aynı maçla ilgili abdülkerim durmazla yapılan röportaj şöyle;
-şu meşhur ingiltere maçı var, wembley'de oynanan ve 5-0 yenildiğimiz. bu maçın komik anıları çok konuşuluyor siz de o anıların bir numaralı kahramanısınız. neler yaşandı o maçta?
abdülkerim:efsane gibi dilden dile dolaşıyor yıllardır, futbol anıları böyledir işte, bir şey yaparsınız arkasından başka şeyler eklenir. ben wembley'e ayak basan ilk türk futbolcusu olacağım diye bir espri yapmıştım. o da maçtan bir gün önce wembley stadında antrenman yapacaktık, takım otobüsü stada yaklaşık 100 metre mesafedeyken ben otobüsten atladım koşarak stada girdim ve wembleye ayak basan ilk türk ben oldum diye bağırdım. düşünsenize hareket halindeki bir otobüsten atlayan bir futbolcu komik bir durumdu hatta teknik direktörümüz coşkun özarı'nın da çok hoşuna gitmişti.
-maçta da takım arkadaşınıza lineker'i gördün mü diye bir sorunuz varmış?
abdülkerim:bu olay da çok konuşuldu, ama aslı öyle değil, ben şimdi size bunun doğrusunu anlatayım. maç başlamıştı durum 2-0 olmuştu adamlar sürekli saldırıyor biz de ha bire gol yiyorduk. ben lineker ile raşit çetiner de hataley ile adam adama oynuyorduk. bir korner esnasında raşit abi yanıma gelip, nerede benim adam ya dedi, ben kendi adamımın peşine düşmüşüm, kendi derdimdeyim dedim ki arka taraflara bir yere gitti sonra bizim ceza sahasında gol yerken hepimiz gülmeye başladık. düşünsenize sanki sokakta ahmeti sorar gibi, nerde bu hataley yahu dedi ben de valla şimdi buradan geçti ama ben meşguldum tam göremedim dedim komik bir olaydı.
-maç sonrası da bir şeyler olmuş galiba.
abdülkerim:5-0 yenilmiştik maç sonrası soyunma odasına bir girdik, havuz var, sauna var, köşede küçük bir mutfak var, orada da kravatlı bir adam çay falan yapıyordu, ben bunların hepsinden faydalandım çünkü o zamanlar biz inönü stadında duş bile alamıyorduk çoğu zaman wembleydeki lüksü görünce hayret etmiştik.
-az kalsın unutuyordum bir de ingiliz kraliyet ailesinin seromonisi vardı. orada neler yaşandı?
abdülkerim:orası için geleneksel bir olaymış. wembley onların milli stadı olduğu için kraliyet ailesinin öyle bir töreni oluyormuş biz nereden bilelim, bir baktık işte belki de o londranın düşesleri, dük, baron onlar da bir takım böyle sıfatlar var ya yaşlı yaşlı böyle tarih öncesinden kalmış insanlar gibi geliyorlar, fraglar, mraglar giymişler, iki takım oyuncuları diziliyoruz, tek tek başarı dileyip, tokalaşıp, şeref tribününe çıkıyorlar. o bana operaya gitmişiz gibi gelmişti. o kıyafetler, garip garip yaşlı kadınlar, bilmem ne dükü diyor, bilmem ne baronesi diyor falan, film gibiydi, bunlar ne lan demiştik.
abdülkerim:ya tabi üzülüyor insan yenilince ama adamlar güçlü takımdı bizdeki imkanlar ise çok kısıtlıydı. o dönem ingilizlerle 3 maç yaptık, ikisini 8-0 birini de 5-0 kaybettik, ben sadece 5-0lık maçta oynadım diğerlerinde sakattım, hayırlı bir sakatlıkmış. he bak benim oymadığım maçlarda 8 yedik, ben oynayınca 5 yedik, bu benim iyi oyuncu olduğumu gösterir, 3 gol fark ettiriyorum.
o maçın atmosferi nasıldı peki?
abdülkerim:benim için o maç tabii ki önemliydi, çünkü çocuk sayılırdık. şimdi dünyada birçok ünlü stat var. o zaman öyle değildi ki! mesela çocukluğumu düşünüyorum, wembley stadı'nı hiç görmediğim ve bilmediğim için tuhaf bir şey zannediyordum. bir de maracana vardı bildiğimiz. yani dünyanın en büyük statları bunlar. 'ben buradayım, işte wembley ve yarın burada maç yapacağım' diye düşününce insana tuhaf bir şey oluyor. zamane oyuncularının dünyanın en büyük stadında oynamasının pek bir tatlılığı yok, çünkü şükrü saracoğlu da onlar gibi bir stat oldu. bir de o zamanlar wembley'de sadece milli maçlar ve ingiltere federasyon kupası finali oynanıyor. diyelim ki ingiltere'de doğmuş vasat bir oyuncusun. oynadığın takım finale yükselemiyor, sen de milli takıma giremiyorsun. wembley'de oynamadan futbol hayatını sona erdiriyorsun. bu nedenlerle wembley'de oynamak hoş bir şey. örneğin benim böyle bir özelliğim olmasa sen benimle röportaj yapmazdın.
o maçta iki takım futbolcuları arasında çok fark var mıydı?
abdülkerim:vardı tabii. şunu kabul etmek lazım, ingiltere milli takımı'nın oyuncuları teknik açıdan olmasa da fiziksel açıdan bizden çok üstündü. bunu, sahanın içinde ikili mücadelelerde hava topuna çıktığımızda hissediyorduk. ama kabiliyet olarak bizden üstün değillerdi. ben bizim devrimizdeki futbolcu kalitesinin şu anki futbolcu kalitesinden daha fazla olduğu görüşündeyim. şu anda aykut kocaman kadar kaliteli bir santrfor göremiyorum ya da rıdvan gibi bir forvet oyuncusu avrupa'da bile yok. yıldıray baştürk'e bayılıyoruz değil mi? ilyas tüfekçi'nin almanya'dan ilk geldiği zamanları hatırlıyorum, o zamanki lakabı 'küçük dev adam'dı. şimdi bu yeteneklerdeki oyunculara pek rastlanmıyor.
şu lineker olayı neydi? o maçta lineker'ı tutma görevi sizindi.
abdülkerim:ingiltere-türkiye maçı lineker'ın ilk milli maçıydı. sonra dünyanın en büyük golcülerinden biri oldu. o zaman 18 yaşlarındaydı. savunmada raşit çetiner'le birlikte çift stoper oynuyorduk. coşkun ağabey maçtan bir gün önce bizi çağırdı. ingiltere'nin iki forvet oyuncusunu tutmamızı söyledi. biri hateley ki, o zaman çok ünlüydü. raşit ağabey zaten stoper oynayan bir futbolcu, ben stoper değilim ama. takımımda libero oynayan bir futbolcuydum. adam markajı falan pek yapmadım, yapamazdım da zaten. bursalı sedat da, o zaman milli takım kaptanıydı, libero oynayacaktı. 'lineker denen genç bir çocuk var, onu hiç bilmiyoruz, yarın da zaten ilk defa oynayacak, onu sana vereyim, sen onunla baş edersin' dedi coşkun ağabey. meğerse adam sonradan dünyanın en büyük golcüsü olacakmış, ne bileyim. çıktık, 5-0 kaybettik, gollerin üçünü o attı. ben de iyi tutmuşum demek ki! ondan sonra adam dünyanın en büyük golcüsü oldu.