türk milî takımının taktiğinin esası çift santrforla oynamağa dayanacaktı. can da boş sahanın kontrolcüsü ve onlara top uzatıcı olacaktı.
bunu maçtan evvel bilmiyen futbolsever hemen hemen yok gibi idi. bu taktiği biraz da son lig maçları hazırlamıştı. takımlarında santrforluğun zirvesine çıkan metinle şereften hiçbirini ortadan almağa gönüller razı olmamış da «bırakın ikisi de santrfor oynaşınlar» denivermişti sanki. fakat oyun başlar başlar bu pek göze batan tek tip taktiğimizi bulgarlar farkediverdiler. 8 numarayı taşımasına rağmen sola kayan metini 3 numaraları ile ve ortaya dalan şerefi ise 6 numaraları adam adama kontrollarına aldılar. can ise, boş kalan ve sağhaf gibi oynıyan bulgar 5 numarası kaptan boskov'u kovalamağa mecbur hissediyordu kendisini çok zaman. fakat can bugün olağanüstü bir oyun tutturduğundan hem onu sahadan siliyor hem de kaptığı topları nefis paslar halinde bazen de enfes sürüş ve diriplingler şeklinde bulgar kalesine aktarabiliyordu. herşeye rağmen hücum esası üzerine oynadığımızı bildiğimiz halde forvetimizi, beş kişilik kadrosu ile pek az görebildik. kadri, lefter, can çok zaman gerilere koşmak ihtiyacını duyuyorlardı. ekseriya ileride başlarında bekçileri ile metin ve şeref vardı. soliç yerine oynıyan metin ona sokulan kadri ve hakiki soliç can'ın sol tarafta sıkışıp yaptıkları kalabalık ve kısacık paslar ise, faydalı olmuyordu. diğer cenahta yanında kimsesi olmıyan lefterin bozuk görülüşüne de bence en büyük sebep budur. bulgarlar kalemize de ilk anlarda epeyce tehlikeli oldular. 7 numaraları geri çekiliyor ve en iyi oyuncuları 8 numara ise sagaçık yerine deplâse olarak oradan endişe verici ataklar yapıyordu.
bereket defansımız, bulgar hücumlarının esasını çabuk kavradı ve gittikçe dağınıklıkdan kurtuldu.
ikinci devre dakikalar ilerledikçe türk takımının baskısı artıyor gibi idi. fakat dikkatli gözler solaçıklarını tamamiyle geriye, santrforlarını ise kısmen geriye çekip sağiçlerini sağ açığa vererek ilerde sadece soliç ve sağaçıklarını bırakan ve onları forvetin her yerinde dolaştıran bulgarların bu tarzlarını görüp «acaba bulgarlar beraberliğe razı oldular da müdafaa taktiği mi kurdular» diye düşündüler. halbuki bu tarzları ağır vıcık vıcık bir zeminde sahanın ortasına hâkim olup oyunu oraya çekerek, ileri ani eşapeler uzatmak için hesaplanmıştı. gelgelelim evdeki hesap çarşıya uymadı bu düşünüş oyunun insiyatifini türklerin elindeymiş gibi göstermiye başladı. amma gene de milli takımımız monoton, karşısında tedbir alınarak zararsız hale getirmiş çift santrfor taktiğinden vazgeçmedi gitti. maçtan evvelki tahminimizde de söylediğimiz gibi bulgarlar her bakımdan bizden daha iyi hazırlanmış ve takımca bizden daha iyi düşünür gibi idiler. bizde ise, herkes biliyor ve hissediyordu ki, neticeyi ancaj dört kişiyi çalımlayarak can'ın ayağından, fırtına gibi dalacak, şerefin bacağından, bpmba gibi bir şut savuraack metin'in bileğinden alabilirsek alabiliriz, yoksa güzel deplâsmanlar, şaşırtıcı kombinezonlarla değil. kısacası büyük kabiliyetlerimizin şahsi kabiliyetkerini gözleyip duruyorduk. basri, naci, mustafa geride, can, şeref ve metin ise ileride gözlediklerimizin başında geliyorlardı.ne olursa olsun, bulgarlar gibi hiçbir ufak noktayı bile ihmâl etmeden hazırlanmak itiyadında olan bir takımla berabere kalmamız küçümsenemez.