1933 türkiye futbol birinciliği cumhuriyetin 10. yılına rastlayan 1932-1933 yılları şampiyon takımları türkiye birinciliği için ankara’da toplanmıştı. o zaman 19 mayıs stadı olmadığından maçlar gazi terbiye enstitüsü sahasında yapılıyordu. biz trabzonspor’la oynayacak, galip gelirsek izmirlispor’la final yapacaktık. trabzonspor hakkında bilgimiz yoktu.
kapalı ve sert bir havada maç başladı. zorlu bir oyun oluyordu. fakat zeki bey’in müthiş frikikleriyle oyunu 3-0 aldık. ancak işin önemini maç bittikten sonra kavradık. trabzonspor’dan salim galatasaray’a, taka naci bize, hasan polat beşiktaş ve gençlerbirliği’ne, ali ve mahmut polat ankara gençlerbirliği’ne girerek yıldız oldular. halbuki biz trabzonspor’u hiç önemsememiştik. doğrusu sonuç trabzonspor için şanssızlıktı. maç sırasında bizim hafbek cevat -ki çok güçlü ve bileği sağlam biriydi- naci ile takışmışlar. naci, cevat’a sataşmış, cevat biraz saf görünüşlü biriydi. ben de santrhaf oynuyordum. cevat bana geldi, “fikret, şu bir karış herife bak bana kafa tutuyor…” dedi. “aldırma…” dedim o’na… ben sanki hadiseyi körüklemişim. cevat kalktı, “ben bıçağını alırım ondan…” diyerek naci’ye saldırdı. yatıştırana kadar akla karayı seçtim. zaten trabzonspor da bu maçtan sonra dağıldı. oyuncular gerek tahsil, gerekse aile yaşamları nedeniyle çeşitli kentlere dağıldılar.
final müsabakamızı izmirspor’la oynayacaktık. kemal halim’in hakemliğinde maça başladık. bir süre sonra esat yanlışlıkla kendi kalesine bir gol attı. bütün gayretimize rağmen beraberliği temin edemiyorduk. maç elektriklenmişti. kemal halim hastalanarak maçı yarım bırakınca iş iyice çığırından çıktı. federasyonun kararıyla verilen bir başka hakemle oyuna başladık ve bir penaltı kazandık. izmirsporlular bu penaltıya uzun süre itiraz ettiler. saha karıştı. oyun da yarıda kaldı.
gece fenerbahçe ve izmirspor temsilcilerinin katılmasıyla federasyonda bir toplantı yapıldı. maçın tekrarı gerekiyordu. iki taraf da buna razıydı. fakat maç nerede oynanacaktı? uzun tartışmalar oldu. zeki bey’in yanında ben de vardım. maçı ecnebi bir hakemin yönetiminde izmir’de oynayabileceğimizi söyledik. izmirliler de bunu kabul ettiler. biz vapurla gittik izmir’e… maçtan önce izmir gazeteleri, “ankara’da yendik… izmir’de de yeneriz’ diyerek hüsamettin’in sola yattığı ve topun sağdan girdiği karikatürlerini yayınlıyorlardı. bunlar bize doping olmuştu. anlaşmaya göre maç hasılatı izmirspor kulübü’ne kalacaktı. elde edilen 4000 lira ile sonradan milyonlar eden bir stad yeri aldılar ve hiç olmazsa bunu kazandılar.
maç sırasında zeki bey, benim solaçık oynamamı istemişti. böylece izmirsporlular şaşıracak hücum gücümüz artacaktı. onların kalesinde sami ozok, defanslarında reşat, nazmi gibi değerli oyuncular vardı. oyunun ilk on dakikası içinde bir gol attım. peşinden zeki bey, niyazi ve muzaffer sıraladılar. devre 4-0 bitti. ikinci yarıda oyun sertleşti. zeki ve niyazi birer gol daha atarak skoru 6-0’a çıkardılar. bu arada izmirsporlu oyunculardan biri zeki bey’e fena bir tekme attı. zeki, sesini çıkarmadı. bana dönerek, “ben çıkıyorum, kavga gürültü etmeden maçı bitirin…” dedi. onunla beraber karşımda oynayan izmirsporlu sağbek reşat da ağlayarak sahayı terketti. şampiyon olarak vapurla istanbul’a dönüşümüzü ve bizi rıhtımda büyük tezahüratla karşılayan kalabalığı hiç unutmam…
“büyük” fikret arıcan | hadiseli türkiye birinciliği