almanya'nın kuzeyindeki liman kenti hamburg'un futbol takımı 1970'lerin ikinci yarısına girerken bir kıpırdanma içindeydi. bayern münih ve borussia mönchengladbach'ın avrupa'yı sarsan rekabetinin yanı sıra köln'ün performansı da hamburg'un bir an evvel beklenen patlamayı gerçekleştirmesi gerektiğini gösteriyordu.
1977 yılında gelen avrupa kupa galipleri kupası zaferini bir işaret olarak görmüştü hamburg yönetimi. liverpool takımının yıldızı kevin keegan'ın 500 bin pounda transferi bir anda avrupa'nın gözlerini kuzey almanya'ya dikmişti. para belki şimdinin havada uçuşan 20 milyon euroları düşünüldüğünde bize hafif geliyor ama o zaman için müthişti. hem de keegan gibi bir süper yıldızın hamburg gibi mütevazı bir takıma transferi herkesi şaşırtmıştı.
ne var ki keegan'ın ilk sezonu tam olarak hayal kırıklığıydı. orta sahada oynatılıyor, takım peş peşe aldığı yenilgilerle şampiyonluk yarışını uzaktan izler hale geliyordu. takımın hocası kovulmuş yerine yardımcısı özcan arkoç bakıyordu.
bu felaketler zincirinin birbirine eklenmemesini sağlayan kişi günter netzer olacaktı. 1970'lerin efsane orta saha oyuncusu futbolu bırakmış, menajerlik yapmak istiyordu. hamburg başkanını ikna edip görevi kaptı. soyunma odasına geldiğinde gördüğü manzara şaşkınlık vericiydi. takımın eskilerinin bir kısmı keegan başta olmak üzere tüm yenilere karşı bir grup oluşturmuştu.
sezonun hayırlısıyla bitmesinin ardından netzer, teknik direktörlüğe avusturyalı ernst happel'i getirdi. happel büyük bir teknik adamdı ama bundesliga tecrübesi sıfırdı. keegan'ın forvette oynatılacağı garantisini alan netzer, ona bir partner arıyordu. buldu da. rot weiss essen'in bodyguard tadındaki santrforu horst hrubesch.
hamburg, bu kadroyla 1979'da lig şampiyonu olurken bir sezon sonra da şampiyon kulüpler kupası finalinde nottingham forest'a boyun eğiyordu. bu harika ekip 1982-83 sezonuna girerken de almanya'nın son şampiyonu unvanını taşıyordu. bu kez şampiyon kulüpler kupası'nı kazanmaya niyetliydiler.
netzer'in takımında artık keegan yoktu ama takır takır işleyen bir makine vardı.
juventus ise giovanni trapattoni yönetiminde harika bir dönem yaşıyordu. ellerinde michel platini gibi bir maestro, boniek gibi bir fırtına forvet, rossi gibi bir gol makinesi ve dünya kupası'nı kazanan italya milli takımı'nın nüvesini oluşturan bir savunma vardı. trapattoni'nin o çok sevdiği katenaçyo'yu en iyi şekilde uygulayan bir takımdı. ileride de becerikli platini bir yolunu bulup topu forvete aktarıyor, yolu bulamazsa da golü kendisi atıyordu. onlar da köklü kulüplerinin -ya da italyan basınının taktığı adla- "yaşlı hanımefendi"nin ilk avrupa şampiyonluğunu kazanmasını istiyorlardı.
ilk turda hamburg, duvarın öteki yakasından dinamo berlin'i 1-1 ve 2-0'le geçerken, juventus, danimarka'nın hvidovre takımını deplasmanda 4-1 yenip evinde 3-3 berabere kalıyordu. happel'in sert ve disiplinli futboluyla hamburg, çeyrek final yolunda olympiakos'u gol yemeden 1-0 ve 4-0'la eledi. juve ise standard liege önünde 1-1 ve 2-0'la rahat turladı.
çeyrek finalde hamburg, birkaç yıl sonrasının biyonik takımı dinamo kiev ile oynuyordu. rakip sahada gelen 3-0'lık sonuç (bastrup'tan hat-trick) turu yarılamış, almanya'daki 2-1'lik kiev galibiyeti de turu geçeni değiştirmemişti. juventus ise önceki sezonun avrupa şampiyonu önündeydi. onlar da aston villa'yı deplasmanda 2-1 yenip rahatladı. siyah-beyazlılar, rövanşı da 3-1 kazanıp yollarına devam ettiler. yarı finalde juventus, widzew lodz'u (inanabiliyor musunuz bu takımın adı vicev vuuç olarak okunuyor), hamburg ise real sociedad'ı geçti. artık atina yolu gözükmüştü.
25 mayıs 1983'te atina olimpiyat
stadı'nda 73 bin 500 kişi juventus ile hamburg'un hangisinin ilk şampiyonluğunu kazanacağını görmeye gelmişti. maçı dönemin ünlü hakemlerinden rumen nicolae rainea yönetecekti (kaldı mı artık rumen elit hakem?).
hamburg'un kalesinde daha yüz yıl daha futbol oynayacak uli stein, savunmada kaltz (sağdan yaptığı muz ortalar efsane olmuştu), hieronymus (filozof adı gibi), jakobs ve wehmeyer, orta sahada groh (kısa süre sonra trabzonspor tarihinin ilk yabancısı olacaktı), rolff, bastrup ve felix magath, ileride ise milewski ve dev hrubesch vardı.
juventus'un kalesini 41 yaşındaki dino zoff koruyordu. savunmada gentile (libya doğumlu olduğu için nam-ı diğer kaddafi), brio, kaptan scirea (artık yaşamıyor) ve cabrini (dünya kupası final maçının içinde penaltı kaçıran tek futbolcu), orta sahada bonini (san marinolu'ydu muhterem), platini, tardelli (müthiş sol ayak ve sonrasında kifayetsiz bir teknik direktör) ve boniek, ileride ise bettega ve son dünya kupasının gol kralı paolo rossi...
final maçının 9. dakikası oynanıyordu. top magath'ın ayağına geldi. yıllar sonra alman yazar uli hesse-lichtenberger, 'o hamburg'un futbolcuya benzeyen tek ismi" diyecekti magath için. alman yıldız, topu birkaç metre sürdükten sonra allah ne verdiyse vurdu. zoff, kalede görebildi topu.
hamburg üç yıl önceki finalde nottingham'dan golü yemiş ve sonrasında tek kale oynayıp beraberliği bulamamıştı. bu kez tek kale oynama sırası juve'deydi. 81 dakikalık muhasara, stein'ın ve savunmanın becerisiyle püskürtüldü. magath ikinciyi atamadı yakaladığı pozisyonda ama rainea son düdüğü çaldığında atina'da kupayı kaldıran hamburg kaptanı horst hrubesch'ti.