balkan kupasında çok kötü oynayan sarı - lâcivertlilerin gollerini yüksel, nedim attı
necmi tantolaç
fenerbahçe'nin dün geceki hali hepimizi düşündürdü...
bir takımın rakibinden 4 gol yemesi bazan mühim değildir. nihayet spordur bu. sahaya çıkmıştır. karşısında amansız bir rakip bulmuştur. açık vermiştir, zayıf düşmüştür. kaybetmiştir.
buna normal mağlûbiyet der, geçeriz. ama seyirci mağlûp duruma düşen takımının aleyhinde tribün gösterisine başlar ve içindeki üzüntüyü dökmek için sahada oynayan yabancı rakibin beşinciyi atmasını beklerse «beş, beş» diye bağırmaya başlarsa, bunun bir manâsı ve önemi vardır. ve mesele mağlûbiyetin ötesinde bir hadise oluverir... bunun üzerinde durmak lazımdır.
hiç kimsenin aksini iddiaya hakkı yoktur. fenerbahçe halkın takımıdır. bir fenerbahçeli dostun dediği gibi: «efkarı umumiyeye bir taahütte bulunmuştur. şampiyonluk için, iyi futbol için, en iyi ve en güzel için oynacaktır.»
şimdi, halka angaje olan fenerbahçe'de bu büyük halk kuvveti bu kuvvetli dayanak hiçe sayılmaktadır. açıkca yazalım ki, idarecisiyle, futbolcusuyla koca bir kulüp, bu dayanağı kaybetmek üzeredir.
dün gece, romanya'nın daha birkaç gün evvel galatasaray'a kayıtsız şartsız teslim olan dinamosu önündeki fenerbahçe, en kıskanılır tarafını: «seyircisini» kaybedecek durumdaydı. bir mahalle takımı gibi sahaya çıktılar. bir mahalle takımından daha kolay gol yediler. idarecisinin de furtbolcusunun da kılı kıpırdamıyordu. karşıdaki takım 4-0'ın verdiği garanti ve rahatlıkla gevşeyince de iki gol attılar. ne var ki, bir düzensizlik içerisinde bu mes'uliyet duygusuzluğu arasında tam 70 dakika bocalayıp, savrulan «büyük fenerbahçe» attığı iki gole rağmen, tribünlere çöken küskünlüğü, dağıtamadan sahayı boşalttı gitti. sevgililerinin kalbini kırarcasına bir gidişti bu...
dinamo'nun «aman vermez» idari tatbikatın «kuşa çevirdiği» kumandansız- kaptansız ve adamsız bir fenerbahçeyi 4-2 yendiği oyunun adı balkan kupasıydı. galatasaray mağlûbiyetinin acısıyla işe girişen romenlerin daha canlı, daha hareketli olduğu muhakkaktı. ama, onalr bile bu kadar parlak bir etiketi bulunan rakiplerini böylesine «ölü» böylesine «gayesiz» bir takım halinde yakalayacaklarını tahmin etmemişlerdi. rahatça gole gittiler. 6. dk pircalap, sağ haftan aldığı pasla antrenmanda koşarcasına rahat ve endişesiz kaçtı. şutunu attı: 1-0. hazım seyretti. dk, 10. soliç, tuncay'ın yanlışlıkla kendisine uzattaığı topu harcamayacaktı tabii: 2-0.
devre böyle kapandı. ikinci devredeki gollerin yapılışı şöyleydi: dk. 53: pircalap, göstere göstere hazımın kalesine bir isabet daha kaydetti: 3-0 olmuştu durum ve fenerbahçe'de değişen bir şey yoktu. bu furyada santrfor ene de şansını denedi: 4-0. fenerbahçe'de ne defans ne de kaleci kalmıştı...
bir noktayı teslim etmek lâzım. fenerbahçe'de bütün güçleriyle iki kişi futbol oynuyordu. biri yedek kadrodan mikro. öbürü de beriki gibi unutulmuşlardan nedim'di. bu ikisi sarı - lâcivertli takım hesabına bir şeyler yaptılar. nedim, sakatlanma pahasına dinamo defansına giriyor, rakiplerini paralıyordu. nihayet, yüksel 75. dakikada tuncay'ın sıkıştırdığı rakip müdafaadan gelen topu yarım vole ile gole çevirid: 4-1. ve nedim maçın bitmesine 10 dakika kala ikinciyi attı.