çekoslovak millî takımını, dört yol arayla iki «dünya kupası»nda gördüm. 1954 de isviçrede uruguaya 2-0 yenilirken seyrettiğim çekoslovak onbiri hiç de gözdoldurmayan bir ekipti. 1958 de isveç'te ise, pek çok kimsenin nazarı, çekoslovakyanın üzerinde toplanmıştı. «eski şampiyon» almanya'yı bir devre boyunca ezen ve 2-0 galip duruma geçen çekoslovaklar, ikinci devrede almanların müstesne gayretine rağmen, maçı vermediler ve sahadan 2-2 berabere ayrıldılar. fakat çekoslovakların asıl başarısı, büyük iddialarla isveç'e gelen arjantin millî takımını 6-1 lik hezimete uğratmasıydı. o gün çekoslovak takımı kelimenin tam mânâsiyle bir «fırtına» idi. bilhassa sağaçık hovorka, soliç feureisi ve solaçık zikan, sahanın yıldızları olarak parlamışlardı. ama ne çâre ki, kuzey irlanda, ilk maçta 1-0 yendiği çekoslovalya'yı tekrar maçında da 2-1 mağlûp etmeğe ve elemeğe muvaffak oldu. çekoslovakya'yı almanya ve arjantin maçlarında görenler «bu takımın ikinci tura kalmayışına yazık» dediler. doğru bir sözdü bu...
içinde bulunduğumuz yılın haziran ayında isveç'te takdirle seyrettiğimiz çekoslovak millî takım, bugün ay-yıldızlı onbirimizin karşına çıkacak olan rakiptir. şu farkla ki, altı ay içinde çekoslovak takımı, bilhassa forvet bakımından hayli değişmiştir. bu değişikliğin, ekibi ne derece kuvvetlendirmiş olduğunu ancak bugün anlayacağız. sadece şu kadarı kayda değer ki, italya ile kendi sahasında berabere kalmış, hem de üstün bir devreden sonra ancak son dakikada beraberliği vermek, çekoslovakya'nın «hatırı sayılır bir kuvvet» olduğunu gösteren, en canlı ve en yeni ölçüdür.
bizimkilerin en canlı ve en yeni ölçüsü ise, daha on gün önce çekoslovakya ayarındaki bir rakiple, bulgaristanla berabere kalmış olması... bu ölçülerin mukayesesi, pekâlâ ümitlenmemiz için yeter sebeptir. hem, türk millî takımının, «gününde» olunca, ölçüye sığmayan, ölçüyü aşan ne başarıları peşpeşe eklediğini de unutmayalım.