-adı göztepe ile özdeşleşmiş oyunculardan birisin...
bülent ataman: "göztepe'de beni ben de göztepe'yi çok seviyorum. hatta o kadar ki izmir'de bana bülent değil, 'eşkiya' derler. göztepe taraftarı bana bu lakabı taktı. nereye gidersem gidiyim, eşkiya diye bağırıyorlar, bundan rahatsızlğım yok. karabük'te de aynı şekilde bağırıyorlar, trabzon'a kiralık gittim orda bile eşkiya dediler. bir eşkiyalığım yok ama napalım böyle seviyorlar. yiğit namıyla anılırmış, biraz alçak gönüllük yapayım."
-beşiktaş'ta neden başarılı olamadın? kısaca senden hem futbola başlayış serüvenini hem de daha sonra beşiktaş'taki dönemini anlatmanı istesek...
bülent ataman: "futbola başladıktan yalnızca 3 sene sonra beşiktaş'a transfer oldum. ben cenab-ı allah'ın sevdiği kullardan biriyim. bana bir kalecilik yeteneği vermiş. fizik gücüm ve patlaycı kuvvetim çok fazla, avantajım bu. ama ben 32 yaşından sonra profesyonelliği öğrendim. şimdi aileler çocuklarını elleriyle alt yapılara yolluyorlar, annem ise top oynuyorum diye kovalıyordu beni. kaçak kaçak futbol oynuyordum.
hem sağlık memurluğu yapıyordum, hem de trabzon ofspor'da oynuyordum, bu sırada da transfer teklifleri geliyordu. hatta erzurumsporlu yöneticiler beni neredeyse döveceklerdi; 'oğlum biz sana 30 yılda alacağın parayı vereceğiz diyorlardı' yine de erzurumspor'a transfer olmayı kabul etmedim. daha sonra trabzon'dan tayinimi erzurum'a aldılar, ben de transfer olmayı kabul ettim. erzurumspor'dan iyi para almama rağmen, garanti oluduğu için sağlık memurluğunu bırakmadım. o zaman babam rahmetli olmuştu, başımızda bir büyük yok, menajerlik sistemi de tam oturmamıştı. kime ne soracaktım ki! anneme kalsa futbolu bırak diyecek.
"beşiktaş'a giderken sağlık memurluğunu bıraktım"
erzurum'da çırçır mahallesindeki sağlık ocağında çalışıyordum. erzurum'u da çok severim. sağlık koleji mezunuydum, çünkü garanti işti, o zaman küçük düşünüyorsun, trabzon dışına o güne kadar çıkmamıştım. lig bitmeden erzururmspor ile sözleşme yeniledim ve bu kez sağlık memurluğumda aldığım paranın 30 katı değil 50-60 katına imza attım. daha sonra trabzon'a tatile gittim, başkan beni aradı beşiktaş'a seni sattık dedi. beşiktaş'a gideceğim hala sağlım memurluğunu nasıl bırakırım diye düşünüyordum. en sonunda başkan beni dövüyordu, sağlık memurluğunu beşiktaş'a transfer olduğum zaman bıraktım. baktım iş garanti ve aldığım para da ömrüm boyuncu sağlık memurluğumdan kazanacağım kadar oldu, ayağım kırılsa da artık sorun değildi.
"6-0'ın faturası bana çıktı"
beşiktaş'ta o zaman mrmic vardı, 26 maç falan ikinci kaleci bendim. 6 avrupa maçı oynadık, 5'inde kadrodaydım. hırvat milli takım kalecisinin arkasında oturuyorsun, bu da sonuçta bir başarıdır. ama hala profesyonel anlayışım yoktu, çünkü başımda hiç bir yönlendiren yoktu. john benjamin toshack beni devamlı tutuyordu, çok beğeniyordu, hep çok iyi kaleci olduğumu söylüyordu. ama bana vız geliyordu, aslında çok kariyerli bir teknik adam ama o zamanki düşüncem çok basitti. bir tsyd maçı oynadık galatasaray'la. 2-0 mağluptuk, kırmızı kart gördüm maç 6-0 oldu, tüm fatura bana çıktı. takım yeni kurulmuştu, birine fatura çıkacaktı, en zayıf halka kimdi? kaleci bülent. tüm gazete ve televizyonlarda herkes bana sallıyordu. daha sonra kaldıramadım futbolu bıraktım, üç ay sonra düzcespor'a kiralık gittim. daha sonra göztepe'ye gittim ve yine bir çıkış yakaladım."