futbolumuzun istikbalini tehdit eden üç mühim şey!
yersiz kararlar almaktansa; ele ele vererek, bir kulüp takımını değil, fakat memleket futbolunu kurtarmak uğrunda şimdiden faaliyete girişmek, en yerinde bir hareket tarzı olacaktır.
futbolumuzun; bugünkü şartlar altında, bulunduğu müşkül durum herkesin malûmudur. 1950-51 futbol mevsiminin sona erdiği günlerde zuhur eden bu mühim aksaklıkların ilki, avrupa piyasasına gitmek isteyen as futbolcu sayısının yüksek bir yekûna baliğ olmasındadır ikinci ve üçüncü mühim aksaklıklar ise, transferin bilinmeyen bir sebeple bir yıl gerı bırakılmasından ve adalet kulübünün, birinci i küme takımlarına karşı takındığı sert tavırdan doğmaktadır. şu u halde, futbol dâvamızı bugün için, bilhassa neticesinin meşkûk bir durum arzetmesi bakımından hayli enteresan bir safhaya sokan bu üç unsuru şu şekilde bir sıralamaya tabi tutabiliriz;
1 - harice giden oyuncular meselesi; 2 - transferin bir yıl geriye bırakılması, 3 - adalet kulübünün, birinci küme takımlarına karşı takındığı tavır.
bu üç unsurun, bilhassa birincisi yani harice gitmek isteyen oyuncularımızın durumu, hakikaten üzerine ciddiyetle durulmasğa değer bir meseledir. italya futbol piyasasına kaptırdığımız şükrü gülesin ve bülent eken gibi iki futbol asımızın peşisıra; adaletli bülent, fenerbahçeli lefter, vefalı garbis, fenerbahçeli salâhattin ve adaletli küçük halil'in, aynı gaye uğrunda avrupaya gitmek istemeleri, sivrilen asları devamlı bir surette avrupaya kaptıracağımız düşüncesini uyandırdığı içindir ki, futbol dâvamızın daha belirli bir mahiyete sokulması ihtiyacını âdeta zaruri kılmaktadır.
bugünkü hayat şartları altında zahiren büyük bir çoğunluğun «yanlış» nazariyle baktığı bazı hareketler vardır ki, bunlar haddizatında gayet normal ve yerinde bir kararın tabii neticelerdir. bu sebeple, yanlış gibi görünen bir şeyi, ilk plânda kötüleme yoluna gitmektense, bu işin zuhuruna sebep olan âmilleri ortaya çıkarmaya çalışmak, muhakkak ki, çok daha yerinde bir hareket olacaktır.
bundan kasdetmek istediğimiz mâna şudur ki; ilk plânda, avrupaya gitmek isteyen futbolcularımızın yanlış gibi görülen hareketleri, haddizatında yarı profesyonellik, yarı amatörlük arasında bocalayan futbolumuzun doğurduğu kötü neticelerin ilkidir. ve aynı şekilde bir idare tarzı ve futbolcu zihniyetinin daha sağlam dayanaklara istinad ettirilmemesi, muhakkak ki, yakın bir gelecekte daha acı hâdiselere de yol açacaktır.
avrupada profesyonelliği lâyıkiyle tatbik eden iki memleketten italya ve fransa, kendi kıtalarındaki diğer devletlerin as futbolcularını sömürdükten; isveç futboluna esaslı bir darbe vurduktan sonra; şimdi de bizim futbolcularımızın peşinde dolanmaktadır. «profesyonellik» kelimesinin taşıdığı ve ifade ettiği mânalar için de, onların bu hareketlerini tabii karşılamaktan başka elimizden bir şey gelmez ki!...
milli takımı teşkil eden en iyi oyuncuları yabancı piyasalara kaptırmak, herhalde hoş bir şey olmasa gerektir. nitekim milli takım kadrosunu, iki kere olduğu gibi avrupaya kaptıran isveç, bu vahim durum karşısında, bütün kuvvetini elindeki futbolculara vermiş ve kısa zamanda, tekrar eski seviyesine yükselebilmiştir. fakat, biz burada ne dereceye kadar muvaffak olabiliriz; bunu tahmin güçtür.
harice kaçırdığımız futbolcuların âdeta toptan bir muamele şeklini almaya başlayan ihracatını ancak onlara daha iyi istikbal imkânları hazırlamak ve hakiki profesyonelliği kabul etmek ile durdurabiliriz. aksi halde bu vaziyet, bir çok kulüpümüz ve hattâ milli takımımız için acı neticelere yol açacaktır.
fakat, kulağımıza gelen bazı haberlere göre, futbol federasyonumuzun harice giden futbolcularımıza, gittikleri yerlerde oynamak müsaadesi vermiyeceği söylenmektedir. bu hususun ne dereceye kadar doğru olduğunu bilmiyoruz! fakat, söylendiği gibiyse, amatör (!) geçinen bir teşkilâtın amatör (!) futbolcusuna nasıl olup da müsaade etmiyeceğine ve bu hususta müdahale salâhiyeti bulunmasına, doğrusu hayret ederiz. bizim gibi, muhakkak ki, birçok avrupa devletleri de bu işe hayret edecekler ve futbolcu inhisarının bizdeki şekline bakarak, hayranlıklarını (!) izhar etmek, ten kendilerini alamıyacaklardır.
beyler, kendimize gelelim! futbol dâvasında kırdığımız potlar ve bugüne kadar yaptığımız yanlış hareketler kırkı aşıyor.. bu gidişle, daha da artacağına şüphe etmiyoruz.
günün ikinci mühim dâvası ise, transferin bilinmeyen bir sebeple bir yıl geriye bırakılmasıdır. acaba, futbol federasyonunun bu şekildeki hareketine âmil olan başlıca hususlar nelerdir? yoksa, bu iş, neticesi hakkında en küçük bir gaye gözetilmeden ve sırf birkaç isim sahibi zatın şahsi kaprislrri uğruna mı tertiplenmiştir? eğer, böyle ise, hakikaten, futbol federasyonumuzun durumu, birinci dâvada açıkladığımız vaziyetinden daha acıklıdır. şöyle ki, transfer gibi, senelerce tatbik edilen ve mahzurlu olduğu biline biline tedavisi uğrunda hiç bir tedbire ihtiyaç görülmeyen, mühim bir hareketin, böyle birdenbire «bu sene yapılmıyacaktır» tarzında kesip atılması, acaba iyi bir netice mi verecektir? bu hususta, federasyon ne düşünür; pek bilmiyoruz; ama, herhalde onalr da bu işin pek de sanıldığı kadar yerinde bir hareket tarzı olmadığını, bir kaç büyük kulübümüz gibi, kısa zamanda anladılar. zamanla bu anlayışlarında daha esaslı fikirlere sahip olacaklarına da şüphe etmiyoruz. allah bizlere ve ne olduğu belli olmayan bir hercümerç içinde sağa sola itilip kakılan sporcularımıza sabır versin!.
gelelim, üçüncü ve en az birinciler kadar mühim olan diğer davamıza...
adalet kulübünün, futbol piyasasında uyandırdığı hezeyanlar el'an devam ediyor. şimdiki halde, transferin kaldırılması karşısında nasıl bir hareket tarzı takip edeceğini düşünen adalet'in durumu, üç kulübün vaziyetinden hiç de farklı değildir. beri yanda ise, adalet'in kadrosuna dahil ettiği elemanlardan bazılarının, avrupa takımlarına transfer edecekleri dedikodusuda ağızdan ağıza dolaşmaktadır. bu arada, lefter küçükandonyadis'in salı günü italyaya gitmesi, bu dedikoduların doğru olup olmadığı hususunda ileri sürülen mütalâalara bir cevap teşkil etmiştir.
görüldüğü gibi, futbolumuzu bir uçurum kenarına yaklaştıran bu hâdiseler, âdeta zincirleme bir sıra takip etmektedir. ve bu üç ayrı hâdisenin umulduğundan daha köt, neticelere yol açacağı da inkâr edilemez.
alın; size öyle bir dâva ki neresinden ele alınırsa alınsın, hep futbolumuzun aleyhine çalışan bir manzara göstermektedir. ama, bu dâvada, adalet mi haklıdır? yoksa üç kulüp, adalet'e karşı cephe almakla yerinde bir hareket mi yapmışlardır? acaba futbol federasyonunun transfer faaliyetine ara vermesi doğru mudur? bu suallerin cevabını vermeyi, bugünkü şartlar altında fuzuli buluyoruz. yalnız, görüyor ve hissediyoruz ki, futbol dâvamız tedavisi güç bir yara halini almaya başlamıştır. yersiz kararlarla, bilgisizlik harbi yapmaktansa, elele vererek, bir kulüp takımını değil, fakat memleket futbolunu kurtarmak yolunda, şimdiden faaliyete girişmek, herhalde, bu sahadaki maharetlerini ispat için tarafların hazırladığı savaş plânlarından daha müspet bir hareket tarzı olacaktır. aksi halde, hak - hukuk dâvası, bu işle alâkadar olanların, futbol sahasındaki ehliyetsizliklerini ortaya koymaktan başka bir şeye yaramıyacaktır.
halit talayer
not: şükrü gülesin o sezon palermo'da forma giydiği için haber tarihinden önceki son palermo maçına yazdım.