ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
türkiye'de futbol büyük bir istek, özveri ve hararetle oynanır. türk futbolcuların topa yatkınlığı göz doldurucu ve niteliklidir. tarzları, daha çok güney ülkeleriyle, italyanlar ya da yugoslavlarla kıyaslanabilir. ben bunu daha 1972'de, ankara'daki 2-0'lık, 1977'de istanbul'daki 5-0'lık maçlarda ve izmir, gelsenkirchen ve berlin'deki millî maçlarda tespit etme şansını bulmuştum.
fakat, ister inönü stadyumu, ister fenerbahçe stadyumu olsun, yazın sahaların çimleri azalıyor, yüzeyleri bozuluyor, kışın ise çamurlu ve gevşek yüzeyleriyle teknik açıdan iyi bir oyuna elvermiyorlardı. o sırada ali sami yen, bakımda olduğu için zaten kapalıydı.
o zamanlar alman liginde sv uerdingen karşısında avrupa kupası maçını kendi sahamızda, inönü stadyumu'nda oynayacağımız sırada, sv uerdingen'i çalıştıran karl heinz feldkamp sahayı gördükten sonra "yahu, burası bir tarla," demekten kendini alamamıştı. bu söz etkisini gösterdi; hemen ertesi yıl, inönü stadyumu na, ön ayak olanlara bugün bile hâlâ onur veren bir çim saha yapıldı.
oyuncular futbol kötü sahalardan dolayı ustalıklarını gösteremiyordu. gerekli taktikleri uygulayamıyorlardı. türkiye liglerinde oyuncularda bulunan ortalamanın üzerinde teknik ve yeteneklerin hücumda kullanılacağı yerde daha çok müdafaaya yönelik bir oyun tarzıyla sınırlı kalındığı, ancak bu şekilde anlaşılmıştı.