bu maça kadar avrupa kupalarında genelde iyi bir performans sergileyen ve genelde ilk turu geçen trabzonspor'un bu turu da geçeceği düşünülüyordu. ancak şenol güneş'in gönderilmesi ve onun döneminde oldukça iyi olan takımın, fenerbahçe'ye 1996'da şampiyonluğun kaptırıldığı maçın da etkisi ile sonra toparlanamayıp dağılmaya başlaması ile trabzonspor geriliyor, yılmaz vural, özkan sümer zaman zaman yükseliş yakalasalar da alınan kötü bir skorda hemen yerleri tartışmaya açılıyor ve gerileme yeniden başlıyordu. sonunda takımın başına gordon milne getirilmişti.
gordon milne ile sezona kötü bir başlangıç yapılmış, trabzonspor kendi sahasında normalde ilk maçları hep rahatça kazanırken bu sefer gaziantepspor'a 1-0 yenilmişti. wisla krakow maçında da bu kötü gidişin izleri görülmüş ve wisla takımı 2-0 öne geçmişti.
trabzonspor genelde avrupa'da, deplasmanlarda bile kolay gol bulabilen ve ümit kaybettirmeyen bir takım olarak 65. gibi kritik bir dakikada vugrinec ile farkı bire indirmiş ve avantaj yakalamıştı. maç bu skorla bitse, trabzon'da 1-0'lık galibiyet bile yetecekti. ancak trabzonspor defansının bozukluğu ile wisla krakow üç gol daha buldu ve trabzonspor beklenmeyen bir yenilgi alarak umutları daha ilk maçta tüketti. wisla krakow'da kulawik adlı bir forvet vardı ve hatırladığım kadarıyla gollerin sanırım ikisi ondan gelmişti.