ne yazık ki stadda sâdece 5.828 seyirci vardı. halbuki bu canlı, bu süratli, bu zevkli maçı bir değil, bir kaç 5.828 in seyretmesi temenni edilirdi. oyunun müstesna heyecanı her an arttı. tâ 90 ıncı dakikaya kadar... bu son anda bile vefa kalesi ağzındaki karambol, o 5828 kişinin yüreğini ağzına getiriyordu. göztepe forvetleri, saha ortasında pek mükemmel kullandıkları topa kale önünde de aynı maharetle hükmedebilselerdi 3-2 ilk neticenin 3-3 olması işten bile değildi.
aslında vefa galibiyeti hak eden bir oyun çıkarmıştı. yeşil-beyazlıların bu hakkı sağlayan goller dışındaki gayretleri de, takdirle takip edilecek necidendi. amma vefa oynamıştı da, göztepe oynamamış mıydı? işte maçın bütün güzelliği buradan doğuyordu. izmirin yeşil-kırmızılı forveti, öylesine seri, öylesine ahenkli, öylesine anlaşmış oynuyordu ki... uzun sözün kısası, karşılıklı «zevkli» bir maç görüyorduk.
müsabakanın bu zevkini kaçıracak hâdiseler olmadı değil. hele ikinci devrinin 13 dakikasında sağaçık yerinde topu almış giden santrforu hakkı'nın muhterem'den yediği «kasti tekme» demeğe dilim varmıyor, amma gözlerim... yalnız benim değil, o 5828 kişinin, o 21 futbolcunun. o 3 hakemin gözleri de aynı sahneyi görmüştür. muhterem rakibine o pek muhterem bir tekme atarken, herhalde kendini kaybetmişti ve bir şey görmüyordu. sebep de yoktu halbuki... muhterem gene istikrarlı, emin oyunlarından birini çıkarıyor ve gene herkese «şu vefa'nın santrhafı ne güzel» dedirtiyordu.
muhterem hakem tarafından oyundan çıkarıldıktan ve vefa 10 kişi kaldıktan sonra, maçta zaman zaman sert hareketler görüldü, öyle ki, son dakikadaki bir çarpışıma ile hamdi ve hakkı da saha dışı kaldı ve oyunu vefa 9, göztepe 10 kişi kişi bitirdiler.
çok süratli başlayan oyunun ilk yarısında kale direkleri karşılıklı üç golü önelemişti. fakat devrenin son dakikasında tuncer'in attığı gole vefa müdafileri de, kalecisi de mani olamadı.
devreyi 1-0 mağlûp bitiren vefalılar, beraberliğe ikini devrenin 10. dakikasında ulaştılar. arif'in sağdan gerilerden yaptığı favl atışında, hilmi ani atak ve sert şutla golü çıkarıverdi. hilmi bundan 12 dakika sonra ikinci ve galibiyet sayısını da kaydetti.
maçın 80. dakikasında özer'in ceza sahası dışından savurduğu şut pek «gol kokan» neviden değildi. fakat topun avta gittiğini sanarak seyreden göztepe kalecisi, acı hakikatı tribünlerden «gooool!» sesleri yûkselince anladı.
göztepe ilk devrenin sonunda olduğu gibi, ikinci devrenin sonunda da rakip kaleye bir gol kaydetti. soldan gürsel'in çektiği kornerde ileri gelen sağhaf sedat'ın vurduğu kafa güzeldi, ama baslın bu derece hatalı çıkış yapmasaydı, gol olur muydu acaba.
maçın başlangıcından «iki takım da bu jadar süratli oyuna dayanabilir mi?» demiştik. mnaç biterken «iki takım da bu kadar süratli oyuna nasıl dayandılar?» demekten kendimizi alamadık.