda 30.000 kişi varmış gibi maça hakim olarak takımının kazanmasında önemli bir pay elde ediyor…
bizim kulüp yönetimi ise çok uzun bir süre tereddütlü bir tavır sergiledikten ve bin bir naz yaptıktan sonra maraton için 150 milyon liraya (finansbank kredi kartına 3 taksit) kombine bilet çıkarıyor. kendisine her maç için peşin peşin 8.823.529 lira 42 kuruş ödeyen ve kulüp yönetimine yönelttiği eleştirilerde dahi çok ölçülü davranan vefakâr taraftarlarını gecekondu’nun yanına, maraton’un soluna sıkıştırıyor…
üstelik sıkıştığımız bu daracık alanda kendimize yer ararken, polisler merdivenlerin yanındaki üçer koltuğa oturulmasının yasak olduğunu, bu koltukların boş bırakılmasının amirleri tarafından talimatlandığını bize kibar bir dille açık seçik bildiriyor… şimdi sıkı durun! bunun nedenini sorduğumuzda aldığımız cevap şu: “tribünün daha estetik görünmesi için merdiven yanındaki üçer koltuğa seyirci oturmayacak ve merdiven başındaki koltuklara polisler oturacak… biz emir kuluyuz, talimat böyle! hem bunun böyle olmasını kulüp yöneticileri istedi. biz ne yapabiliriz ki!” (espri yapmıyorum, polis arkadaş aynen böyle söyledi)…
buyur buradan yak! güler misin ağlar mısın? sonra, ekipler amiriyle konuşup zorla merdiven yanından itibaren üçüncü koltuklara da seyirci oturmasını sağlıyor ve yan yana yer olmadığı için emre'nin babası’yla arka arkaya oturuyoruz. bir ara emre'nin babası’nın sırtına vurarak: “teyzemin oğlu, senin yüzünden çiçek gibi gecekondu’yu bırakıp geldik, düştüğümüz şu durumlara bak. maraton maraton diye tutturdun, al sana maraton!” diye kızıyorum… bizimki çok sinirli… burnundan soluyor ama hiç sesini çıkarmıyor…
veee tribündeki son derece estetik (!) manzara: merdivenlerin yanındaki ikişer koltukta seyirci yok… bu ikişer koltuğun birinde polisler, birinde de miğferleri oturuyor… koltuklarda oturması istenmeyen seyirciler de salkım saçak merdivenlere tünüyor… iyi ki mevsimlerden yaz… kış günü olsa böyle merdivende oturarak “ötürek” olabilirler ya da basurlar meme yapabilir!
yani arkadaşlar, kısacası benim kişisel görüşüm: kulüp yönetimi aslında maraton için kombine bilet satmak istemiyor. bunu da daha önce kombine bilet sattığı bir avuç taraftarı maraton’un soluna gecekondu’nun yanına sıkıştırıp eziyet ederek gösteriyor. taraftarı, taraftar olarak değil de sıradan bir müşteri gibi görüyor. kendisini maraton için kombine bilet çıkarmaya zorlayan taraftarlarını “al sana kombine!” diyerek işte böyle cezalandırıyor!
neyse… gelelim maça…
maçın gazetelerde yazan ve televizyonda gösterilen enstantanelerine fazla girmeye gerek yok… hepsi okunup seyredildi zaten… gazetelerde yazmayan ve televizyonda gösterilmeyen notları vermek bence daha yararlı…
bizim takım, bu maçta da forma rengini tutturamadı yahu!... bu sefer de maça kırmızı-beyaz formayla çıktılar… bir nevi samsunspor gibi yani! kardeşim, bu takımın kırmızı-siyah forması, siyah şortu yok mu? birisi söylesin de öğrenelim… emre’nin babası’nı sırtından dürtüyorum: “öyle değil mi halamın oğlu?” diyorum… biraz önce kendisine kızdığım için hala sinirli, surat ediyor ve cevap vermiyor!
tellerin yanına sıkışmış bir grup taraftar, yine büyük bir fedakârlık yaparak maçı hiç seyretmeden kendilerince istanbul şarkı ve türkülerini seslendirmeye devam ediyor. sık sık ayağa kalkmamızı ve bizim de bu şarkı ve türkülere katılmamızı istiyorlar…
hele bir pozisyonda tam dumur oldum birader: ilk devrede, gaziantepspor bizim kaleye çok tehlikeli bir yerden frikik atıyor. tellerin yanına sıkışmış olan arkadaşlar ise o anda “gençler gol gol gol… gençler gol gol gol!...” diye tezahürat yapıyor… evet, vallahi de, billahi de, tallahi de aynen böyle…
gelgelelim biz bir pozisyonda kendi futbolcumuzun başarılı ve güzel bir hareketini “bravo goçum!” diye bağırıp avuçlarımız patlayana kadar alkışladığımızda, haksız bir kararından dolayı hakemi, centilmenlik dışı bir hareketinden dolayı da bir rakip futbolcuyu ıslıkla protesto ettiğimizde, takıma destek vermek için “gençler… gençler!...” diye tezahürat yaptığımızda bu arkadaşlar sadece bakıyor ve hiç katılmıyorlar… ama onların hiç anlamadığımız istanbul taklidi ninni gibi tuhaf ve zevksiz şarkılarına bizim de katılmamızı istiyor, sık sık bu şarkıları söylemeye davet ediyor ve katılmayınca da kızıyorlar…
doğrusu arkadaşlar, ben biraz eski kafalı bir taraftarım! ben maçta el çırparım, futbolcuları gayrete getirmeye çalışırım, bayrak sallarım, yeri geldiğinde ıslık çalarım, küfür etmem ama gerektiğinde yuh çekerim… benim tarzım geçmişte kalmış olabilir… bu nedenle çoğunuza yanlış gelebilir ama bu şarkılar beni ve çevremdeki bir çok taraftarı bile hiç heyecanlandırmıyor, sahadaki futbolcuyu nasıl ateşleyebilir inanın bilmiyorum…
artık maçın sonları ve takım 1–0 galip durumda… gaziantepspor hiç olmazsa bir gol atıp beraberliği kurtarmak için bastırıyor. skorboardda 90 dakika bitmiş, hakem 4 dakikalık duraklama süresi işaret etmiş… bizim zamanımızda böyle kritik durumlarda, rakip takımı telaşlandırmak ve kendi takımımızı da gayrete getirmek için maç bitinceye kadar durmaksızın ıslık çalınır ve stad bu ıslıklarla inlerdi. ben yine aynı şekilde ıslık çalıyorum ama benim gibi ıslık çalan sadece birkaç kişi var… bizim koro o sırada ya maçla hiç ilgisi olmayan şarkılar söylemeye devam ediyor ya da susuyor… azınlıkta kaldığım için, işin doğrusu hangisi yararlı ben de çözemedim.
galiba bizim taraftarlık anlayışımız bitmiş durumda… yani neslimiz tükeniyor.
ama ben yanlış düşünüyorsam bile bunların tartışılmasının, taraftarların bundan sonraki maçlarda ortaya koyacağı performans ve uyum açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
çok zor bir maçı galibiyetle kapatarak geride bıraktık ve galatasaray maçı için büyük moral kazandık.