metinin sahaya çıkışı ile müthiş bir taraka koptu. bu gök gürültüsü gibi bir şeydi. ve sonra sanki tribünlerdeki 26.000 seyirci bir anda dile gelerek «metin, metin çok yaşa» temposunu tutturd ular.
bu 26.000 seyircinin hepsinin galatasaray'lı olduğunu iddia etmek güç. ama hepsinin metin'i sevdiği şüphe götürmez.
uzun yıllar koştuğu, didindiği, sahaya ürkek adımlarla çıkmıştı metin. ellerini havaya kaldırmıştı. her taraftan birden yükselen sevgi tezahüratına mukabele ediyordu.
tribünde oturanların gözlerini dolduran bu manzara metin'in de elbette gözlerini yaşartmıştı.
o yana koştu, bu yana koştu, selâm verdi, selâm verdi. candan, gönülden selâmlardı bunlar.
hissen havaya «bu derece konsantre olan bir futbolcudan elbette ki fazlasını beklemek doğru olmazdı. nitekim metin de oynayamadı.
futbol moral oyunu. palermo'da manen yitirilmiş, morlamen çökmüş metin'i bir maçta ayağa kaldırmak... bu imkânsız bir iş.
anladık ve hissettik ki, futbolu sanayi haline getirmiş olan italya'da sanatçı vasfına sahip ve hassas bir insanın donuklaşması, katılaşması ve bir makine gibi randıman vermesi kolay değil.
bu metin'in talihsizliğini hem palermo gibi derme çatma bir takıma düşüşünde, hem de maddiyatın her şeye hâkim olduğu insanların birbirlerini öğüttüğü italya'nın futbol sanayiinde görüyoruz.