maç öncesi istiklal marşı çalınırken bir grup yunanlı taraftar protesto etmek istedi. diğer grup engel oldu ve daha sonra birlikte istiklal marşı'nı alkışladılar.
milli takımımız ısınmak için sahaya çıktığında stadyum ıslıklara boğuldu. 33 bin taraftar millilerimizin üstünde baskı kurmaya çalışıyordu. ama aradan çatlak sesler de çıkmaya başladı. birden bire herkes bağıranlara dönüp "susun" diye bağırdı. o zaman anladık ki 2 ülkenin 700 yıllık geçmişi, politikayı artık dostlukların önüne geçirmiyor. yunanistan milli eğitimi, ders kitaplarından türk düşmanlığını" çıkartınca gelecek, iki ülke arasında sadece fanatik sivrisineklerin ısırıklarının yaratacağı sıkıntılarla uğraşacak.
marşımız alkışlandı yüzlerce pankart stadın çevresini sarıyordu. hiçbirinde hakaret yoktu. çevre şehirlerden milli takıma dostluk mesajları taşıyan yazılardı bunlar. 1-2 güney kıbrıs bayrağı dışında da provakatör harekete rastlanmadı. orkestra çalmayı bitirdiğinde milli marşımız ayakta alkışlandı. devre arasında spordan sorumlu devlet bakanı mehmet ali şahin oyundan memnundu. şahin, ibrahim toraman'ın aksadığını belirtip oynuyoruz. "daha etkili atakları geliştirebilirsek ikinci yarıda golü buluruz" dedi. açıkcası pozisyonları bulduk ama fileyi bulamadık.
serhat&tuncay unutuldu yunanlılar beraberliğe razılardı. yunanistan teknik direktörü otto rehhagel, "maçı kazanacağız diye bir kural yok. bu bir futbol maçı.. kazanabiliriz de kaybedebiliriz de" sözleriyle halkı da buna hazırladı. bu nedenle karaiskakis stadı'nda kimse büyük beklentiler içinde değildi. bu tarihi karşılaşma bittiğinde de üzgün değillerdi. derdine yanan biz olduk. ersun yanal'ın serhat'la tuncay'ı kulübede unutmasına kahrolup, son dakikalardaki ataklarımızda yüzlerini kapatan yunanlılara bakıp durduk.