* futbol 11 kişiyle oynanırdı ama, işte bir futbol takımı maçtan sonra seyircileri 12 kişilik kadrosuyla selâmlıyordu. 12 futbolcu hem «sağol» diye bağırıyor, hem de halka ellerini sallıyorlardı. ve tribünlerdeki futbol âşıkları da kendilerine bir futbol ziyafeti veren bu 12 genci ellerini kızartarak alkışlıyor, «bravo» diye bağırıyorlardı. bu 12 futbolcudan 11 i sarı - lacivertli forma taşıyordu. 12 ncisi ise bu renkleri sırtından çıkarmış, fakat kalbinden çıkarmamış fiorentina soliçi can bartu idi. oyun biter bitmez can, fiorentinalı takım arkadaşlarından ayrılmış ve derhal fenerbahçelilerin yanına gelerek seramonide onlara katılmıştı. ve bu 12 fenerbahçeli. 6 aralık akşamı floransa stadına gelenleri takdirini toplayacak güzellikte oynamış 12 sporcuydu.
* soyunma odasına giren can formayı sırtından çıkardı, duşa yürürken. esmer bir genç yolunu kesti. elini uzattı, «bartu, dedi. bugün çok iyi idin sen... ama senin takımın da fevkaladeymiş, çok beğendim.» bu, fiorentina'nın milli beki robotti idi. bu hükmü verenler ise, robotti'den ibaret değildi.
* oynamasını bilmeyen gelin «yerim dar» demiş. yerini bollatmışlar, bu sefer de «yerim dar» diye mâzaret öne sürmüş. türk futbolcuları mithatpaşa sahasına kusur buldukça. «sanki iyi saha olsa!» diye dudak bükenler çıkardı. fakat nürnberg'in pekâla güzel sahasında fenerbahçe'nin çıkardığı kombine oyun, yeri bollatılınca bizim damatların pekâlâ güzel oynıyabildiklerine bir misaldi. ama çarşamba gecesi floransa stadının mükemmel sahasında gösterdikleri mükemmel futbolle, türk futbolcuları yerleri bollaşınca artık «yerim dar» demeyereklerini ispat ettiler. gerçekten, şiddetli yağmura rağmen, biraz kaygan olmaktan başka kusuru bulunmayan floransa sahasında, fenerbahçeliler bütünü ile öylesine klâs bir futbol gösterdiler. iyi ama. fenerbahçe veya bir başka takımımız güzel oynasın diye de, her zaman floransa sahasını nerede bulacağız?
* fiorentina küçük takım değildi. ligde 8, kupada 3. kısacası 11 maçtanberi iki omuzu mindere gelmeyen bir ekipti. ve şimdi gece maçı tecrübesi olmayan, saha ve seyirci yönünden avantajdan uzak, üstelik kendi liginde başarılı görünmemiş bir fenerbahçe ile oynuyordu. şiddetli yağmurun - her şeye rağmen - kaygan hâle getirdiği bu sahada, fenerbahçenin farklı bir mağlûbiyet almasından korkuluyordu. maçı birlikte seyrettiğim italyan gazetecilerine göre ise, fenerbahçe'nin farklı yenilmemesi anormal olacaktı. ancak, maç başladıktan sonra, aynı meslekdaşlar mütemadiyen dönüp «böylesine fevkalâde futbol oynayan bir takım nürnberg'de nasıl yenilir?» deyip sormaktan kendilerini alamadılar.
* italyan gazetecilerinden biri (sig. torrini) ise, ikinci devre başlarken, hamrin, sarti, milani ve confiantini'nin oynamadığını görünce, «yeni bir maç başlıyor, dedi, ama asıl karşılaşmada fenerbahçe, fiorentina'yı yenmiş sayılır.» hakikaten sarı - lacivertliler, daha üç gün önce torino'yu 2-0 yenen kadrosuyla çıkmış fiorentina karşısında devreyi 1-0 galip bitirmeyi başarmışlardı. ve ondan da mühimini, bu ilk 45 dakikada şöhretlerle dolu fiorentina karşısında, evet italyan liginde ikinci durumdaki fiorentina karşıtında daha üstün görünmüşlerdi. hem takım oyunun bir örneğini veren mükemmel kombinezonlar.. hem de türk futbolunun tesirsizliğini unutturacak çapta nefis şutlar... müdafaa kademeli bir gayretle hamrin'li, milani'li fiorentina forvetine gol fırsatı vermezken, sarı - lacivertlilerin forvet hattı da hemen her elemanı milli fiorentina müdafaası önünde bir tehlike biterken yenisini yaratıyordu. evet, o hamrin ki gol krallığında iddialıydı. o milani ki, attığı bomba şutlarla çok kalecinin bpynunu bükmüş. fakat işte fenerbahçe takımı kimsenin - hele bizlerin -hiç beklemediği kudretle bir oyun gösteriyordu. ve galiba. fenerbahçe bu futbolu ile, maçın sonucundan daha fazla şeyler kazanmaktaydı.
* şu anda floransada herkes can'dan bahsediyor. can'ı övüyor. ama hemen bunun yanında italyanların deyimiyle «can'ın takımı» fenerbahçe de bu maçtaki oyunu ile, en az can kadar kendinden bahsettiriyor ve bütün bunlar bir yana, böyle bir takdirden memnun olanların başında can geliyor. can'a göre «fiorentina'nın galibiyeti iyi. fenerbahçenin gösterdiği futbol ise, bu galibiyetten de iyi...»
* can evet, şu sirada floransalıların 1 numaralı sevgilisi... inşallah, diyelim, hep böyle gider. biraz da can'ın elinde bu... torino gibi çetin bir takım karşısındaki ilk imtihanı başarıyla atlatan can, yuvası fenerbahçe önündeki futbolu ile de, ikinci maçını değil, daha doğrusu ikinci imtihanını verdi. bir fiorentina taraftarı «can kendi takımının yenilmesini istemez» demişti maçtan önce... can bunu istemezdi elbette... fakat daha ikinci defa formasını giydiği fiorentinada da, gerçek değerini ortaya koymaktan önlenemezdi. nitekim önlenemedi. ancak bu arada can'ı olduğu kadar her türk sporseverini memnun etmesi gereken. «can'ın takımı» fenerbahçenin de türk futbolunun en güzel örneklerinden birini ortaya sermesiydi.
* italyanlar mikro'ya yeni bir isim taktılar «bambino...» küçük çocuk anlamına gelen bu deyimi maç boyunca hep duyduk: «viva bambino! yaşa bambino...» hakikaten küçük mustafa büyük bir oyun göstermişti milli beklerden casteletti karşısında...
* nürnberg maçı kahramanı emektar şükrü, italyadaki bu kritik maçta da devamlı alkış toplayarak futbol hayatının en güzel günlerini yaşadı. auta gitse ibile, her şuta uöuşu, hele süratle kaleye inen hamrin'lerin, milanların, milanilerin, petrislerin ayağına atlayarak veya ayakla ceza sahası dışına forlıyarak müdahalesi, şükrü'ye altın günlerini yaşattı.
* naci şahane bir bazi idi. basri şahane bir basri... osman öyle, şeref öyle, kadir öyle, yüksel öyle, hilmi keza şahane... hepsi bu kadar iyi idi de, nasıl yenildi fenerbahçe? iyi ama, fenerbahçelilerin karşısında onların galibiyet şansını önce kıran, sonra da yok eden bir fenerbahçeli daha vardı: can!... ve staddan çıkılırken, bütün italyanlar bölye söylüyordu: «fenerbahçe fiorentinayı, hem de kendi evinde bir devrede yendi. ama fenerbahçeyi de fiorentinalı can yendi...»
* gerçek de buydu. can'ın verdiği pas solaçığa ilk golü yapmak fırsatını vermiş, gene can'ın dört kişiyi çalımla geçip hazırladığı gol, sağaçığa topu kale ağzında içeri yuvarlamak işini bırakmıştı. fakat her şeye rağmen 69. dakika galip durumda oynayan fenerbahçe, bundan 5 dakika sonra mikronun kaleciyi de aşan şutunda topun direğe çarpmasıyla, ikinci bir galibiyet fırsatını kaçıtrıyordu. ya da fiorentina'nın talihi, evsahibi takıma misafirlerini yenmek fırsatını kazandırıyordu.
* stad inliyordu... alkışlanan türklerdi. ya fenerbahçe formalı türk futbolcuları, ya da fiorentinanın «10» numaralısı, evet, can bartu idi alkışlanan... ve stad tezahürattan da inliyordu: «bartu... bartu...» bu tempo ile bağırabilmek için yağmur, çamur demeden çıkıi kapısına toplanmıştı binlerce fiorentinalı... esasen bu maçın en çok takdire değer cihetlerinden biri de, floransalı seyircilerin dürüstlüğü, sportmenliğiydi. maç boyunca sadece iyiyi, sadece güzeli alkışlamışlardı. ve işte can da, fenerbahçede bunun için çok alkılşanmıştı ya...