ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
sonraki yıllarda pek çok şey değişti. basın tarafından sorumlulara karşı eleştiriler yağmaya başlamıştı... bizim şikâyetlerimizi destekliyorlardı. kulüp başkanımız ali uras da florya'daki antrenman sahasında iki muhteşem çim saha yaptırarak ilk adımı atmıştı ve tüm türkiye'ye örnek teşkil etmiş olmanın övüncünü yaşıyordu.
bu kaliteli çim sahada koşmanın, oynamanın ve daha iyi bir futbol kalitesine ulaşmak için uğraşmanın oyunculara ne kadar keyif verdiğini görmek mümkündü.
çim sahalar yapıldıktan sonra antrenman programlarına jimnastik, hareket, koşu, esneklik ve yumuşaklık çalışmalarını dahil etmek mümkün olmuştu. böylece oyuncular arası yakınlaşma, istek ve oyundan alınan zevk arttı. biz antrenörler için de taleplerimizi uygulatmak, eleştiri getirmek ve futbolculardan kendilerini daha fazla motive etmelerini beklemek kolaylaştı.
buna rağmen, homojen çalışan bir takım kurmak zordu. işimizin tek sorunlu yanı teknik, taktik ve kondisyonun geliştirilmesi de değildi. söz konusu olan oyun anlayışı, oyun sahasında ve dışında doğru davranış biçiminin edinilmesiydi.
avrupa kupası maçlarından çabuk eleniyorduk, çünkü bizim oyuncular yerden mantar toplarcasına çok sarı ve kırmızı kart görüyorlardı. bunu nasıl değiştirebileceğimi bilmiyordum.
maçlarda iç içe geçmiş kombinasyonlar çok ender görülüyordu. herkes kendi oyununu oynuyor, takım oyunu ortaya koymak yerine kendini göstermeye çalışıyordu.
uzun çalımlar ve topun uzun süre ayakta tutulmaya çalışılması, topun kaybedilmesi ve karşı atakların başlamasına neden oluyordu. hızlı, direkt ve sade biçimde ileriye doğru oynamak yerine topu çapraz ve geriye doğru oynamayı tercih ediyorlardı.