fransa'da düzenlenen 1938 dünya kupası'ndan sonra araya ii. dünya savaşı girmiş ve kupaya 12 yıl ara verilmişti. dünya takımları bir sonraki randevuları için 1950'yi beklemek zorunda kalmışlardı. buluşma yeri brezilya olacaktı. maçlarını rio'da dev maracana stadyumu'nda oynayacak brezilya kupanın kesin favorisiydi.
eleme turlarına türkiye de katılıyordu. bugünlerde "kolay grup" diyebileceğimiz herhangi bir grubun yanında "çocuk oyuncağı" denilebilecek bir gruba düşmüştük. üç takımdan oluşuyordu. bizim dışımızda avusturya ve suriye vardı. hala savaşın yaralarını sarmakta olmasına rağmen avusturya zorlu bir rakip olabilir diye düşünülüyordu ki, avusturya kupadan çekildiğini açıkladı. "çocukoyun-cağı" artık "çıngırağa" dönüşmüş, karşımıza çıkacak tek rakip olarak geriye zayıf suriye kalmıştı. onunla da kendi sahamızda tek maç yapacak, kazanırsak brezilya'ya gitmeye hak kazanacaktık.
suriye ile 20 kasım 1949'da ankara'daki 19 mayıs stadı'nda karşılaştık. bu maç suriye için de çok önemliydi. dünya kupası vizesini almaya ümitli olduklarından değil, bunun onların yapacağı ilk resmi milli maç olmasından dolayı.
ankaralılar o dönemde futbola biraz hasret kalıyorlardı. büyük takımlar istanbul'da yapıyorlardı maçlarını. bu yüzden futbola doymak için mahalli liglerin bitmesini beklemek zorundaydı ankaralılar. bu ligler bittiğinde istanbul'dan ilk dört, izmir ve ankara'dan ilk iki takımın katılmasıyla ankara'da milli küme ya da maarif (milli eğitim) kupası diye adlandırılan turnuva maçları oynanıyordu çünkü. bu vesileyle iki istanbul takımı bir hatta sonu ankara'ya gelip cumartesi ve pazar günleri üst üste iki maç oynayıp dönüyorlardı. bunun dışında istanbul takımlarını ancak özel maç yapmaya geldiklerinde izleyebiliyordu ankaralılar. bu yüzden öğlen 2'deki maça ilgi oldukça büyüktü. kapalı tribün 3, maraton 2, kale arkası biletleri ise 1 liradan satılıyordu.
cihat arman'ın idaresindeki milli takımımız maça şu kadroyla çıkıyordu. kalede bir fenerbahçeli, erdal kocaçimen oynuyordu. defansta: naci özkaya (gs), vedii tosuncuk (bjk), mustafa ertan (harbokulu) ve bülent eken (gs). orta sahada fahrettin cansever (bjk), gündüz kılıç (gs) ve hüseyin saygun (bjk). ileride erol keskin (fb), lefter küçükandoniyanis (fb) ve şükrü güllesin (bjk). maçın hakemi ise italyan gamba idi.
sahaya klasik kırmızı kuşaklı formayla çıkan takımımız maça hızlı başlıyor. ilk kez milli olan fahrettin 12'nci ve 13'üncü dakikalarda suriyeli kaleciyi mağlup edip türkiye'yi 2-0 öne geçiriyor, ilk yarının bitmesine bir dakika kala kazanılan uzak mesafeli frikik vuruşunda bir gol de bülent eken atıyor. gollerin ardı arkası ikinci yarı da kesilmiyor. efsane golcümüz lefter ilk ve tek kez olmak üzere 66'ncı dakikada ortaya çıkıp takımın dördüncü golünü atıyor. onu bir dakika sonra erol keskin taklit ediyor. maç 72'nci dakikada gündüz kılıç'ın, 87'nci dakikada hat trick yapan fahrettin'in golleriyle 7-0 bitiyor.
o sıralar avusturya hala kupadan çekildiğini açıklamamış olduğundan türkiye milli takımı hala kupaya gitmeye hak kazanacağının garanti olduğunun farkında değildi. avusturya ile bu kez biri evinde, biri deplasmanda iki maç yapmak üzere kendini hazırlıyordu. bu gerçek iki ülke federasyonunun maç gününü ayar-lamakiçin yazışmalar yapmasından sonra ortaya çıktı. (evet, maç zamanını o yıllarda federasyonlar ayarlıyor.) uzun yazışmalarının ardından birtürlü maçların zamanı hakkında bir karar varılamadı. bir karara varamadan da avusturya'nın kupadan çekilme kararı açıklandı. bu karar aynı zamanda türkiye'nin brezilya vizesi aldığı anlamına geliyordu.
futbola hayır, savaşa evet!
brezilya haziranda başlayacak dünya kupası hazırlıklarına devam ededursun, türkiye'de işler hem ekonomik, hem siyasi, hem de sosyal anlamda karışıktı. mayısta türkiye tarihinin ilk demokratik genel seçimi yapılacaktı. chp'nin karşısında menderes'in demokrat partisi vardı. demokrasi ve parti çeşitliliği belki de buna daha hazırolunmadığından toplumda gerginliklere yol açıyordu. seçim arifesinde ekonomik göstergeler de hiç iyi değildi. dahil olmasa da, yanı başında gelişen dünya savaşı ister istemez türkiye ekonomisini de yormuştu. halk geçim sıkıntısından ve tek parti baskısından bunalmış, yenilikçilere kurtarıcı, eskilere düşman gözüyle bakıyordu. chp'nin hamisi ismet inönü'nün de cumhurbaşkanlığı süresi yine aynı ay dolacaktı. böyle bir ortamda kimsenin futbola ayıracak ne zamanı, ne de parası vardı. sonuçta brezilya da anasını nikahındaydı. uçakla gitmek mümkün görünmüyordu, çünkü gidecek yönetici sayısı çoktu. vapur yolculuğuna da çok uzun süreceğinden yanaşılamadı. netice itibariyle federasyon ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek milli takımın brezilya'ya gitmeyeceğini açıkladı ve futbol tarihimize geçecek kim bilir kaç sayfayı oluşmadan yok etti. işin garibi milli takımını ekonomik sıkıntıları yüzünden haziranda brezilya'ya yollayamayan türkiye, aynı ay aldığı kararı 21 eylül'de hayata geçiriyor ve kore savaşı'nda çarpışacak ilk tugayı yola çıkarıyordu.
sonuç
1950 dünya kupası'nı brezilya'yı final maçında 2-1 yenen uruguay kazandı. brezilya'da milli yas ilan edildi.
ismet inönü'nün süresi dolunca celal bayar cumhurbaşkanı seçildi.
menderes'in liderliğindeki demokrat parti %52,68'lik oy oranıyla iktidara geldi. menderes 10 sene boyunca iktidarda kaldı. türkiye milli takımı'nın isviçre'deki 1954 dünya kupası'na gitmesi de kore'ye asker gönderen dp iktidarının görev süresine rastladı.
türkiye milli takımı'nın isviçre macerasını ve unutulmaz ispanya maçlarını da bir dahaki aya bırakalım isterseniz.