marsilya fransa şampiyonuydu ve tam gaz milan'la karşılaşacağı şampiyonlar ligi finaline ilerliyordu. ancak bir telefon konuşması, başkanın istifasına ve hapse girmesine, takımın da küme düşmesine neden oldu...
-ben lyttleton
güneşli bir nisan günü, marsilya'nın ligue l'de valenciennes ile yapacağı maçtan birkaç saat öncesi... misafir takım taraftarları güvenlik gerekçesiyle otoparkta tutulmaktalar ama bekletilmekten bıkmış durumdalar. 50 kişilik bir grup özgürlüklerine kavuşmak için kaçmaya başlıyor ve polis barikatını aşmayı başarıyorlar. stadyuma doğru koşarken önlerine çıkan valenciennes taraftarlarına saldırıyorlar fakat ortamda çok polis var ve olaylar kısa sürede sonlanıyor. iki taraf arasındaki husumetin sebebi gayet açık... 1993'ten beri nungesser stadı'nda ilk defa karşılaşıyorlar. son oynadıkları maç, iki takımın da felaketine yol açan bir rüşvet skandalına sahne olmuştu.
taraftarlardan biri maça üzerinde "om, je ne t'aime pas" (marsilya seni sevmiyorum) yazılı bir tişörtle gidiyor. yirmili yaşların ortasındaki bir valenciennes taraftarı olan taksi şoförü eric, "yerel rakiplerimiz lens ve lille olabilir ama marsilya uzun yıllardan beri düşmanımızdır" diyor. "onlara karşı normalin ötesinde bir kin besliyoruz."
marsilya da aşırı tutkulu taraftarlarıyla meşhur... onlardan biri olan sebastian 900 kilometre boyunca direksiyon sallayarak, yani fransa'yı bir uçtan diğerine kat ederek gelmiş ve enerjisini rakiple uğraşarak harcamak istemiyor. "valenciennes kim oluyor ki?" diyor gülerek. "onları kaale bile almıyoruz. ciddi olalım. biz marsilya'yız, henüz o kadar düşmedik!"
iki takımın da galibiyete ihtiyacı var. marsilya beşinci sırada ve hâlâ şampiyonlar ligi'ne katılma umutlarını sürdürüyor. valenciennes ise kümede kalmak için arkasındaki takımların kendisine yetişmesini engelleme derdinde. ancak iki takım 20 mayıs 1993'te karşılaştığında durum biraz daha farklıydı.
o sıralarda sezonun en kritik anları yaşanmaktaydı. marsilya'nın şampiyonluğa ulaşmak için üç puana ihtiyacı vardı. altı gün sonrasında şampiyonlar ligi finalinde milan'la oynayacaklardı. sezonun son maçındaysa psg ile karşılaşacaklardı ve ezeli rakipleriyle oynayacakları bu maçta kazanmak zorunda olmak istemiyorlardı. valenciennes ise tıpkı bu sezon olduğu gibi birinci ligde kalma mücadelesi veriyordu. marsilya rakibini 1-0 mağlup etti, sonrasında şampiyonlar ligi'ni kazandı ve bu kupayı kaldıran ilk ve tek fransız takımı oldu. ancak skandal, futbol dünyasına bomba gibi düştüğünde kutlamalar çabucak kesildi.
marsilya, iki valenciennesli futbolcuya sike teklif etmekten suçlu bulundu. şampiyonluk unvanları ellerinden alındı, küme düşürüldüler ve başkanları bernard tapie iki yıl hapis cezasına çarptırıldı (beş ay yattı) ve futboldan iki yıl boyunca men edildi. valenciennes sezonu küme düşerek tamamladı ki devamında da üçüncü ve dördüncü lige kadar gerilediler, iflas edip kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. "bizi 15 yıl boyunca bir belanın ortasında bıraktılar" diye homurdanıyor eric. "olayın kurbanı bizdik ama herkes, marsilya'yı konuşuyordu. bizim başımıza gelenler onların yaşadıklarından çok daha beterdi ve onlardan böylesine nefret etmemizin nedeni de bu."
marsilya, 1986'da bernard tapie başkanlık koltuğuna oturduğu zaman geniş kitlelerce desteklenen fakat başarıya hasret bir kulüptü. eskinin uyduruk pop starlarından tapie bu sefer ortaya bir işadamı olarak çıkmıştı ve işi zarar etmekte olan şirketleri satın alıp, işlerini düzelttikten soınra yüksek düzeyde kar edebileceği meblağlara satmaktı. la vie claire adlı sağlık ürünleri mağaza zincirlerinden önemli kazanç elde etmiş, spor dünyasındaki ilk girişimi olan bisiklet takımına mağazalarının adını vermişti. 1985 yılında takımının bisikletçilerinden bernard hinault, fransa bisiklet turu'nu kazandı ve ertesi yıl da greg lemond, la vie claire'e üst üste ikinci zaferi getirdi.
tapie akıl almaz derecede hırslı birisiydi ve marsilya da tam öne göreydi. 14 yıldır fransa ligi'ni kazanamayan takımın taraftarları da, yeni başkanın "başarı için her yol mubah" felsefesini çabucak benimseyiverdi. gününün büyük bir bölümünü otoparkta geçiren marsilya taraftarlarından biri olan arnaud, "tamam kulübe şatafatlı bir görünüm kazandı ama en önemlisi takımın başarılı olmasını sağladı" diyor. "biz taraftarların da ilgilendiği yegane şey buydu."
tapie, florentino perez'in real madrid'de yarattığı galactico saltanatının başarılı bir öncüsüydü. fransa milli takımının eski teknik direktörü michel hidalgo'yu futbol direktörü olarak göreve getirmiş, alain giresse, jean-pierre papin, enzo francescoli, jean tigana, didier deschamps, alen boksic, marcel desailly ve rudi völler gibi yıldızları transfer etmişti. takım gösterişli futbol oynuyor ve hiçkimseden çekinmiyordu.
üç yıl içerisinde marsilya fransa ligi'ni kazandı. o yaz tapie tottenham'dan chris waddle'ı transfer edebilmek için 4.5 milyon pound harcadı. waddle o günleri, "marsilya'da tapie her şeyi yapıyordu" sözleriyle anımsıyor. "çok güçlüydü ve başarıya da öylesine açtı ki her kötü sonuçtan sonra tam anlamıyla çekilmez oluyordu. ondan çekinirdim. sürekli peşimizdeydi. otelde, stadyumda, soyunma odasında, hatta bazen antrenmanda... tapie oyuncuları transfer eden kişiydi, takımı motive eden oydu ve kimin oynayıp kimin oynamayacağına da o karar veriyordu." 1991 yılında marsilya şampiyon kulüpler kupası'nda finale yükseldi ki yarı finalde milan'ı, waddle, papin ve abedi pele'den oluşan heyecan verici ileri üçlüsüyle saf dışı bırakmayı başardı. ancak finalde kupayı kızılyıldız'a penaltılar sonucunda kaybettiler. marsilya fransa ligi'nde şampiyonluklara devam ediyor olsa da tapie'nin hayali şampiyon kulüpler kupası'ydı.
1992-93 sezonunda yeni formatıyla şampiyonlar ligi, finalistleri grup maçları sonunda belirleyen bir statüye sahipti ve marsilya da rangers, club brugge ve cska moskova ile yer aldığı gruptan lider çıkarak son üç yılda ikinci kez finale yükselmiş oldu. rakip milan'dı. tapie'nin hayali gerçekleşmeye çok yakındı. o sıralar marsilya'dan sosyalist parti milletvekiliydi, parti lideri françois mitterand'ın hükümetinde bakandı ve fransa cumhurbaşkanlığına adaylığını koyma konusunda planları bile vardı. ancak fazla açgözlü olmuştu ve takımının en azından fransa ligi'ni kazanacağından emin olmak istiyordu. sağkolu jean-pierre bernes'e o telefon konuşmasını yapmasını tam bu esnada söyledi.
fonda konuşmuş ve ona maçtan önce arayacağını söylemişti. bernes planın ikinci kısmını uygulamak içinse orta saha oyuncusu jean-jacques eydelie'nin yardımına başvurdu. eydelie nantes'ta oynadığı dönemlerde robert ve burruchaga ile birlikte forma giymişti, kaptan jacques glassman'la tours'da oynamıştı. robert ortalıkta nelerin döndüğünü tahmin etmişti ve soluğu doğruca glassman'ın yanında alarak ne yapması gerektiğini sordu. glassman bunun bir şaka olabileceğini düşünüyordu. "marsilya'nın her koşulda kazanabileceği bir maçta neden şike yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyordum" diyordu. ancak o gece ilerleyen saatlerde ne olacağını görmek için yine de eydelie ve burruchaga ile buluşacaktı. saat dokuzda telefon çaldı. "telefonu christophe açtı, birkaç kelime ettikten sonra da ahizeyi bana uzattı" diye hatırlıyor glassman. "jean-jacques'ın sesini hemen tanıdım. bana marsilya'nın şampiyonlar ligi finali öncesinde bu maçı kazanmaya ne denli ihtiyaç duyduğunu açıklamaya başladı. onun sözünü kesip, 'jean-jacques sen neden bahsettiğinin farkında mısın?' dedim."
"benim plana dahil olmaya pek yanaşmadığımı görünce, 'bir dakika bekle, telefonu bernes'e vereceğim' dedi. işte o zaman bunun bir şaka olmadığını anladım. bernes telefonu aldı ve aşağılayıcı bir ses tonuyla, 'maçı eline hiçbir şey geçmeden mi kaybetmek istersin yoksa cebinde 20 bin poundla mı?' deyiverdi."
olayın ahlak timsali glassman telefonu kapattı. birkaç yıl önce marsilya'nın maradona'yı almasına yardımcı olmaya çalışan burruchaga o zamanki çabaları karşısında hiçbir şey elde edemediği için bu sefer paranın ödeneceği konusunda garanti istiyordu. bir süre sonra detaylar üzerinde anlaşmaya varıldı. buna göre her oyuncu "yardımları" karşılığında 20 bin pound alacaktı. maçtan önce oyunculara toplam 25 bin pound ödenecek, paranın geri kalanıysa maçtan bir hafta sonra dağıtılacaktı. robert'in karısı parayı almak için marsilya takımının kaldığı otele gönderildi.
o gece glassman'ın gözüne uyku girmedi. maç günü durumu teknik direktör boro primorac'a açıkladı. maçın tek golünü alen boksic 21. dakikada attı ve birkaç dakika sonra robert sekerek oyundan çıktı. devre arasında primorac, glassman'ın suçlamalarını yetkililere bildirdi ve fransa futbol federasyonu'na resmi bir şikayette bulundu. maçtan sonra federasyon görevlileri glassman ve tapie ile görüştüler. iki isim birbirinin zıttı ifadeler veriyordu. marsilya milan randevusundan dört gün uzaktaydı.
basile boli az kalsın şampiyonlar ligi finalinde yer alamayacaktı. fransa milli takımının defans oyuncusu, dizindeki bir sakatlıkla boğuşuyordu ve bu yüzden valenciennes maçında da forma giyememişti. milan karşısında maça ilk onbirde başlasa da tam olarak hazır sayılmazdı. 20. dakika geride kalırken bir karambolde yere yığıldı. o anı, "dizim beni öldürüyordu, oyundan çıkmak istedim" diyerek hatırlıyor. "elimden gelenin en iyisini yapamadığımı hissediyordum ama kimseyi yüzüstü bırakmak da istemiyordum. acı içindeydim. fakat fizyoterapist bana, 'çıkma ihtimalin yok, tapie oyunda kalmanı istiyor' dedi." boli böylece sahada kaldı ve devre bitmek üzereyken abedi pele'nin kornerine vurduğu kafayla maçın tek golünü attı. marsilya avrupa şampiyonu olmuştu. marsilyalı oyuncular, özellikle de boli, şehirlerine döndüklerinde kahramanlar gibi karşılandılar ama bir skandal açığa çıkma üzereydi. valenciennes maçından birkaç hafta sonra fransa ligi üzerinde soruşturma başlatıldı. tapie olayları örtbas etmeye çalıştıkça daha çok yüzüne gözüne bulaştırdı. 17 haziran'da primorac'ı paris'teki ofisine çağırdı ve fikrin bernes'e aitmiş gibi gösterilmesini istedi. şu anda arsenal yardımcı antrenörü olan primorac, "olaydaki bütün yükü benim sırtıma yüklemek istediler" diyordu. primorac, tapie ile olan görüşmesini basına duyurdu. bir gün sonra polis robert'in teyzesinin perigeux'deki evinin bahçesinde gömülü, içinde 25 bin pound olan bir zarf bulundu. tapie gayet yaratıcı bir biçimde paranın restoran açmak isteyen futbolcuya verilmiş bir borç olduğunu söylese de çember daralıyordu. haziranın son haftasında robert, eydelie, burruchaga ve bernes hakkında, rüşvet alıp verme suçlamalarından dolayı soruşturma başlatıldı.
tapie hâlâ temiz görünüyordu ama bu uzun sürmeyecekti. primorac'ın açıklamalarından endişelenerek yalancı bir şahit ayarladı. güya primorac ile randevusunun gerçekleştiği saatlerde aslında kendisine yakın bir sosyalist politikacı olan jacques mellick ile bir toplantıdaydı. mellick, lille yakınlarında bir kuzey şehri olan bethune'ün belediye başkanıydı ve fazlaca tanınan siması yüzünden, tapie ile toplantıda olduğunun söylendiği saatlerde onun aslında bethune'de bulunduğunu kanıtlayacak şahitler ve fotoğraflar bulmak zor olmadı. mellick'in tapie'nin ofisine zamanında yetişmesi için saatte 320 kilometreden hızlı seyahat etmesi gerekiyordu. böylece bu iddiadan kısa bir süre sonra kendisi "fransa'nın en hızlı belediye başkanı" lakabıyla anılır oldu. mellick, tapie'nin hırsının bir başka kurbanıydı ve o da ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaktı.
eylül 1993'te uefa net bir tavır takındı ve marsilya'nın şampiyonlar ligi'nden ve kıtalararası kupa'dan men edildiğini açıkladı. nisan 1994'te fransa futbol federasyonu cezaları açıklandı. marsilya bir alt kümeye düşürülmüş, tapie, bernes, robert ve eydelie de iki yıl süresince futboldan men edilmişlerdi.
olayla ilgili dava 13-22 mart 1995 tarihleri arasında ceza mahkemelerinde görüldü. tapie masum olduğunda ısrar ediyor ve davanın onu susturmayı amaçlayan bir siyasi oyun olduğunu söylüyordu. bernes ise patronun istekleri doğrultusunda hareket ettiğini itiraf ediyordu. mahkemede "bernard tapie'nin emirleri doğrultusunda ve jean-jacques eydelie'nin aracılığıyla, tarafımdan rüşvet teşebbüsünde bulunulmuştur" ifadesini kullandı. eydelie de ifadeyi doğrularken asıl muhbir glassman mahkemede en kararlı şahit olarak yer aldı. mayıs ayında tapie rüşvet vermekten ve şahitlere baskı yapmaktan suçlu bulundu. 16 aylık süresi tecil edilmek kaydıyla iki yıl hapis, üç yıl kamu görevlerinden men cezalarına çarptırıldı.
bernes 1500 pound para cezasıyla 18 ay tecil edilmiş hapis cezasına, eydelie 1000 pound para cezasıyla bir yıl tecil edilmiş hapis cezasına, robert ve burruchaga da 500'er pound para cezasıyla altı ay tecil edilmiş hapis cezalarına çarptırıldılar. mellick'in unvanı elinden alındı ve iki yıl boyunca kamu görevlerinden men edildi. politikaya yıllar sonra valenciennes belediye başkanı olarak dönecekti!..
tapie'yse de la sante hapishanesinde altı ay kaldıktan sonra luynes hapishanesine nakledildi ve 1997 temmuz'unda salıverildi. hapishane günlerini anlatan "özgür" adını verdiği bir kitap yazdı ve rapçi doc gyneco ile beraber "c'est beau, la vie" adlı bir şarkı kaydetti. şarkı sözleri zevksizliğin sınırlarında dolaşıyordu. sonrasında prime-time'da yayınlanan bir tv dizisinde bir polis memurunu oynadı, ardından kendi talk show programını yaptı. popülaritesi. jack nicholson'ın guguk kuşu filminde şöhrete kavuşturan randall mcmurphy karakterini tiyatroda canlandırmasıyla iyice arttı.
nisan 2001'de tapie artık rahatlamıştı. marsilya'ya dönüşünde büyük coşkuyla karşılandı. kulüp 80 milyon pound borçtaydı, 14. sıraya zar zor tutunmaktaydı ve borçları nedeniyle küme düşürülüp düşürülmeyeceğine dair kararı bekliyordu. başlangıçta ücretsiz bir görevde çalışmaya başlayan tapie, federasyonun marsilya ile ilgili kararının bozulmasına yardımcı oldu ama bir süre sonra fînans direktörü pierre dubiton'la ters düşmeye başladı. dubiton, tapie'yi futbolcularına doping kullandırtmakla ve rakip takım oyuncularını satın almakla suçladı ki bu iddianın benzerini artık futboldan uzaklaşmış, karısı ve beş çocuğuyla devletten aldığı maaşla geçinmekte olan eydelie, bir yıl önce çıkan "artık oynamıyorum" adlı kitabında ve l'equipe gazetesine verdiği röportajda da dile getirmişti.
eydelie 1993 şampiyonlar ligi finali öncesinde marsilyalı futbolculara doping iğneleri yapıldığını öne sürmüştü. "maç esnasında bir tuhaflık hissettim. ağzım kupkuru olmuştu ve vücudum da her zamanki tepkilerini vermemekteydi. marsilya yöneticileri için hile hurda doğaldı. birçok oyuncu şikeye bulaşmıştı. hepimizin eski bir takım arkadaşına ya da tanıdığa birtakım ayarlamalar için telefon etmişliği vardır" diyordu eydelie. marsilya'nın eski golcüsü tony cascarino da the times gazetesindeki köşesinde benzer bir hikayeden bahsetti.
tapie, kendisine iftira ettiği gerekçesiyle eydelie'ye dava açtı ve futbolcunun eski takım arkadaşları didier deschamps, marcel desailly ve franck sauzee de eydelie'nin herkesin doping hakkında bilgisi olduğu yönündeki iddiaları sonrasında dava açma tehdidinde bulundular. destek beklenmedik bir biçimde arşene wenger'den geldi. primorac'ı arsenal'de yanında çalıştıran ve 1988-94 arasında monaco teknik direktörü olarak marsilya'nın başarılarından en olumsuz etkilenen kişilerden biri olan wenger, "bunlar benim ve birçok kişinin bildiği şeylerdi" diyerek desteğini ortaya koydu. tapie wenger'i dava edeceğini söyledi: "marsilya'da oynadıkları dönemde pisliğe bulaştıkları söylenen futbolculara yıllarca teknik direktörlük yaptı. ama her şeyi 13 yıl sonra hatırlıyor..." diyerek tepkisini dile getirdi ve "wenger, primorac ve eydelie ile münasebetleri olan birisiydi. arka planda işleri o yürütüyordu, olayın içinde yer alan kişilere akıl veriyordu" diye ekledi.
eydelie, limoges'da kitabının imza gününe katıldığı sırada işsizdi. yerel kulübün yöneticileri onu akşam yemeğine davet ettiler ve fikirlerinden öylesine etkilendiler ki kendisiyle hemen anlaştılar. ne acıdır ki takım onun yönetiminde oynadığı ilk on maçın yedisini kaybetti ve kovuldu. bernes bir boşanma ve psikolojik tedavi sürecinin ardından kendisini toparlayıp hayata döndü ve futbolcu menajeri olarak çalışıyor. "eğer o yılları hafızamda silebilme şansım olsaydı bunu büyük bir zevkle yapardım" diyor. olaya karışan valenciennes oyuncularından robert, nantes'ta şarapçılık işiyle uğraşıyor. burruchaga teknik direktörlük yapıyor. en son ındepentiente'yi çalıştırdı... en büyük kurban glassman oldu. glassman saint-etienne'e 4-2 kaybettikleri ve bir puan farkla küme düşmelerine neden olan sezonun son maçında kendi taraftarları tarafından yuhalandı. fransa futbol federasyonu marsilya'nın 1-0'lık galibiyetini geçersiz saydığında karşılaşmayı hükmen valenciennes lehine tescil etme ihtimalleri vardı ki öyle olsaydı valenciennes kümede kalacaktı. ancak iki takım da hükmen mağlup ilan edildi ve valenciennes ertesi sezona ikinci ligde başladı.
1979'da strasbourg ile fransa lig şampiyonluğunu kazanan glassman o sene de kulüpte oynamaya devam etti ama valenciennes yeniden küme düşünce ayrıldı. fransız futbol dünyasının kendisine sırtını çevirdiğini söyleyerek kariyerinin son yıllarını reunion adasında saint-rose takımında geçirdi. bugün profesyonel futbolcular derneği'nde çalışıyor ve aynı şeyi bir daha yaşasa tavrının değişmeyeceğini söylüyor. "bana 100, hatta 200 milyon da önerseler aynısını yapardım. bu rüşvetti, haram paraydı." fransız futbolu günümüzde diğer bir çok avrupa ülkesine nazaran daha temizse bu olay sayesindedir. fransa ligi başkanı frederic thiriez, "günümüzde gelinen noktaya, bu olayın üzerine gidilmesi sonucunda ulaşıldığını düşünüyorum. temiz bir şampiyonaya sahibiz, belki de bu yüzden italya'nın yüzleştiği sorunları yaşamaktan kurtulduk" diyor. bu arada nungesser stadyumu'ndaki taraftarların maç öncesi hırsları kimseye yaramayan golsüz beraberliğin ardından kaybolmuşa benziyor. "marsilyalılar çok yaygara kopardı da ne oldu? bu kulüp kötü bir şaka gibi" diyordu valenciennesli denis. "kendilerini büyük zannediyorlar ama en son ne zaman büyük bir kupa kazandılar ki?" cevap şampiyonlar ligi. 1993 yılında...